Her hafta sonu olduğu gibi, altını yine “sohbetimle” dolduracağım “Pazar Sohbetimi” yazacağım ama olmuyor!
Aklım, kaç gündür blöf yapıyor derken, yüksek perdeden “uyarılarıyla atıp tutan Trump’ın gerçekten Suriye’deki bazı stratejik yerleri vurmasına takıldı.. “Demek ki vurabilirmiş” dedim..
OLAY, “artık insanlık 1. 2. Dünya savaşlarından sonra bu nükleer çağda bir üçüncü dünya savaşı başlatmaya cesaret edemez” fikrimin iyice sabitleştiği bir anda gerçekleşti.
Dolayısıyla yanılgıma canım sıkıldı! Bir yandan da Rusya’nın anında müdahale etmemesine sevindim.
Tutun ki artık “olamaz” dediğimiz bir 3. Dünya savaşının olabileceğini görmenin, bir anlık ihtimaliyetini yaşarken bile korkuyla titredim..
SAVAŞ’ı kimse sevmez! Ne var ki insanlar taş devrinden beridir savaşıyorlar! Bundan sonra da savaşacaklar ama tek “insanlık” temennisi dünyaya yayılmadan lokal kalmaları!”
Nitekim yine öyle oldu! Yıllarca AB’nin ABD’nin, Rusya’nın kendi çıkarları için beslediği “Suriye yılanı Esat” az kalsın kendini besleyip Ortadoğuya belâ yapan ülkeleri bir nükleer savaşa sürükleyecekti!
****
NE diyordum? Aklım, uzaydaki dünyalar kadar dünyaları içine sığdıracak büyüklükteki yörüngesinden kaçmış bir deli yıldız gibi bizi sıyırarak geçip geçerken geride bıraktığı olası büyük savaş korkusuna takılı kaldı!
Çünkü bu kez tam da patlama yerinin odağındayız. O kadar ki bazı arkadaşlar Mağusa’daki yüksek binaların üst katlarından ABD savaş gemilerini gördüklerini söylediler. Kaldı ki ABD ile Suriye harekâtına katılan İngiltere’nin savaş uçakları da Ağroturdaki üssünden kalktılar! ****
İŞTE bu felâketle sonuçlanacak savaş gerçeklerine toslanıldığında, adanın güvenliği için “çözüme ne kadar büyük ihtiyacımız olduğu bir kez daha bulur ispatını.”
Ki 1974 Barış Harekâtı bir iki günde olup biterken bile gerisinde bugünlere kadar sürüp gelecek bir büyük çözümsüzlükle tarumar olmuş insan hayatları bıraktı. İki ayrı devlet oluşturması da kaçınılmaz sonucu oldu..
Ne var ki karşınızda “Rum toplumu” gibi tüm adanın sahibi olduğu iddiasında bir liderlikle kilise varsa, “sonunda savaşmaktan başka çare kalmaz!” Nitekim 1974 Barış Harekâtı da o son çaresizliğin sonucuydu!
ŞİMDİ de Güney komşumuz “geçmişte” hiç yaşamamış gibi almadığı ders nedeniyle benzeri bir felâketi Doğu Akdeniz’de Ege’de yaşatmak için elinden ne geliyorsa onu yapıyor!
SONUNDA savaşsa savaş. Savaşılır! Fakat asıl sorun her savaşla birlikte açılan yaraların, yıllar yıllar süren sonrası dönemlerde, her türlü düşmanlık ve melanetlerle kanatılmaya devam edilmeleridir.
İstiklal Savaşından sonra Yunan ordusunu denize döken Türkiye gerçeği ile denize dökülen Yunanistan kuvvetleri gerçeğinin iki ülke ilişkilerinde hâlâ “düşman ülkeler” olarak sürüp gitmesi,, bakın Kıbrıs sorunuyla Doğu Akdeniz’i nasıl olumsuz etkilemeye devam ediyor…
Bütün çabalara karşın 1974’den sonra Kıbrıs’ta da kurulamayan Türk-Rum dostluğuna nazire, bakın nasıl bir Doğu Akdeniz sorunu da doğuverdi! ****
Bugün Pazar’dır dedikti.. Sohbet edecektik.. Sabaha uyandığımızda Amerika Suriye’yi çoktan vurduydu!
Kafama fena takıldı, olayı es geçemezdim…