Kuzey Kıbrıs’ta Parlamento seçimlerine çok az bir zaman kaldı.
Görülen o ki, halk bu seçimde çok pasif bir durumda.Seçimle ilgili tartışmalarda, ciddi şekilde enerji harcayanlar sadece milletvekili olmak isteyenler.
Kuzey Kıbrıs’ta seçimlerde dış politika konusunda herhangi bir bakış açısının, herhangi bir görüşün ortaya konamaması, çok trajiktir.
Oysa tüm iç gelişmeleri belirleyecek süreç, DIŞ POLİTİKADAKİ gelişmelere sıkı sıkıya bağlıdır.
Güney Kıbrıs’a gelince:
28 Ocak’ta, Güney Kıbrıs’ta da Cumhurbaşkanlığı seçimi olacak.
Orda da, adaylar, Kıbrıs Sorununa gerekli ağırlığı vermemektedir.
Güney Kıbrıs’taki seçimde, DİSİ nin desteklediği Anastasiyadis anketlere göre ilk turda birinci olarak çıkacaktır.
İkincilik için AKEL’in adayı MALAS ile DİKO’nun adayı PAPADOPULOS yarışmaktadır.
AKEL adayı Malas’ın ikinci çıkma olasılığı, şu andaki araştırmalara göre daha yüksektir.
Bilindiği gibi ilk turda % 50yi geçen olmazsa, seçimler ikinci tura kalacaktır.Bu nedenle ilk turda ikinci gelmek çok önemlidir.
Rum tarafındaki seçimlerde de ana ağırlık iç konularda düğümlenmektedir.
Anastasiyadis, ekonominin güçlenmekte olduğunu ve bu durumun kendi döneminde sağlandığını savunurken, AKEL adayı Malas ise, Rumların paralarının traşlanması sırasında Anastasiyadis’in ,kendisine yakın insanlara ve Ruslara, bankalardaki paraları erken çekmesi için bilgi sızdırdığını kanıtlamaya çalışmaktadır.
Nikolas Papadopullos ise, eleştirilerinde esas olarak Anastasiyadis’i karşısına almakta ve yolsuzluklar ile görüşme sırasında Türk tarafına fazla tavizler verildiğini , bunun sorumlusunun Anastasiyadis olduğunu ileri sürmektedir.
Gerek Kuzey’de, gerekse Güney’de, Kıbrıstaki tüm gelişmeleri belirleyen Kıbrıs Sorunu olduğu halde, bu sorun üzerinde görüş belirtilmemesi ve bu konunun tartışılmasının çok gerilerde kalması, tüm Kıbrıs için ÜZÜCÜDÜR.
BM Genel Sekreterinin, seçimlerin hemen sonrasında, görüşmeleri yeniden başlatması çalışmaları devam etmektedir.
Yeni görüşmelerin, Montana’da kalınan yerden devam ettirileceği ve görüşme zemininin GUTERRES BELGESİ olacağı hemen hemen kesinleşmiştir.
Kuzey Kıbrıs’taki Partilerden iktidarda olan UBP ve DP’nin Guterres belgesinin yeniden gündeme geleceğini dikkate almadan, yeni vatandaşlıklar vermesi ve Güzelyurt ve diğer bölgelerde imar faaliyetlerine hız vermeleri, Türkiye’nin Kıbrıs’ta izlediği DIŞ POLİTİKA’sını da zora sokmakta olduğu ,kolaylıkla görülmektedir.
Seçim çalışmaları, iç konularda hemen hemen aynı söylemlerin tekrarladığı bir çerçeve içerisinde geçmektedir.
Oysa çevremizde, Özellikle Orta_Doğu’da, KUDÜS’te ve şimdi de İRAN’da büyük alt-üst oluşlar yaşanmaktadır.
Bu alt-üst oluşlardan Türkiye ve onun etkilediği Kıbrıs da derinden etkilenmektedir.
Bu alt-üst oluşların ve muhtemel etkilerinin tartışılmadığı Kıbrıs’ta , halkı günübirlik olaylarla, ekonomik çıkar vaat etmekle kontrol etmeye çalışmak , ileride oluşabilecek tehlikelerden de haberdar edememeye yol açacak, tehlikeli bir eğilimdir.
