O KENT İNSANINA NE KADAR ÇOK BENZİYOR - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

O KENT İNSANINA NE KADAR ÇOK BENZİYOR

Ahmet OkanAhmet Okan

Kasım ayı bitip Aralık ayı başladığında kış mevsimi iyiden iyiye kendini gösterirdi.

Geceler soğuk, sabahlar ayaz; böyle zamanlarda evler birbirine daha çok sokulmuş gibi dururlardı, kapılar ve panjurlar el ele verirlerdi sanki ve gündüzün güneşe sığınan insanların karşısında gölgeler mahcup.


Hayat Kanlıdere’den usulca akıp giden sular gibi akıp giderdi, hiç kimsenin aklına bir gün bu kenti terk edeceği gelmezdi…

Ve sanki bu eski ecnebi kenti Nico-sia, yüzyıllardır olduğu gibi kendi insanlarıyla kucak kucağa yaşamayı sürdürecek; kimse bu sokaklardan uzaklaşmayacak, hiçbir ev sevinçsiz kalmayacak, hiç bir evin kapısına kilit vurulmayacak, hiçbir ev çökmeyecek, yok olmayacak ve viran hale sokulmayacak, ve hiçbir avluda sardunyalar ve gül damlaları, yaseminler ve narenciye ağaçları, mersin, nar ve akasyalar terk edilmeyecekti.

Sarı taşların ve kerpiç duvarların, ahşap kapılar ve ahşap panjurların böyle düşünmesinden doğal ne olabilirdi?

Bir köşede duran kara sandık, bir avluya yerleştirilmiş toprak su küpü, misafir odalarına asılan kök aynalar, ve yatak odalarındaki aynalı dolaplar, ve bir köşede duran ahşap radyolar ile evlere yeni giren siyah beyaz lambalı televizyonlar sanki hep oldukları yerlerde kalacaktı ve sanki orta masası ile küçük masalara örtülen el işlemesi örtüler bunlara her daim eşlik edecek, demir karyolalar ilelebet kendi insanını üzerinde taşıyacağı bir huzur içinde olacaktı…

Hangi sokak çeşmesinin aklına suyunun kesileceği, taşlarının döküleceği, çeşmelerinin kırılacağı hatta yok olacağı gelebilirdi ki?

Onlar da köşelerinde kendi bildikleri hayatı sürdürecekler, gelen geçene ebediyen su vereceklerdi avuç avuç.

Bildikleri ve gördükleri hayatı yaşayacaklardı sonsuzluğa kadar.

Nihayetinde bir kentin neşesi, kederi, sevinci ve her şeyi onunla yoğrulan insanların varlığı ile hayat bulmuyor mu?

Mutfakların en güzel köşelerinde yer alan tel dolaplarının bir gün kırılıp yok olacakları akıllarından geçer miydi?

Hangi islim, hangi el değirmeni yaşadığı dönemlerin bir çırpıda geçip kaybolacağını düşünebilirdi ki?

İnsanların bile aklından geçmeyenler, yüzyıllardır aynı köşe ve bucaklarda, aynı sokak ve mahallelerde omuz omuza duran o evlerin aklından geçebilir miydi?

Terk edilmiş, yalnızlaştırılmış o kent aslında ne kadar insanına benziyor.

Terk edilen o şeher de yalnız, terk edenler de…

 

 

 

 

 

 

 

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar