Müzakerelerede Mülk Pazarlığı - Umut Tacirleri Ve Tazminatlar Sorunu - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

Müzakerelerede Mülk Pazarlığı – Umut Tacirleri Ve Tazminatlar Sorunu

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Şubat 2016’dan beridir Anastasiadisli Güney’e umut dağıtıyorlar! Kimlerle nasıl?

       Yerden mantar gibi biten STÖ’leri ile!

       Kendilerine aktivist etiketi takan fakat ve doğrusu ile AB’nin çözüm kampanyası için ayırdığı yuroları kaparozlamak için STÖ’leri  kuranların  katkıları ile!


       Bazı sendikaların güney’le çok özel ilişkilerle oluşmuş   destekleri ile!

       Bazı köşe yazarlarının “tarafsızlık ve dürüstlük” kulpu taktıkları görüşleri ve sürekli KKTC aleyhine sürdürdükleri zehirli yorumları ile!

       Bazı mağdur yurttaşların sıkıntılarından kaynaklı devlete sövüp saymaları, “Rum mülkü sizin miydi” yollarında yüksek sesli bağırmaları ile!

       Kendilerini “doğrucu Kasım” yerine koyan bazı çok bilmiş fil kulesi  entellerinin kendilerinden başka kimseyi inandıramadıkları değerlendirmeleri ile!

       Devletine inanmayan bazı siyasi partilerin şaşkın ördekler gibi havalarda uçan “globalizm, barış, çözüm” kelimelerine sardıkları saçma sapan siyasetleri ile!

       Zaman zaman iktidara gelen, aslında kendilerine kendilerinin yakıştırması olan “Sol” etiketli siyasi partilerin uğraşları ile!

       Bazı  ekonomik  kuruluşların  olası çözümü hesaplayarak daha şimdiden, Rum’la ticari ilişkilerde Güney’in  nasıl Kuzey’deki acentaları olacaklarının gailesine düşmeleri ile!

       Ve tabi “neo İhsan Ali’lerle!

       YA AKINCI? Son sözü söyleyecek “müzakerecimiz” midir? Sanmıyoruz. Çünkü o son sözü Ankara’nın da onaylaması gerekir, Kıbrıs Türk halkının da!

       Şimdi, yukarıda vurgularken; “işte bu insanlara,  bu örgütlere, bu sendikalara, bu kurumlara, bu siyasi partilere güvenip yeniden kuzeye döneceğinin, malının mülkünün sahibi olacağının hatta Türk halkını alabandasına alacağının  umutlarını yeşerten Rum liderliği ile Rum halkı, sonunda Anastasiadis’le “aylardır etrafında döndükleri halde sayfalarını doğru dürüst açmaktan kaçındıkları Kuzey’deki Rum mülkünün kaderini tayin etmek için görüşmeye başladılar!”

       Kuzey’de mülkü olan Rum ahali bunu bekliyordu! Ve tartışma başladı: “Mülkü için ilk tapu sahibi Rum mu müracaat etsin, yoksa 42 yıllık kullanıcı durumundaki (aslında koçan sahibi) Türk mü müracaat etsin?”

       Bir kez daha başa dönüyorum: “Rum’a “çözüm isteriz” hatta nasıl olursa olsun” diyerek çok umut verdik! Bu umutları yaymak için kıçına “barış” sözcüğü takmış insanlar resmen Güney’de Kuzey’in aleyhine propagandalar yaptılar! Rum halkının ne kadar haklı olduğunu söylediler ve Türk tarafınca değil, Rum tarafınca ödüllendirildiler! Ki o Rum Türk’e günahını bile vermez! O tarafa eğlenmeye gidenleri de eşekten sudan gelinceye kadar döverek hastanelik etmesi hediyesi olur!

       SADEDE GELELİM. Mülk sorunu “iade” ile çözülmez!  Geriye iki çözüm şıkkı kalır:

       Bir: Kuzey’deki tüm Rum Türk mülkleri sıfırlanır.                                                                        İki: Türk ve Rum mülklerinin Parasal bedelleri 1974 yahut bugünkü rayiçleri ile saptanır.”

       Üç: Rum’un alacağı tazminat ile  Türk’ün vereceği tazminat toplanır sonuçta alacak verecek bilançoları çıkartılır.

       Dört: Türk tarafı Güney’e vereceği saptanan parasal tazminatı  Rum Kurucu devletine  verir..

Ötesini  Rum yönetimi   ile AB halletsin…

Ha, Para? AB ile  Amerika versin! Türkiye zaten 42 yıldır Kuzey’e veriyor.                                                          **********                                     BU BİR KADER MİDİR?                          Bu ülkede kavga kıyamet sonunda kendisine en az ücret biçilen kesim düz işçi statüsündeki “işçi sınıfıdır.” Onlar her alanda, her işte, her yerde, her görevde günde 12 saat çalışarak ve ayda en kabadayısından bin 800 lira ile 2 bin lira alan insanların oluşturduğu işçi kesimidir!           Her gün onlarcasını tüccarların mallarını dağıttıkları arabalarda, kazdıkları yollarda, yükselen inşaatların  katlarında, elle sürükledikleri çöp arabacıklarının arkasında, marketlerde, temizlik işlerinde görürüm… Sessiz sedasız bıkkın çalışırlar işte! Ne “benimdir”  dedikleri bir dünyaları vardır ne de paydos ettiler mi evlerinden öte gidecekleri bir yerleri… Çoğunun zaten arabaları da yoktur bisikletleri de!                           PEKALA BU DOKUZ GÜN KİMİN TATİLİDİR? Ki Mağusa hastanesinde bazı klimalar bozuk olduğu için çalışmıyorlar. Fakat  “devlet tatilde!” 15 gün önce sistemin tamiri için başlatılan çalışmalar bitmedi! Üstüne tatil de girince “tatilden sonraya kalsın” dendi!                                                Hatırlayın: Ne diyorduk biz bunun adına: “Hantal Merkeziyetçi bürokrasi!” Özel sektörün oluşumuna Karşı çıkılırken ısrarla savunulup korunan  işte ve  sadece bir tatil örneğinde yukarıda sıraladığımca sırıtan, “bu imtiyazlı devlet görevlileri ile onlara bağlı kurumlardır!”                                             Kimse kırın, geçirin,   dağıtın, yeniden yapın demiyor! Fakat ne “devletçiliği” ne “özel sektörü” sistem haline getiremeden üstelik birbirine yedirerek kırdırarak ve de bünyelerinde imtiyazlı sınıflı “çalışan insanlar” yaratarak “öyle geldi böyle gitsin” savunmasında kayırmak da artık  KKTC’e zulümdür!                                                                                **********

   KISACA TAKILDIĞIM: (ONLAR TATİL YAPAMAYACAK AMA!)

  Dokuz günlük tatil aslında geçtiğimiz Cumartesi sabahı başladıydı..Fakat özel sektörün marketleri zaten hep açık, tatil süresince de   açık olacaklar! Dolayısıyle çalışanları da rotasyonla olsa bile mesaiye devam edecekler.                         Esnaf Zanaakârlar tutun  ki bir iki gün bayram tatili yapacak, sonra tüm çalışanları ile yine işlerine sarılacaklar!  Kamu hizmetinin çileli insanları, doktorlar, polisler, bekçiler falan da tatil falan demeden görevlerine devam edecekler… Hele gazeteler, Tv.ler, radyolar kısaca medya ve çalışanları. Onlar için zaten hiç tatil olmadıydı yine olmayacak!

   Ya çiftçiler, hayvancılar, narenciyeciler falan? Onlar için tatil çok şiddetli yağmurda dışarı çıkamadıkları için zorunlu evlerine  kapanıp kaldıkları yılın sayılı günleridir bir, uyurken iki!  Çalışmaya devam edecekler çünkü ne bitki tatil yapar  toprakta dokuz gün ne hayvan bekler mandırada!

 KISACA: Memleketin “kamu çalışanları” tatil yaparken “özel sektör” çalışanları ve devletteki polis doktor hemşire gibi bazı görevliler o dokuz günlük tatili tutun ki doyasıya ve tadına vararak yaşamayacaklar ama!                                                                                                                                                                              

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar