Milliyetçilik ve vatan sevgisi kavramlarını ters yüz ettik - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Milliyetçilik ve vatan sevgisi kavramlarını ters yüz ettik

Bazılarınca her derdimize deva olarak görülen Kıbrıs’ta bir anlaşma yine güncel konu. Böyle önemli bir konuda neden hiç bir yazım yok diye bazı arkadaşlar soruyor. Neyi yazayım? Kıbrıs meselesi, Kıbrıslılar dışı büyük güçlerin menfaatinin kesiştiği noktada çözülebilir.  Bunun da ne zaman olacağını veya olup olmayacağını bilemem ki! Kıbrıslıların kendilerinin anlaşamayacaklarını kesin bilirim. İki tarafın liderliğinde empati yapabilme yeteneği yok. Ortada şahsi mülkiyete hücum, yani adaletsizlik en yüksek noktada.  Şahsi menfaat ve hissiyat ayyuka çıktı. Temsilciler anlaşsa dahi referanduma gitme şartı, bu anlaşmayı bertaraf edeceği olasılığı çok yüksek. E, yalnız hatırı sayılır dış güçlerin dayanılmaz baskısı ancak bu problemi çözer diye bir inancım var, o nedenden yani.
Bu düşüncemi izah ettikten sonra geleyim bu günkü esas konuma. 9 Aralık Dünya yolsuzlukla mücadele günü çerçevesinde, Toparlanıyoruz hareketi 12 Aralık Perşembe akşamı bu konuda bir sempozyum düzenledi. Beni de şahsen davet etti.. Muteber konuşmacıların sahne alacağı ve konunun önemine binaen, hava çok soğuk, ben de iyi değilim, gelemem diyemezdim. Daveti kabul ettim ve gittim. Sonuna kadar da oturumu izledim. Konuşmacılardan emekli Sayıştay deneticisi arkadaş geçmişteki suiistimalleri ve bunların nasıl yasal takibata alınmadıklarını, hasıraltı edildiklerini sırala sırala kendisine ayrılan vakit doldu, sabaha kadar daha söyleyeceklerim var diyerek sözünü bitirdi. Beni fazla şok etmedi, ancak bu kadar da olmaz, daha çok bilmediklerim varmış, vay be, dedirtti. Bir iktisatçı olarak yolsuzlukların üretim kaynaklarını ne denli verimsizleştirdiğini, yok ettiğini, ülkeye ne denli zarar verdiğini, bu tür yolsuzlukların üzerine gidilip asgariye indirme çabası göstermemenin vatana ihanet olduğunu bilen biri olarak o gece uyuyamadım. Milliyetçilik bayrağa sarılma, şatafatlı tören yapma, hamaset nutukları çekme ile yolsuzlukları örtme sanatı değil, adalete kıymet vererek ülkede üretimi mümkün mertebe azami seviyesine çıkarmadan geçer. Birçok iktisatçı yolsuzlukların bir ülkeye maliyetini saptamaya çalıştı ve bu çalışmalar neticesi ülkenin büyüklüğü ve tahmini yolsuzluk oranına dayandırılan denklemlerle sonucu milyarlarca dolarlarla ifade ettiler. Ancak bu tür çalışmalar yolsuzluğun parasal olarak saptanamayan insan üretim motivasyonuna yaptığı devasa tahribatı, ki insan faktörü en önemli üretim girdisidir, tam anlamıyla dikkate alamaz ve parasal boyutunu saptayamaz. Düşünün bir kere, bir insan, bizimki gibi bir ülkede adaletin kendini gelip bulamayacağını bilerek, işini gücünü bırakıp politikacılar peşine düşme ihtiyacı duyarsa, toplamda olan  üretim kaybını hesaplayın bakalım. O evde bu gibi uğraş gerekliliği ve başarısı konuşulup, bunu duyan çocuklar, servet sahibi olmanın çalışma, üretme yani alın terinden değil, yağcılıktan veya beceri olarak adlandırılan yasa dışı uğraştan geçtiği bilinci içinde büyümez mi? Ve de gelecek nesillerin üretkenliği büyük bir darbe almaz mı? Yolsuzluklar içinde, toplumca emanet olarak verilen kamu makamlarını savsaklamanın da sayılması gerekmez mi? KTHY yönetimleri, Beledi yönetimlerinin yarısını bir tarafa bırakın, bu ülkede 1KL=36 TL yapanların ve tasarruf sahibini soyanların, Rum’dan ithalatçıları veya KL’leri yurt dışına kaçıranları ihya edenleri; Enflasyonun %60’larda olduğu devrede %7 faiz ile başta Öğretmenler Bankası’na yapılan yatırımları sıfırla çarpıp, tasarrufu caydırıp, borçluyu ihya edenleri ve de şimdilerde Merkez Bankası’nın başta gelen görevleri arasında finans piyasasının sağlıklı işlemesini sağlamak olduğu bilindiği halde %7-9 enflasyon ortamında bazı bankalarca %170 faiz uygulanıp yatırımcıyı mahvettiğini gördüğü halde bir şey yapmaması görevi ihmal değil mi? Yolsuzluğa göz yumma değil mi? Hukukçularımız hukuka lafsından, dar açıdan bakar. Hukukun içeriği de adalete dayandırılıp gerektiğinde BEKLEMEDEN değiştirilmesi Meclisimizin görevi değil mi? Bu kadar yolsuzlukla yoğrulmuş bir ülke, üretken olup iki ayağı üstünde duramaz tabii. Uluslar arası Şeffaflık Örgütü en fazla yolsuzluk olan ülkeler arasında Haiti’yi, Sudan’ı, Somali’yi gösterirken bizim onlardan bu konuda farkımız olduğunu hiç sanmam. Yaşım itibarı bilirim ki İngiliz koloni devrinde, bir atanmış vali ve 5 komiser ile idare edilen Kıbrıs da yolsuzluk Danimarka’da, Yeni Zelanda’daki gibi asgari düzeyde idi, hatta o ülkelerden ileride idi. Tabii Kıbrıs ö dönemde diktatörlük ile idare edilirdi diyeceksiniz. Ancak yine ben hatırlarım ki Osmanlı’dan devraldıkları idarede İngilizler keçi, koyun hırsızları ile acımasız mücadele etmiş, mafya ve katiller ile mücadelesinde destanlar yazılmış, hemen, hemen hepsini sallandırmış, akabinde öyle bir ülke yaratmış ki kapılarımız açık uyurduk. Ben bu geçiş dönemini hep gördüm, yaşadım. Polislerin seçme, iyi eğitilmiş, adaletli terfilerine; İlkokul öğretmenlerinin iyi yetiştirildiğini, köylerde gereği gibi işletildiğini hep gördüm, buna şahit oldum. İkinci Dünya Savaşı içinde babamın iki taşıt aracı olması ve verilen benzin kotasının yetişmemesi durumunda kaçak aldığı benzin neticesi 6 ay hapsini, bu nedenle geriye kalan hayatında bir daha gayri yasal iş yapmadığını görerek yaşadım. Köyün Rum-Türk en varlıklısı Derviş ağa diye bilinen dedemin bir gün tarlada ekmek kesmek için yeni aldığı bir bıçağı ortadan niçin ölçüp kırdığını sonradan anladım. İngiliz yönetim şekli ve adalet ciddiyetini devam ettiren Avustralya, Yeni Zelanda, Kanada gibi ülkeler yolsuzluğun asgaride olduğu ülkeler arasında bulunması, gelişigüzel içe göç alan anavatanları İngiltere’nin bu klasmanda bulunmayışı bence anlamlıdır.
İngiliz dönemi yasal ve idari ve liyakat sistemini ve hatta valilik sistemine yakın başkanlık sistemini devam ettirmeğe çalışan Güney Kıbrıs idaresi bunda pek başarılı olmamış ve de yolsuzluk sıralamasında ülkeler arası 31’inci sırada yer almıştır. Son İngiliz Sayıştay’ın dediği gibi bu Rum’un mayasın da mı? Eğitim zafiyetin de mi, yoksa ülkenin küçük oluşundan mı kaynaklanır? Bilemeyeceğim.
Biz kendimize bakalım. Yönetim sistemimizi bünyemize göre, adaleti ciddiyetle uygulamaz isek, hade oğluma tavsiye ettiğim gibi, göç yollarına. Bir baba için ne acıdır! Buna sebep olanların bu dünyada cezasını vermez isek, öbür dünyada elimiz yakalarında olsun.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar