Mavi, Güneş ve Ben - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Mavi, Güneş ve Ben

Ece UsluDr. Ece Uslu

Kendi varoluşuna karşın bu denli kayıtsız kalabilir miydi bir insan? Mavi’nin onun adına isyan edesi, onu tutup kendine gelmesi için silkeleyesi, ‘Uyan artık bu hayata bir kere geliyorsun. Yaşa kendince, kendin için yaşa!’ diye haykırası varken… Kendine karşı bu denli duyarsız kalabilir miydi gerçekten insan? Nasıl başarabiliyordu bunu Güneş? Kendi dahil her şeye yabancılaşarak, hayata ve hatta kendine dahi temas etmeden yaşamayı nasıl başarabiliyordu? Tabi buna ne kadar yaşamak denilebilirdi orası tartışılırdı… Varoluş denilince insanın aklına ilk gelen şey yok oluştur. Yani ölüm! Ve ölümün varlığı insanı anlam aramaya, hayatı kendince anlamlı kılmaya ve ölmeden önce kendini gerçekleştirmeye yöneltir. Yani var olduğu andan itibaren insan, ölüm kaygısı ile eyleme yönelir. Nasıl oluyordu da herkesin aksine ölüm kaygısını dahi bir kenara bırakmış sırf bir tek kişiyi, annesini, memnun edebilmek adına yaşayan bir ölü olmuştu Güneş. Nefes alan bir ceset görüyordu Mavi, O’na her baktığında. Güneş, kendine kıymet vermese de Mavi için çok kıymetli idi. Kendine karşı bu denli duyarsız oluşu ise Mavi’nin için acıtmaktan öteye gidemiyordu. Çünkü savaşmaktan vazgeçmiş, teslim olmuş bir esiri, umudunu kaybetmiş bir köleyi, hiçbir şekilde varoluşu için savaşmaya ikna edemeyeceğini biliyordu. İnsanın kendi anlamını bulabilmesi, yaratabilmesi için bu yönde bir sorumluluğu olduğunun farkına varması gerekliydi. Kendisi için bir anlam yaratmayan biri için bunu bir başkasının yapabilmesi mümkün değildi.Bir insanın kendini bu denli görmezden gelmesi, kendi varlığına dahi ne denli katlanamadığının göstergesi idi aslında! Ne acı! Tanrım ne acı! Belki de ebeveynleri tarafından bu denli yok sayılmasa, onaylansa, sevildiği hissettirilse kendini bu denli yok sayacak kadar nefret etmeyecekti kendinden. Yaptığı her şey eleştirilmiş, yalnız bırakılmış, sadece hataları görülüp kızılmış, hiçbir başarısı takdir edilmemişti. O kadar hiçbir işe yaramadığına inanmıştı ki, artık bir amaca bağlanıp hayal kırıklığı yaşamaktan, eleştirilip dışlanmaktan, evin kara koyunu olmaktansa kendisini annesinin doğrularına ve mutluluğuna adamıştı. Bunun ilk adımı da kendini yok saymaktan geçiyordu. Bir insanın kaderinin bu denli empatiden, sevgiden ve farkındalıktan yoksun ebeveynler tarafından çizilmesi ne acı! Özündeki iyi insanı görüp hiçbir şey yapamamak ne acı idi Mavi için! Acı ama gerçekti. Ve bu gerçekle yüzleşene dek Mavi sorunu da şifayı da kendinde aramış, kendini tükettikçe tüketmişti. Kendini feda etmiş bir insan (Güneş) için hiçbir şey yapamayacağını kabullendiği noktada ise şu sözleri söylemişti: ‘Hasta olsa idi şifa bulmak adına uğraşırdım, ama köle olmayı seçmişti. Kölelerin sahipleri olur. Ben kendime eş arıyordum. Olmuyorsa olamayacağı içindi. Olmamışa takılıp olabilecekleri oldurmazlık etmeye devam edip etmemek benim tercihimdi. Ve ben olabilecekleri oldurmak istiyorum.’ Zor oldu ama sonunda çekildi Mavi… Güneş’se kendi karanlığında yanmaya devam etti, kendine sakladığı ateşi ile… Ne yazık ki başkaları uğruna… Herkes kendi yolculuğunu yaşıyor hayatta. Herkes hazır olduğu ölçüde alacağı dersleri alıyor, ya da alamıyor, almamayı tercih ediyor. Bana gelince yaş alırken duymayı en çok sevdiğim kelime oldu: ‘Değiştin!’. Evet yaşadıklarımla değiştim, değişiyorum, büyüyor, bütünleşiyorum. Kendimi daha çok destekleyebiliyorum. Sırtımı yaslayacak birini daha az arıyorum. Çünkü kendi arkamda durabiliyorum. Yalnızlıktan korkmak yerine tek başıma başarabildiklerime odaklanıyor, daha güçlü hissediyorum. Yaşım ilerledikçe zamanım daha kıymetli oluyor. Değmeyenlere hiçbir şekilde zaman/emek harcamıyorum. Ne dert anlatmaya çalışarak, ne üzülerek, ne değerli zamanımı ayırarak… Daha kolay hayır diyor, daha az umursuyorum. Değiştiremeyeceğim şeyler olduğunu biliyor o anlarda akışa teslim oluyorum. Büyüyüp bütünleşirken yorulmuyor muyum? İnsanım elbet yoruluyorum. Ama kendime yorulma, dinlenme, durma, düşünme, üzülme, kızma, kaygılanma hakkını veriyorum. Yaş aldıkça daha kaliteli bir hayata sahip oluyorum. Diyeceğim o ki, her nasip vaktine esir aslında. Ancak hazır hissettiğinde senin de içinde çiçek açacak ve değiştin diyenlere ‘iyi ki’ diyebileceksin… Bunu fark ettiği noktada çekildi Mavi, Güneş’in hayatından. Gün gelip Güneş’in de kendini gerçekleştirmesini ümit ederek… Güneş’i saklandığı çukurdan çıkarmak adına çok çabalasa da Güneş’in doğmaya hazır olmadığını fark ettiği anda özgürleşti Mavi…Mavi de Güneş de bu hikâyenin kahramanları sadece ama, gerçek dünyada sayıları azımsanmayacak kadar çok her ikisinin de… O nedenle yazdım bu yazıyı…. Kim bilir belki bir Güneş okur bu yazıyı da aydınlatmaya karar verir dünyasını ışığı ile; ya da bir Mavi okur da özgürleşir adı gibi sonsuz maviliklerde… Sevgiyle…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar