Maraş üzerine pazar sohbetimdir - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

Maraş üzerine pazar sohbetimdir

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

(Yazacaklarımız yıllardır yazdıklarımızın tekrarıdır. Ancak yeniden gündeme geldiği için Maraş konusunu ki artık sorun olmuştur, bir kez daha anlatmanın faydalı olabileceğini sanıyorum, tabi bilmeyenler için!)

ATTİLA HATTI: Tutun ki bugünkü Kuzey Güney sınırı çok öncelerden mesela 1958’lerde falan TC Başbakanı Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu tarafından saptanmış. Hatta rahmetlik Faiz Kaymak’ın bizzat bana anlattığına göre Kıbrıs’tan giden Türk heyetiyle Dışişlerinde görüşüyorlar adanın taksimini konuşuyorlar ama ortada bir Kıbrıs haritası yok, başka bir Bakanlıktan getiriyorlar sonra masaya serip cetvelle tam ortasından çizgiyi çekip adayı ikiye bölüyorlar ki Kuzey Türk’ün Güney Rum’un…


Tabi bugünkü “sınır” Batıda Güzelyurt’tan  kıvrılarak Kormacit’te sona eriyor ama sonuçta akıllardaki “taksim” gerçekleşmiş oluyor… Zaten 1974 harekâtı da bu “taksim çizgisi” dikkate alınarak planlanmış adı da tarihi önemine uygunluğunca “Attila hattı” olarak konmuş.

POLAT PAŞA: 1974’ deki 2. Barış Harekâtının 15 Ağustos günü  Korgeneral Osman Fazıl Polat paşa birliği ile Lefkoşa’dan Mağusa’ya yürür. Yürünen yol “bugünkü Lefkoşa Mağusa yoludur yani Attila hattı. Ayni günün ikindisinde asker Mağusa’ya vasıl olur. Ertesi sabah keşfe çıkan Polat paşa Maraş’a doğru ilerler karşısında bomboş bir kent görür çünkü Rum’lar korkup Güney’e kaçmışlardır. Derinya’ya kadar askeriyle yürüyen Polat paşa insansız Maraş’ı talandan kurtarmak için askeri birliği ile kontrol altına alır. (Ancak yıllarca sürecek talandan kimseler kurtaramaz bugünkü “kapalı” dediğimiz o turizmi ve otelleri ile ünlü Maraş’ı!)

Sonraları bizzat Rahmetlik Ecevit’in konuşmasından da işittiğimce “Maraş artık bir siyasi kozdur!” Müzakereler safhasında “Maraş’a karşılık” denilerek mülk paylaşımında kullanılacaktır.

ANCAK BİLİNİYOR: Kırk üç yıldır her müzakere sonuçsuz kalıyor çözümsüzlük devam ediyor ve en büyük mağdur geçen zaman içinde viraneye dönerken bir kadavra haline gelen Maraş oluyor! Üstelik yüz karamız!”

Tabi Rum tarafı Maraş konusunda BM’ler Güvenlik Konseyi’nden aleyhimize kararlar çıkartıyor ama kapalı Maraş’ın kaderini değiştirecek siyasi iradeyi gösteremiyor! (Ki hep söyleriz. BM’ler hangi siyasi sorunu çözdü de Kıbrıs sorununun arasına sıkışmış Maraş sorununu çözsün!)

KOZLAR DEĞİŞİYOR MU? Crant Montana fiyaskosundan sonra gözler yine Maraş’a çevriliyor. Tabi şunu da yazalım: Son yıllarda Kuzey’de, özellikle Mağusa’da “Maraş’ın Güney’e iade edilmesi için mücadele eden STÖ’leri oluşuyor!” İki toplumlu etkinlik kulpu takılan ve büyük oranda AB’nin finansal desteğini alan bu STÖ’leri, Derinya kapısının açılması konusunda da  büyük efor sarfediyorlar. Hatta Mağusa’nın Rum Belediye Başkanı Galanos’u her vesileyle onore ediyor, etkinlikler düzenliyor ve Güney’ deki Rum cemaatının ibadetini yapması için Mağusa Surlar içindeki Ayakserino Kilisesini hizmete açıyorlar…

Böyle de oldu mu tabi ki Mağusa’nın yamacındaki Kapalı Maraş Rum tarafının iştahını kabartıyor, gündemden de hiç düşmüyor! Nitekim şimdilerde yine BM’ler GK’ine müracaatla Maraş’ın iade edilmesini istiyorlar…

RİZİKOLU İŞ! Tabi hatırlatalım. Eğer çözüm olsaydı ve Maraş iade edilseydi ki edilecekti, sadece üçte hatta dörtte biri olan “kapalı Maraş” değil, şu anda iskâna açık olan ve sınırı Derinya’ya kadar dayanan Maraş da iade edilecek, oradaki nüfus göç etmek zorunda kalacak veya bir yerlerde rehabilite edileceklerdi!

TEHLİKEYİ SAVDIK MI? Hayır! Çünkü Maraş “çözüm kozu” olmaya devam ediyor, bu bir! İkincisi, Maraş, içindeki Evkaf mallarımız gerçeğine karşın, “bizim değil!”  Çünkü Maraş’taki Evkaf mallarımıza yeniden sahiplik koyabilmek  çok büyük hukuki mücadeleleri gerektiriyor, bugünkü siyasi koşullarda içinden çıkılması böylesi zor davaları sürdürmek pek de mümkün görülmüyor!

Dolayısıyle Maraş’a Evkaf malları nedeniyle sahip olmak umudumuz yitip giderken, geriye kalan tek gerçek, dünyada eşi benzeri olmayan yıkık virane bir kentin varlığı ve onu bu hallere getirenlerin, Rum’unun Türk’ünün utancı ile yüz karalarıdır!

Türk milletinin tarihi hasleti olan zapt ettiği  yerleri imar ve iskânı ile mükemmelleştirip sanat ve güzellik beldeleri haline getirmesine nazire; şimdi Maraş’ın bu duruma düşmesine seyirci kalınması doğrusu geçmişimizin şerefle yad ettiğimiz o “yapıcı, onarıcı, sarıp sarmalayıcı ve bütünleştirici hasletine hiç yakışmadı!

Bir gün Maraş iade edilir de dünya medyasına ayan beyan açılırsa, “önümüze düşen başlarımızı hiç kaldıramayacağız utançtan! Tabi ekleyim: En az bizim kadar Rum da suçludur çünkü adadaki tüm bu sorunların tek sorumlusudur! Yazık ki hâlâ dava edilmedi hâlâ cezasını çekmedi hâlâ mahkûm edilmedi! Aksine kayırılıp koltuklanıyor!

ŞİMDİ NE OLACAK? Eğer bir daha müzakere olmaz diyorsanız (ki mümkün değil günü geldiğinde yine olacak,) Maraş’a da noktayı koymanız gerekir! Ya siz ya Rum! Birinizden biriniz sahibi olacak, o kadavrayı artık ayağa kaldırmak zordur ama yavaştan iskâna açarak canlandırılmasına çalışılacak. Başka çare yoktur, tez zamanda bu tatsız durumun utancından kurtulmamız gerekir…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar