KUTSAL AŞKIN OLMASA… - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

KUTSAL AŞKIN OLMASA…

Ne kadar garip bir huzursuzluk yaşıyor insanlar, hala yağmur yağıyor ve akşamlar serin geçiyor diye.

Sarı ve yapışkan sıcaklar peydah olmadı için matem tutanların sayısı hiç de az değil.
Mevsimleri gereğince yaşayamamanın insanlarda travmaya yol açtığını okuyunca çok şaşırmıştım.
Gökyüzünde yusyuvarlak yükselen Ay’ın (yerlerin ve göklerin kraliçesi) insanları etkilediğini sanıyordum.
Mevsim geçişleri lanet tansiyonu bile yükseltiyormuş.
Depresyon ve intihar eğilimini körüklüyormuş.
“Bir bu eksikti” demek de cahilceymiş.
İnsanlık var olduğundan beridir değişmiyormuş bu gerçeklik.
Her ne kadar doğasından koparılsa da doğa peşini bırakmıyor insanın.


***

Serin bir mayıs ikindisiydi.
Yağmurdan sonra yüzünü gösteren güneş pembeden kızıla her türlü rengine boyanmış, bir mızrak boyu yükseklikte muhteşem bir doğa resitali sunuyordu denizle birlikte.
Gecenin gizemli perileri saydığım yakamozlar, bu kez henüz aydınlık varken gün batımı çıkmışlardı ortaya.
Kırmızı halıda geçit yapanların üzerine patlayan flaşlar gibi patlatıp duruyorlardı ışıklarını denizde.
Kıyıya vuran sessiz dalgalardan ufuk çizgisine kadar, gökkuşağının ötesinde ve onu kıskandıracak güzellikteydi renklerin valsi.
Göçmen kuşlar bu valse teğet uçuyorlardı hiçbir şeyi umursamadan.
Sadece ben umarlı düşüncelere sürüklenip gitmiştim.
Az sonra önce güneş çekip gidecekti.
Renk cümbüşünü de peşinden götürecekti.
Ardından koyu bir karanlık çökecekti.
Derin karanlığa bakıp hüzünlenecektim şarabın kırmızısında.
Yine o gelecekti aklıma.
Kutsal aşkı olmasa güzellikleri bile anlamsızlaştıran.

***

Aslıma dönmeye karar verdim.
Tıpkı ilk günkü gibi heyecanla hazırladım yine çantamı.
İlk göz ağrım bir Praktica idi.
Doğu Alman malı olmasından tırsarlar ama lenselerini iyi tutarlardı.
İçinde altmışa iki yüz zumu ve aparatlarıyla birlikte hediye etmişlerdi.
“Londra’dan elden teslim” demişti getiren arkadaş muzipçe gülümseyerek.
Epeyce kahrıma katlanacaktı Ankara’nın gece kondu mahallelerinde ve Lefkoşa’nın bitmek bilmez haber koşturmacalarında.
Biz mesleğe başladığımızda gazeteciliğin simgesi boyna asılan bir fotoğraf makinesiydi.
Şimdilerde birçoğumuzun eline almayı bile tenezzül etmediği müstehzi gülüşlere rağmen aslıma dönmeye karar verdim.
Bu kez Nikon D700 ve aparatlarıyla doldurdum çantamı.
Yola koyuldum, doğaya vurdum kendimi.
İşte yeniden o kutsal aşkın girdabına düştüm.
Ve inanılmaz bahtiyarım.
Aslıma dönerek…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar