Kriz Yönetim Beceriksizliği, Güven Sorunu ve Sulu Eğitim - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe YazarlarıSürmanşet

Kriz Yönetim Beceriksizliği, Güven Sorunu ve Sulu Eğitim

nazar erişkin

Kriz Yönetimi dediğim konu öyle eften püften bir konu olmadığı gibi; sadece hükümetlerin; devleti yönetenlerin değil, bugün pek çok kurumun bu konuda görevlendirdiği personeli, kafa patlatan yöneticileri var. Mantık basit…  Algı çağında yaşıyoruz ve durum ne olursa olsun, maddi ve manevi zarara uğramamak, güç kaybetmemek yani zevahiri kurtarmak gerekiyor. İmajına hâşâ gölge düşürmek istemeyen kurumlar, bireyler ya da devletler, kriz yönetimi konusuna kafa patlatıyor anlayacağınız. Dedim ya algı çağında yaşıyoruz diye; işte bu durumda uyanık olmak gerekiyor. Çünkü krizi iyi yönetmiş gibi görünmek uğruna aslında yaratılan imaj ile gerçekler de zaman zaman birbirini tutmayabiliyor. Dürüst olmak gerekirse bu ekseriyetle böyle oluyor. Ancak maşallah bizim yöneticilerin böyle bir derdi olmadığından, biz kriz yönetimini değil maalesef kriz içinde krizleri konuşuyoruz daha çok. Alın size basit bir kaç örnek… Depremin hemen ardından gösterdiği refleks ve izlediği yol konusunda alkışladığımız; ekiplerin deprem sonrası acilen Türkiye’ye gönderilmesinden, tabutlarla da olsa yurttaşlarımızın ülkeye getirilmesine kadar emeği geçen herkese teşekkür ettiğimiz süreci iyi koordine eden yöneticiler, son 40 günde o iyi organizasyonun sadece şans eseri olduğunu kanıtlamak içi adeta birbiriyle yarışan durumlar yaratıyor. Kronolojik olarak paylaşayım da hafızamız tazelensin. Malum hayli hızlı unutuyoruz pek çok şeyi…

7 Şubat 2023 tarihinde yani yıkıcı depremin sadece 1 gün sonrasında, İmar Yasası Değişiklik Önerisi, Cumhuriyet Meclisi’ne sevk edildi. O gün de dahil olmak üzere gerek yayınlarda gerek  konu açıldığında hep aynı ifadeyi kullandım. Elbette, kent, ülke, bölge planlaması yönetimi ve sorumluluğunun, uzman şehir plancılarının devre dışı bırakılması yoluyla, mimar ve/veya herhangi bir alandaki mühendislere verilmesini öngören bu değişiklik önerisi, depremin hemen ardından Meclise gönderilmiş olamazdı. Ancak kriz yönetimi konusunda o kadar  tecrübesiz, isteksiz, üstelik hafıza ve devamlılık konusunda o kadar saldım çayıra vaziyetteyiz ki; bir Allahlın kulu da diyemedi yani; “bir gün önce deprem oldu, kahretsin biz böyle bir öneriyi meclise sevk etmiştik, derhal geri almalıyız, yoksa bizi yerler!” Bakın bu bir reflekstir. Zevahiri kurtarmak için de olsa, bir mekanizma devreye girer ve bunca tepki alınmadan kendi içinde çözülür işler. Bizde öyle olmadı…


Varan 2- Bakanlar Kurulu’nun değil 3 vekilin, UBP’den Özdemir Berova, DP’den Serhat Akpınar ve YDP’den Talip Atalay’ın meclise verdiği dilekçe ile, kamuya ait projelerde, uluslararası anlaşma ya da protokollerle hayata geçecek olan daha düz söylemek gerekirse Türkiye kaynaklı projelerde vize muafiyeti öngören bir değişiklik istenmişti. KTMMOB’nin sert itirazı ve hükümetle yapılan görüşmeler sonrasında uzlaşıya varıldığı duyuruldu ve  istek askıya alındı. Gerek yukarıda anlattığım değişiklik yasa önerisi gerekse de vize muafiyeti konusunda yapılmak istenenler ile ilgili atılan adımları, hükümet geri çekiyoruz dese de öyle yapmadı. Haliyle KTMMOB, hükümeti samimiyete davet ederek, geri adım atılmadığı sürece hiç bir çalışmaya katkı koymayacağını duyurdu. Haksız mı, yorumu size bırakıyorum…

Sadece 40 günlük süreçte yönetilemeyen bir başka kriz daha… Türkiye’deki depremlerin ardından, kimsenin yönlendirmesi, zorlaması ya da doğrudan isteği olmaksızın, elinden gelen tüm imkanlarla, Türkiye’deki deprem bölgesiyle maddi manevi dayanışma gösteren Kıbrıs Türk halkına dendi ki “aç bakalım cebini… Bu paranın %1 ile %5 arasında bir dilimini bana veriyorsun” İyi de dedi insanlar, ben zaten ilk günden beri yapacağım yardımı, sağlayacağım desteği zaten yapıyorum. Nereden çıktı bu? Öyle buyurdu hükümet! Haydaaaa, bunca acı, üzüntü ve gerçek anlamda bir hiçlik hissi içinde yine bir harala gürele. Hoop kararnamenin ve yasa tasarısının geri çekilmesi, kurulan Ad Hoc komiteler, tüm paydaşların biraraya gelmesine karşın hükümetin bildiğini okuması, CTP’nin komiteden çekilmesi ve alın size yönetilemeyen bir süreç daha. Şimdi muhtemelen oy çokluğuyla geçirilmek istenecek Meclisten, yine çıkacak bir hır gür kıyamet. Tam da buna ihtiyacımız var değil mi?

Son olarak bu haftanın başından itibaren “yok artık” dedirten sulu eğitim. Diyeceksiniz ki her şeyin suyu çıktı. Çok da haklısınız. Ben bu durum ortadayken, çadırda yapılacak eğitime karşı değildim. Bunu da açıkça ifade ettim. Ancak siz tepkilerinizi saydırmadan ben kendimi bir anlatayım.. . Şöyle ki; büyük bir aydınlanma yaşadıysak, bu felaketten ciddi dersler aldıysak ve bu büyük uyanışla birlikte silkelenip kendimize geleceksek, misal siyaseten kayba uğrayacak olsa bile yapılması gerekenleri samimiyetle yerine getirecek ise hükümet edenler; varsın bir süre çadırda verilsin eğitim. Ancak 50 yıldır taş taş üzerine koymayan, siyasi ranttan, oy hesabından kafasını kaldıramamış hükümetlerin kamu binalarıyla ilgili olumlu bir tasarrufu olmasını beklemek büyük saflık olacağından, bu konuda verilecek tavizlere karşın bir aydınlanma beklemek de nafile. İşte böyle bir ortamda devletin bir kurumu olan Meteoroloji Dairesi, Cuma günü bir açıklama yapıyor ve Pazartesi’den itibaren hafta boyu yağmur var diyor. Bu açıklama orada dururken, hafta sonu boyunca önlem alınmıyor, var olmasına karşın alternatif yollar aranıp bulunmuyor ve en sonunda çocuklar o çadırlarda su içinde kalıyorsa BARDON ama  burada tam da bir krizi yönetememekten bahsetmek gerekiyor.

Sadece 40 gün. Bunca kriz. Oysa küçücük bir ülkeyiz. Paydaşlarla bir araya gelmek de, ikna etmek de, ortak yol yürümek de o kadar kolay ki. Çünkü bu halk, orman yangını olur maaşına göz dikilir ses etmez, pandemi olur maaş kesintisi denir ses etmez. İş ki samimi olunsun, iş ki güven duysun, iş ki tutarlı olunsun. Gelin görün ki yurttaşın maaşına göz dikilen günlerde, ne kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına almayı konuşan var, ne kripto para sektörü ne forex, ne sanal bet ile ilgili vergilendirme projelerini konuşan var. Ne de olsa en kolayı  yurttaşa “gel bakayım aç cebini ver birazını da bana” demek. Yok öyle yağma. Çünkü esas konu samimiyet ve pardon ama o da sizde yok beyler!

Tepki göster
Bayıldım
1
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar