Kriz olursa döviz yine tırmanır - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
KıbrısManşet

Kriz olursa döviz yine tırmanır

Dr.Hasan-Rüstemoğlu

UKÜ İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Hasan Rüstemoğlu, Havadis’in döviz artışı, enerji politikaları ve KKTC ekonomisinin gidişatına ilişkin sorularını yanıtladı

“DÖVİZ DİNLENME BASAMAĞINDA”: Rüstemoğlu: Çılgın Ağustos yükselişinin ardından döviz biraz düştükten sonra bir dinlenme basamağına geldi. Böyle balon gibi yükselmelerden sonra döviz kendine bir bant bulur, dinlenir ve olası bir krizde yine yukarıya doğru ivmelenir


 

ELEKTRİKTE ÖZELLEŞTİRME: Rüstemoğlu: Özelleştirme rekabetçi ekonomide fayda sağlayabilir. Ancak KKTC çok küçük bir ekonomi, rekabet ortamı yok. Kaynaklar doğru kullanılır, doğru tasnifi ve doğru istihdam yapılırsa özelleştirme faydalıdır. Tersi çalışan için köleliğin önünü açabilir

 

Pınar BARUT

UKÜ, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Hasan Rüstemoğlu, KKTC ve Türkiye ekonomisini değerlendirdi, enerji konusunda yaptığı açıklamada yeterli rezerv bulunursa doğal gazın ekonomik etkisinin ne olacağına ilişkin açıklamalarda bulundu.

Türkiye’den kablo ile elektrik getirilmesi konusunda da değerlendirme yapan Dr. Rüstemoğlu, ‘’Kaynaklar doğru kullanılır ve istihdamı doğru yapılırsa özelleştirme faydalıdır, tam tersi durumda özelleştirme çalışan için köleliğin önünü de açabilir’’ dedi.

 

Soru: Türkiye’de yaşanan politik gelişmelerde bizi birçok anlamda etkiliyor. Bu bağlamda, biliyorsunuz Türkiye’de Mart ayında yerel seçim var. Sizce bu seçimler dövizi nasıl etkiler? Ülkemize yansımaları nasıl olur?

Rüstemoğlu: Seçimler yani politik olaylar ekonomiyle direk bağlantılıdır. Yani ekonomi, politikadan ve tarihten bağımsız düşünülemez. Dönemi ve durumu ne olursa olsun, siyasi seçimler muhakkak döviz kurlarını etki eder. Bu etki yukarıya doğru da olabilir, rahatlatıcı da olabilir. Kaçınılmaz olan, seçimlerin ya da politikadaki gelişmelerin dövizi etkilediği gerçeğidir.

Döviz karşısında güçlü bir duruş sergilenecekse ve stabil bir döviz oluşturulacaksa bu ancak güçlü, manipülasyona maruz kalmamış verilerin yansıtıldığı ve kendi ayakları üzerinde durabilen bir ekonomiyle birlikte olur. Elbette ki politik istikrarsızlıklar da ekonomi üzerinde rol oynar. Ama Türkiye’deki ve ülkemizdeki ekonomik sorun zaten yapısal bir sorundur.

Bu, yatırımların ne düzeyde, bilişim, teknoloji ve uzay bilimleri gibi lokomotif alanların ne derece güçlü olduğuyla ya da turizm ve hizmet sektörleri gibi ekonomiyi taşıyan sektörlerin ne kadar sağlam olduğuyla bağlantılıdır. Bir ülke araştırma ve geliştirmeye ne ayırıyor, arge faaliyetleri ne düzeyde? Bunların hepsinin cevaplarına göre değerlendirme yapılır.

Dünya üzerinde bunu en güzel yapan ülkelerden birisi Çin ve Hindistan. Gelişmiş Avrupa ülkeleriyle birlikte, gelişmekte olan Asya ülkeleri olan Çin ve Hindistan bunları nasıl başarıyorlar mesela? Güçlü bir ekonomik büyümeyi nasıl yakalamışlar, bunların köküne inmek lazım.

Türkiye’de küçük bir yerel seçim, ne derece piyasalara dağıtıcı bir etki yaratır, bu soru işaretidir. Örneğin, Türkiye’deki Haziran 2015 seçimlerinde döviz yükselmişti, hatırlayın. Çünkü lider konumundaki AKP beklenenden %10 daha düşük bir oy oranı almıştı ve 4. Parti olarak HDP meclise girmişti. Ve bunun piyasalarda tırmandırıcı etkisi olmuştu. Politik konular dövize etki eder ama sorunun temeli midir, buna net cevap vermek mümkün değil.

Soru: Dövizin ateşi düştü diyoruz ama döviz hala 5 yılın en yüksek seviyelerinde. Sizce daha da yükselir mi yoksa düşmesi için bir umut görüyor musunuz?

‘’Ekonomi orta gelir tuzağına saplanmış durumda.’’

Rüstemoğlu: Ekonomilerde uzun ve kısa dönem ayrımları var. Uzun dönemde, ekonomi kırılgan bir yapıya sahipse, ki gelişmekte olan ülkelerde bu sorun hep vardır elbette dövizin ateşi en ufak krizlerde bile yükselebilir. Türkiye ekonomisiyle birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ekonomisi de bir orta gelir tuzağına saplanmış durumda. Yani 10.00 dolar ile 15,000 dolar arasında değişen bir milli gelir var. O yüzdendir ki güçlü bir ekonomik yapıya sahip değilseniz döviz sizin için sadece ‘’dinleniyor’’dur. Çılgın Ağustos yükselmesinin ardından biraz düştükten sonra bir dinlenme basamağına geldi ve yükseldiği kadar da düşmedi zaten. Böyle balon gibi yükselmelerden sonra döviz kendine bir bant bulur, dinlenir ve olası bir kriz de yine yukarıya doğru ivmelenir. Ekonomi de günün sonundaki sorun şudur, nasıl geliştirilecek, nasıl bir yön izlenecek ve nasıl bir güçlü ekonomi yaratılacak. ? Neyle yapılacak bunlar? Yapılmayanı nasıl yapabiliriz, nasıl elimizi güçlendirebiliriz? Bu sorular ve bilimsel cevaplarla yoğun bir mesai harcamak kaçınılmazdır.

Soru: Hali hazırda döviz borcu olanlar ya da borçlanmayı düşünenler için tavsiyeleriniz nelerdir?

‘’Kişiler gelirlerinin %50’sinden daha fazla borçlanmamalı”

Rüstemoğlu: Borçlanma çok güncel ve önemli bir konu. Gelir para birimi ne ise o birimden borçlanmak gerekiyor. Mesela eğer geliriniz Sterlin değil ise Sterlin üzerinden borçlanmak hala çok büyük bir risktir.

Elde edilen gelir miktarına göre borçlanmak da önemli. Kendimize sormamız gereken en önemli ve ilk soru ‘’ben bu kadar borçlanıp ev alacağım ama maaşım kredi taksidimi ödeyecek durumda mı ?’’ 5,000 TL geliri olan insan, eğer başka bir geliri de yoksa 4,000 TL borçlanmamalı. Çünkü borçlandığınız şeyin ek giderleri de var. Araba borçlanırsanız bunun benzini, bakımı, sigortası ve vergisi var. Alacağınız evin elektriği, suyu, interneti var. Kişiler gelirlerinin %50’sinden daha fazla borçlanmamalıdır. Kredi kartı limitleri de maaşlardan fazla olmamalı hatta maaşın %40’ı kadar olmalıdır. Her ne kadar eş ya da aile desteği alınsa da herkesin bireysel harcamaları var. Kredi kartı limitleri ilk başlarda çok cazip gelebilir ama günün sonunda çok ciddi bir faiz vardır. Bireysel olarak sorumluluğumuzu kabul etmemiz gerekir. Çünkü en küçük ekonomik birim insandır, hane halkıdır. İnsan borçlanabilir bu doğal ancak bankacı ona hesabı kitabı çıkardığında ‘’kalan maaşımla ayın sonunu getirebilir miyim’’ sorusu burada çok önemlidir.

Soru: KKTC Türkiye’nin katkısı olmaksızın kendi ayakları üzerinde durabilen bir ekonomi yaratabilir mi? Ve bunu yaratmaya çalışması halinde vatandaşın kaybı ya da kazancı ne olabilir?

‘’Türkiye donör sağlayan ülke konumundadır.’’

Rüstemoğlu: KKTC yapı olarak Türkiye ile bağlı olmak durumunda şu an ki haliyle. Daha bilimsel yorum getirecek olursak Türkiye donör sağlayan ülke konumundadır. Mademki aynı para birimi ve bir takım iş birliği protokolleri var 2 ülke arasında ve madem ki KKTC’yi sadece Türkiye tanıyor, KKTC’nin şu anki haliyle ‘’ben kendi ayaklarım üzerinde duracağım’’ demesi ütopik olur.

Kıbrıs’ta bir çözüm olursa, evet bir takım belirsizlikler ortadan kalkar. Fakat federal bir yapı oluşacaksa Kuzey’in Güney’e göre yerine getirmesi gereken çok fazla şey var. Çünkü Güney Kıbrıs,  birçok handikabı olmasına rağmen belli bir standardı yakaladı. Gerek Avrupa Birliği öncesi gerek sonrası. Federal bir çözüm olacaksa da süreç bizim için çok sancılı olacak. Zaten hali hazırda Kuzey’in ekonomisi sancılı.

Yani her halükarda ve hangi yolu seçersek seçelim sancılı bir süreç olacaktır. Ancak bir çözüm sağlanması bir takım belirsizlikleri ortadan kaldıracağı için sonrasındaki gerekli adımlar da doğru şekilde atılırsa bu ekonomiye önünde sonunda olumlu yansıyacaktır.

Soru: Türkiye’den kablo ile elektrik getirilmesi konusundaki düşünceleriniz nelerdir? Bu bizim için doğru olan mıdır, daha ucuz olan mıdır?

“Özelleştirme çalışan için köleliğin önünü de açabilir.’’

Rüstemoğlu: Şu an bu çok sıcak bir konu. Elektrikle ilgili ‘’Türkiye’den gelirse çok ucuz olur, hali hazırda çok pahalıdır, KIB-TEK özelleştirilmeli mi’’ gibi söylentilerle sanki bir algı oluşturuldu. Özelleştirilsin diyen bir kesim var ve görevlendirilmeler de çok konuşuldu.

Ama en nihayetinde bu konuda başvurulacak kişiler konunun uzmanlarıdır. Yani bir fayda-maliyet analizi çıkarmak gerekir ki bunu yapan birçok ekonomist var ve bu insanlar Kıbrıs’ta yaşıyor. Bu insanların fikirleri değerlendirildi mi? Gerçekten kablo ile gelecek elektrik ucuz mu olacak yoksa su konusundaki gibi ikinci bir yük olarak mı bize yansıyacak? TV’ye çıkıp ‘’25 kuruş olacak’’ demek kolaydır.  Ama bunu bilimsel verilerle ortaya koyarsanız bilim insanları size inanır ve ikna olur.

Özelleştirme rekabetçi bir ekonomi de fayda sağlayabilir. Ancak zaten KKTC çok küçük bir ekonomiye sahip olduğu ve bir rekabet ortamında da bulunamadığı için, doğru istihdamı ve kaynakların tasnifi yapılırsa özelleştirme faydalıdır. Tam tersi durumda özelleştirme çalışan için köleliğin önünü de açabilir. Özelleştirme böyle bir bıçak sırtı konudur. Doğru yapılırsa ekonomiye katkısı vardır. Hatalı yapılırsa mutsuz çalışanlar topluluğu yaratacaktır.

Soru: Enerji konusuna gelelim bir de. Yeterli rezerv bulunursa bu gazın bize ve ülkeye ne gibi ekonomik faydaları olur? Bu konudaki gelişmeleri nasıl görüyorsunuz?

Rüstemoğlu: Enerji konusunun politik bir boyutu var biliyorsunuz. Türkiye ve Yunanistan ilişkilerini gerdi, Kuzey-Güney arasında gerilimlere neden oldu. Dış dünyayı da çok yakından ilgilendiriyor.

Enerji ekonominin lokomotifidir. Olmazsa olmazıdır. Bir ülke ne kadar çok kendi enerjisini üretirse, dışa bağımlılığı o kadar azalır. O enerjiyi ne kadar çok doğru şekilde kullanırsa, ekonomisi de o oranda güçlenir. Bunun çok yoğun hesaplamaları söz konusudur. 2016 yılında Cumhurbaşkanı’nın bir beyanatı vardı. ‘’Bununla ilgili yapılması gereken şey; doğalgazın getirdiği avantajı hem güney hem kuzeyin anlaşarak bir dinamik yakalamasıdır.’’

En nihayetinde enerji bütün dünyada çok önemlidir. Doğru kullanılırsa, ekonomik büyümede çok büyük katkısı vardır. Günün sonunda bulunan enerjinin Kıbrıs sorununa da neler katacağı doğru değerlendirilmeli. Yani tarafların bir araya gelerek bu zenginlikten her iki tarafın da nasıl yararlanacağını tartışması gerekir. Ama tartışmalardan anlaşılacağı üzere her iki tarafta kendi adına aslan payını istiyor. Ayrıca bulunan böyle bir zenginliğin gerginliğe yol açması sorunları hala devam eden bir ülkede kaçınılmaz kılıyor.

Soru: Havadis okurlarına ekonomik önlem açısından tavsiyeleriniz nelerdir?

Rüstemoğlu: En temel atasözü ile bitirelim; ‘’ayağını yorganına göre uzat.’’ Bu kadar kırılgan bir ekonomi de alışveriş yaparken ya da herhangi bir borca girerken kendinize mutlaka şu 2 soruyu sorun; Buna gerçekten ihtiyacım var mı? Bu olmadan yaşayabilir miyim? Yanıtlarına göre de harcamalarını düzenlemeye gayret gösterin.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar