KKTC’de TL/döviz kurlarının etkileri ve ilk etapta alınması gerekli önlemler - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 18, 2024
Köşe Yazarları

KKTC’de TL/döviz kurlarının etkileri ve ilk etapta alınması gerekli önlemler

Geçen hafta başında faiz artırım kararından sonra, ilk 5 gün içinde Euro’da % 4, dolarda % 3.4 oranında düşüş gerçekleşti. Bu hafta da döviz artışının olmadığı hatta ortalama % 2-2.2 oranında ilave döviz fiyatlarında düşüş olduğuna bakarsak faizin kur üzerindeki etkisinin önemi ortaya çıkmaktadır. Şimdiye kadar döviz piyasasına rezervlerden 20 milyar$’ın sürülmesi etkisinin, sınırlı olduğu görülmüştür. 2013 yılının ikinci yarısından sonra ve özellikle Aralık’tan beri hızlanan kur artışları ile toplam ortalama Euro, dolar ve Stg kurlarında % 30-36 arasında değer kaybı olmuştur. Faiz ayarlamaları sonucunda, kurların düşmesi iyi bir işarettir. Cari açığı giderici ekonomide alınacak önlemlerle risk oluşturan hususlar minimize edilirse kurlar oturabilir. Gelecek hafta güvenin devamı halinde, kurların biraz daha aşağıya gelmesi beklentisi vardır.
Kur değişiklikleri ve enflasyon artışı, Türkiye’de olduğundan daha fazlasıyla KKTC ekonomisini de olumsuz etkilemiştir. KKTC’de yabancı paralara karşı daha duyarlı bir piyasa vardır. Açık kambiyo rejimi dolayısıyla piyasada döviz kullanım oranı, normal alış verişlerde bile yabancıların da burada yaşaması ve yabancı turizm gelirleri, üçüncü ülkelerden gelen yabancı öğrenciler, üniversite ücretleri, kiralar, mukaveleler ve senetlerin çoğunlukla döviz ölçüsüne göre yapılması, bankalardan dövizle borçlanmalar, Kıbrıs Türk halkının nerede ise yarısının İngiltere’de ve Avustralya ve diğer ülkelerde yaşadığı halde, sürekli Kıbrıs’la olan bağlantıları ve daha birçok nedenleri sayabiliriz. Bu durum hane halkının, işletmelerin ve hemen hemen tüm sektörlerin hesaplarında döviz bağlantısı ve döviz ölçüsü kullanımı, şirket ve şahısların da döviz borçlanmaları nedeniyle maliyetlere, fiyatlara ve enflasyona etkisi, daha fazladır. Bu gerçekler Kuzey Kıbrıs ada ekonomisi ve sosyal yapısından kaynaklanmaktadır. Bir de Güney Kıbrıs’la her gün karşılıklı gidiş ve gelişlerle parasal ilişkiler, ki Güney’deki krizden önce binlerce işçi çalışıyor ve Euro kazandığı için Euro harcıyordu. Bütün bu nedenlerle, resmi paramız olan Türk Lirası ile dövizin kullanımı, iç içedir. Dolayısıyla kur’daki her hareket her vatandaşı direk etkilemektedir. Üretimde, maliyette, fiyatta direk etkisi süratli ve anındadır. KKTC ekonomisinden kaynaklanmayan bu döviz ve fiyat hareketleri, ekonominin her sektörünü ve halkın genelini hemen olumsuz yönde etkilemektedir.
Türkiye’de bankalardan şirketler borçlanabilir, ancak kişilerin döviz borçlanmaları birkaç yıl önce yasaklanmış olduğu cihetle, hane halkına direk etkisi olmadı. Ayrıca halk, ithal malları artınca yerli mal kullanımına meyletmekte, piyasada dövizle alış veriş yapılmadığı, mukavele ve senetlerin dövizle yapılması istisnai haller dışında söz konusu olmadığı cihetle, halkın geneline hemen yansıması KKTC’deki gibi olmuyor. Dolayısıyla döviz fiyatlarının yansımaları petrol ve enerji fiyatları dışında, hemen hane halkına ulaşmamaktadır. Hane halkı direk değil enflasyona yansıdığı oranda etkilenmektedir. Diğer taraftan İhracatçıyı olumlu etkilemektedir. İthalatçı ve ithal mallarını kullananlarla, ithalata dayalı imalatçıları ve bu kapsamdaki üretimle, döviz borçlusu şirketleri ise olumsuz etkilemektedir.
KKTC, küçük ve elastikiyeti olmayan, ekonomik ve sosyal yapısı itibariyle, daha fazla etkilenmektedir. Kur riski ve ekonomiden kaynaklanmayan ithal enflasyon, sorunları artırmıştır.
Bir de böyle sarsıntılarda Türkiye gibi dev bir ülkenin, devlet kurumlarının yetkileri ve dinamikleri, Merkez Bankasının kullanacağı yetkiler ve Hükümetin uluslararası hareketi ve sermayeyi lehe çevirebilecek gücü, imkânı ve manevra kabiliyeti vardır. KKTC’nin Türkiye dışında imkânı yok gibidir.
Dolayısıyla KKTC’de zaten mevcut ekonomik sorunlar yanında Türkiye’den kur artışlarından da kaynaklanan sorunlarının giderilmesi için, sınırlı da olsa içte alınması gerekli ciddi ve kararlı önlemlerin yürürlüğe konması ve kurumsallaşmayı güçlendirmesi, kayıt dışılığı asgariye indirme çalışmaları yapması yanında, Türkiye’den, KKTC’deki sektörler itibariyle teşvik uygulamalarının arttırılması ve kurlar dolayısıyla düşen alım gücünün, yerine konması için TL’ sı emisyon hacminin, TL para hacminin arttırılması için destek alması gerekmektedir. TL emisyonu sadece para basmak değildir. KKTC’de iki türlü TL emisyonu yaratılabilir. Birisi Merkez Bankası kaynaklı ve kanalıyla tüm üretim sektörlerine düşük faizli reeskont kredilerinin genişletilmesi, ikincisi Devlet bütçesine TC yardımlarının, paranın değer kaybı göz önüne alınarak, bir miktar artırılmasıdır.
Kur dalgalanmalarının etkisini azaltmak için KKTC Yetkililerince aşağıdaki önlemler ekonomiyi hareketlendirecek ve fiyat artışlarını azaltacaktır.
1-Üretim sektörlerinin maliyetlerini etkileyen ithal ara malı ürünlerin muafiyetleri genişletilmelidir.
2-İthal mallarında dövize bağlı gümrük vergilerinde sabit bir kur uygulanması belli bir süre, yapılabilir. Kurlar oturana kadar veya öngörülecek bir intibak süresi konabilir 6 ay, bir sene gibi.
3-İhraç mallarına belli bir süre kargo sübvansiyonu yapılabilir.
4- Merkez Bankası kaynaklı düşük faizli sübvansiyonlu krediler ve bankalar kaynaklı düşük faizli devlet sübvansiyonlu krediler, özellikle yatırımcı ve işletmecilere, yatırım ve işletme kredileri genişletilerek, iş kapasitesinin arttırılması veya muhafazası sağlanmalıdır.
5- Aynı kapsamda ve görevlendirilecek bankalar kanalıyla küçük esnaf ve zanaatkar kredileri, düşük faiz ve ödemesiz ön süreli üretici kredileri artırılmalıdır. Bu, istihdama da yardımcı olacaktır.
6-Hükümetin özellikle hayatı direk pahalılaştıracak hizmet karşılığı ücretlerin ve harçların artırılmamasına özen göstermesi gerekir.
7-Piyasada etkin kalite denetimi yapılmalıdır. Üreticiler ve ithalatçılara da önemli görev düşer. Kalite genel olarak maalesef çok standart dışı olmuştur. İlaçlı sebzeden, meyveden, içi pişmemiş birçok paketli ekmekten tutun da her türlü tüketim malına özellikle ilgili görevli resmi kuruluşlarca sıkı denetim şarttır. Marketçiler Birliği bile gıda güvenliğinin olmadığı, sahte gıda ürünleri denetim noksanlığı konusundaki şikayetlerini açıklamışlardır. Halk zaten tedirgindir. Bu da tüketicinin bir kısmının Güney’e kaymasına neden olmaktadır. Piyasa daralmaktadır. Üreticiler ve satıcılar şikayet ederken, tüketicinin de haklarını düşünmelidir.
8- Aşırı fiyatlamaları önlemek ve tüketiciyi korumak için hükümetin, belediyeleri ve kooperatifleri mali açıdan destekleyerek bu kurumlar aracılığıyla belli temel ihtiyaç mallarının tanzim alış ve satışlarına gidilmelidir. Devlet bütçesinde, Maliye Bakanlığı’ndan israf kalemlerinin kısıtlanmasına gidildiği açıklaması yapılmıştı. Yerinde bir tedbir. Bu kapsamda özellikle RHA sayısının da azaltılması şarttır.
9-Öncelikle alım gücünün düşürülmemesi için sabit gelirlilerin ücretleri paralel olarak güçlendirilmelidir. Yıllarca muntazam olarak uygulanmakta olan ve iki ayda bir ödenen HP’nin bir süre önce yasa değişikliği ile kaldırılması ve uzun süreden beri maaş ve ücretlerin sabit tutulması, bu kesimin harcamalarının kısılmasına neden olmuş, turizm dışında genelde piyasanın ve işletmelerin ve esnafın işlerinin duraklamasına da neden olmuştur. Kapalı bir ekonomide başka türlü bekleyemezsiniz. Para ekonominin kanıdır. Kanın vücudun her tarafına dağılımı sağlıklı değilse hayatı felç eder, para da ekonomide aynı görevi görür. Devlet’ler düzenleyici, koruyucu ve denetleyici fonksiyonları için vardır.
Yukarıda saydığım tüm bu önlemler özellikle kriz dönemlerinde uyguladığımız hareketlendirici önlemlerdi.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar