KIRBAÇ UYSALLIĞI - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

KIRBAÇ UYSALLIĞI

Ahmet OkanAhmet Okan

“Zaman”ın içinde donup kaldığı bu şehir acem(i) bir ressamın fırçasından çıkan kadim şehirlere benziyordu.

Kıvrımlı sokakları bazan avına sinsice sürünüp giden engerek yılanlarının sessizliği kadar ürkütücü, bazan bal arılarının çiçekten çiçeğe konması kadar neşeliydi.


Tütsü kokularının yer yer çiçek,  konyak ve tütün kokularına karıştığı şehirde hayat genellikle kırbaç uysallığında geçerdi.

Bu ıstırap verici uysallık toplumların karakterine de yansıyacaktı.

Evlerin duvarlarını acem halıları; avluları nar, mersin ve narenciye ağaçları süslerdi.

Baf Sokağı’ndan Arasta’ya ve oradan Bandabuliya’ya kadar uzanan çarşı-pazar yolunda dülger, demirci, kalaycı, bakırcı, tenekeci, camcı ve çerçeveci atölyelerinden çıkan sesler gürültüden ziyade çarşının müziğini oluşturur, bu nağmelere kasapların, kahvecilerin, sokak satıcılarının bas ve tenor sesleri iştirak ederdi; ortaya çıkan toplu sesler bir orkestranın uyumu içinde duvarlara vura vura yankılanırdı…

Yabancı gezginlerin yol bulmakta zorluk çektikleri Lefkoşa sokaklarındaki evlerin yuf delikleri tarihin sessiz gözcüleri gibiydi: O sokaklardan ellerinde boylu boyunca mızraklı Venedik askerleri geçtiği gibi, bellerindeki kuşağa geçirdikleri kılıçlarıyla Osmanlı askerleri de geçmiş; bu şehrin her köşesine kaç baş vücudundan koparılarak düşürülmüş; düştüğü yerlere yatırlar döşenmişti.

Zaman olmuş etlerinde kırbaçsızı’sından sessiz sessiz inleyen atların nalları tozlu-topraklı yolları çiğnemiş; zaman olmuş şehre gelen ilk motorlu arabaların garip ve gürültülü motor sesleri bir dönemin kapandığına işaret etmiş; nal izleri tekerlek izlerine karışmıştı.

Lakin hayat bundan ibaret olmayacaktı ve başka hayatlara evrilecekti.

Gün gelecek tekmil sokaklar ful ve yasemin çiçeklerinin insan ruhunu bir nağme gibi hafifleten kokusuna gömülecekti.

İşte o yıllarda bu şehir kim bilir belki de en güzel dönemlerini yaşayacaktı.

İnsanlar, yaşadıkları şehirden gelip geçen medeniyetlerden arda kalan ne varsa büyük bir saygı ve sevgi içinde kendi kimliğine yerleştirmesini bilecek, fakat bu çok sürmeyecek, adanın kaderiymiş gibi dıştan gelen ejderhalar bu uyuma ağızlarından çıkan ateşlerle saldıracak; yok etmeye çalışacaklardı.

İnsanlar bir kez daha kırbaç uysallığına gömülecek; kara yeleli bir atın sırtında taşıdığı kırbaçsızısı gibi bir acıyı hissetmeye devam edeceklerdi…

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar