İnsanları anlamak gerçekten güç. Söz konusu insanlar Kıbrıs’ta yaşayanlar olunca, onları anlamak daha da güç.
İster Rum tarafında olsun, isterse, Türk tarafında olsun, Kıbrıs’ta yaşayanları, küçücük çıkarları kullanarak, politikacılar istedikleri yöne rahatlıkla çekebilmektedirler.
AB içinde bulunan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin politikacılarının, 200 bin’e yakın göçmeninin çıkarını hiç düşünmeden, kendi halkını, GARANTİLER ve ASKER konusunda korkutabilmesi çok ilginçtir.
Rumların kontrolündeki Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ABye giriş nedenlerinden en önemlisi, Türkiye’nin sözde askeri tehdidine karşı, daha büyük bir şemsiye altına girmekken, bu şemsiyenin altına girdikten sonra, yine Garantiler ve asker konusunu ön planda tutmaları, kendi halkını aldatmaktan başka bir şey değildir.
Türk tarafına gelince, Uluslararası kamuoyunca hiç dikkate alınmayan bir yönetim için, Ocak ayında ERKEN SEÇİME gitmenin mantığı nedir?
Türkiye’nin çizdiği çember içerisinde, Türkiye’nin verdiği para yardımıyla, olmayan bir ekonomiyi çevirmek nasıl olacak?
Halka gidilirken, milletvekili olmak isteyenlerin % kaçı, şimdiye kadar, Kıbrıs Türk toplumunun yararına politikalar üretebildi?
Programlarında ve kişisel vaatlerinde CENNETİ bile vaat eden bu politikacılar, ülke içerisindeki PARA POLİTİKALARINDA tamamıyla devre dışı kalırken, halka yeniden, farklı şeyleri nasıl anlatabileceklerdir?
Çarşamba günü itibarıyla 1 EURO=4,5 TL olmuşken, sterlin 5TL yi geçerken, hala politikacıların halka ümit verici sözler söyleyebilmesini anlamak mümkün .Ancak bu halk da niye bu kadar SAF diye de sormak gerekmektedir.
Özellikle Kuzey’deki seçim, Güney Kıbrıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra, Kuzey’de de, Türkiye’nin çizeceği programı , yeni gelecek olan yönetime uygulatmayı hedeflemektedir
Türkiye, hızla büyük bir ekonomik kriz sürecine sürüklenmektedir. Bu krizden çıkış için, Türkiye’nin dış politikada ABD ve AB’nin istediklerini yapmaktan başka bir çıkış yolu kalmamıştır.
Tayyip Erdoğan yönetimi, ENERJİ POLİTİKALARINDA etkili bir oyuncu olmak için, Doğu Akdeniz’deki enerji oyununda TARAF OLMAK istemektedir.
Amerikalı şirketler, özellikle İsrail gazının 2 yıl içerisinde mutlaka, Türkiye üzerinden AB’ye taşınmasının koşullarını, bir an önce gerçekleştirmek zorundadırlar.
Türkiye bu nakil stratejisinde taraf olması durumunda, yıllık 5,5 milyar doların üzerinde bir ek gelire ve ucuz gaz temin şansına kavuşacaktır.
Türkiye’nin bu çıkarının yanısıra, Rum yönetimi de, çıkacak gazı, İsrail gazı ile birlikte Türkiye üzerinden AB’ye gönderememesi durumunda, Doğu Akdeniz’deki ENERJİ oyununda, devre dışı kalacaktır.
Gerek Rum tarafında , gerekse, Türk tarafında 2018’in ilk aylarında seçim’e gitmek, yeni başlayacak olan Kıbrıs Görüşmelerinde, tarafların yeniden örgütlenmesinden başka bir şey değildir.
Özellikle Kuzey’de, dövizin hızla yükselmesi ve çalışanların maaşlarının hızla erimesi ile oluşan olumsuz havayı, Türkiye, hangi yönde kullanmak isteyecektir?
İçinde bulunduğumuz süreçte önemli soru budur.
