Sonuçlara şaşırdınız mı?
Anketçiler dahil nerdeyse herkes şaşırdı.
Kazananların da kaybedenlerin de sonuçlarına şaşırdığı bir seçim geçirdi Türkiye.
Fakat bu şaşırma ortaya beklenmedik bir sonuç çıkmasından değildir.
“Durumu okuyamama, gelişmeleri anlayamamadan” dolayı yaşanan bir şaşkınlıktır.
Kemalist solculardan, komünistlere kadar olan yelpazede “ki oyları yüzde 26’ya denk düşer” olanlar Türkiye seçmeninin inanılmaz bir şekilde muhafazakarlaştığını göremiyorlar bir türlü.
O kadar ki farkında bile değiller, eskinin söylemiyle yeni muhafazakar seçmene ulaşmanın mümkün olmayacağını.
HDP ise elindeki Kürtlerin farkında değil.
Sandı ki yükselttikleri etnik mağduriyetle dindar Kürtler hep kendilerine oy verecek.
Dindarlıklarını geri plana itip Kürtçü olacaklar.
Şiddete destek verecekler, kurulan halk mahkemelerinde yargılanmayı kabul edecekler ve nihayette devletten vazgeçip tıpış tıpış gidip vergilerini PKK’ya yatıracaklar.
Geçmişin sabıkalı faşistleri de akan kanın kendi hanelerine yazılacak oylara dönüşeceğini sandılar.
Doğu’da toprağa düşen her şehidin karşılığında Batı’da kendilerine oluk oluk oy akacağını zannettiler.
Ve İstanbul’un dolar zengini oligarkları; “Hükümet düşürme, başbakan tayin etme” alışkanlıklarını sürdürecekleri zannına kapıldılar.
Hepsi de yanıldı.
AK Parti muhteşem bir şekilde geri dönüş yaptı.
7 Haziran’da seçmenin cezalandırdığı ve koalisyona zorladığı AK Parti koalisyon kuracak partnerlerin beceriksizliğinden dolayı bu kez yüksek bir oyla tek başına geldi.
Ve bıraktığı yerden devam edecek.
Herkesin buna alışması gerekir artık.
***
Ve madalyonun öteki yüzünde alışması gerekenler de var.
Erdoğan’ın artık AK Parti başkanı, başbakan değil bir cumhurbaşkanı olduğuna alışması gerekir.
“Hem cumhurbaşkanıyım hem başbakan” görüntüsünü terk etmesi.
AK Parti’ye fayda sağlayacak diye dibine kadar gerdiği Türkiye’yi rahat bırakması gerekir.
Halkın kültüründe olmasına karşın yine bu halkın çeşitli korkulardan dolayı başkanlık sistemini istemediğini net bir şekilde anlaması gerekir.
Ve seçimde yakaladığı başarı ile rüştünü ispat eden Davutoğlu’nun anlaması gereken çok şey var.
Türkiye’nin doğu macerasının çöktüğünü, Suriye ve Irak dahil birçok alanda Türkiye’nin gerilediğini görmesi gerekir.
Arap baharı denilen şeyden sonra Türkiye’nin bölgenin liderliğine soyunmasının bittiğini.
Batı’dan ve Avrupa Birliği’nden uzaklaştıkça başının daha çok belaya girdiğini.
Artık başbakan olduğu ve ülkenin hukuku ile demokrasisinin, refahı ile çok kültürlülüğünün kendinden sorulacağına alışması gerekir.
Yaptığı her konuşmada onlarca kez Allah’ın adını anan Davutoğlu’na çok bildiği bir sözü hatırlatmakta fayda vardır.
Adaleti ile övünülen Hz. Ömer şöyle demişti:
“Dicle’de bir çobanın bir koyunu kaybolsa hesabı benden sorulur.”
Artık her şeyin hesabı Davutoğlu’ndan sorulacak.
İyiliğin de kötülüğün de.
Halktan bu yetkiyi istedi, halk da ona bu yetkiyi verdi.
Konya’daki konuşmasında söylediği gibi “ahrete kadar” değil.
Eğer bir yol kazasına uğramazsa 2020’de yapılacak seçimlere kadar.
Şimdi onun zamanı başladı…