Kanlı hüsran: Kıbrıs’ı geri alma girişimi - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Mart 19, 2024
Poli

Kanlı hüsran: Kıbrıs’ı geri alma girişimi

lefkoşa
Ahmet Okan
Ahmet Okan

Ada Osmanlılar tarafından alındıktan sonra, Kıbrıs’ın eski yönetici ve sakinlerinden İtalyanlar bu duruma fena içerlemişlerdi.

1570’te Osmanlı askerleri adaya çıkınca, Lefkoşa ve Mağusa kaleleri Venedik ve onun bağlaşıklarından yardım bekliyorlardı.


Savaş yenilgisi bu yardımın bir türlü gerçekleşmemesine bağlanıyordu.

Ne Lefkoşa’da ne de Mağusa’da adaya çıkan Osmanlı askerlerinin gücünü kıracak askeri güç bulunmuyordu.

1571 yenilgisinden sonra adanın tekrardan alınması onlar için bir hedef haline gelmişti denebilir, en azından belirli müddet bu hayaller korunmuştu.

Bunların bir hayalden ibaret olmadığı, adanın tekrardan ele geçirilmesine yönelik fetih girişimleri başlatıldığı da olmuştu.

Bu arada, henüz Kıbrıs Osmanlara geçmezden önce, Rumlar mezhep ayrılığı nedeniyle Katolik Venedikli yöneticilerin baskısı altında yaşıyor ve bu yönetimden kurtulmak istiyorlardı.

Bu yüzden Müslüman da olsa Osmanlıların adayı almaları karşısında sevinç gösterdikleri birçok kaynaklarda kaydedilmektedir.

Ancak, zaman ilerledikçe bu kez Osmanlı Yönetimine karşı hoşnutsuzluklar baş gösterecekti.

lefkoşa

Konumuza dönecek olursak, Kıbrıs’ın tekrardan geri alınması düşünülüyordu.

Osmanlı askerlerinin adada az sayıda bulunmasından ve ada sakini Rum çevrelerinin bir isyan beklentisi içinde olmasından cesaret alan ve bunun üzerine plan kuranlar vardı İtalya’daki birçok çevrede.

Bunlardan bir tanesi Floransa Dükü Ferdinando idi.

Anlaşılan Dük Ferninando adada yaşayanların bu yöndeki arzu ve “iyi niyet”lerine fena halde kaptırmıştı kendisini.

Öyle ki, Dük adayı alma girişimine başlarsa, Rumlar da bir taraftan isyana kalkışacaklardı.

lefkoşa

Osmanlıların adaya gelişlerinden yüz yıl kadar bir zaman geçmişti.

Yüz yıl sonra Kıbrıs’ın tekrar alınması için Floransa Dük’ü harekete geçecekti.

Bu konudaki gelişmeler, adayı 1600 yıllarında ziyaret eden William Lithgow adındaki bir İngiliz yazarın 1609-1621 yılları arasında yazdığı yazılarından öğreniyoruz.

Yazar, Osmanlı askerlerinin azlığına dikkat çekiyor ve eğer adada yaşayan Hıristiyanlar silahlı olsaydı, bir Hıristiyan hükümranının desteği ile Osmanlıların devrilip adanın ele geçirilebileceğini belirtiyor gözlemlerinde.

Doğrusu yazar da kendisini aynı hayaller içinde bulmuştu.

Ama bir gerçek var ki, yabancı gözlemcilerin kaydettikleri notlardan, adanın her zaman bir fethe açık olduğu ve özellikle Lefkoşa’nın konumu bakımından kolayca ele geçirilebileceği anlaşılmaktadır.

Adaya kim çıkarsa çıksın İlk hedef Mağusa’ydı.

Başka faktörler yanında bunun nedeni, sağlam surlarla örülmüş Mağusa’nın ilk etapta ele geçmesi ile diğer yerlerin daha kolaylıkla alınabileceğiydi.

Okurumuz hatırlayacaktır. Bazı kaynaklara göre, Lala Mustafa Paşa da aynı şeyi düşünmüş, ancak Larnaka’ya çıktıktan sonra planında değişiklik yaparak Lefkoşa’ya yönelmişti.

Kısacası adanın bu durumu, Osmanlı döneminde de adayı ele geçirmek isteyenleri heveslendirmekteydi.

Sözü Dük Fernando gibi düşüncelere kapılan İngiliz yazara bırakalım ve 1570’ten yüz yıl kadar sonra Kıbrıs’ın geri alınmak istenmesinin nasıl kanlı bir hüsranla son bulduğunu okuyalım:

“Hıristiyanların ezeli rakibi Türkler (B arış zamanında Venediklileri şüphelendirmeden uygun bir fırsat bularak) 1570 yılında büyük donanmayla adayı ele geçirinceye kadar, hemen hemen 120 yıl boyunca ada Venediklilerin egemenliğinde kaldı.

Ah ne yazık!

Bu ünlü Krallığı (korkusuzca) ellerinde tutan Tanrı kelamının gaspçıları ve dünyanın en büyük düşmanları olan Türklerin sayısı taş çatlasa bin elliyi bulmuyor.

Şu zavallı acı çeken Hıristiyan halkın o kafirlerin terörü altında yaşadığı felaketi dile getirmeye kelimeler yetmez.

Oysa bu halk silahlı olsaydı ve herhangi bir Hıristiyan hükümdarın yardımından yararlansaydı, hiçbir karışıklığa meydan vermeden Türkleri kolayca devirip ortadan kaldırabilir ve bu suretle bütün senyörlüğü soylu bir aktör haline getirebilirdi.

Tecrübelerimle edindiğim bu küçük yargıda adanın kurtulmasının çocuk oyuncağı olduğunu sanmıyorum.

Çünkü bunun için herhangi bir Hıristiyan prensin cömert kalbinin, sefil ve acı çeken ada sakinlerini kurtarmak için gerektiği gibi etkilenmesi şart.

Böyle bir şey olması halinde bu kadar büyük bir fethin peşinde gelecek olan dünya mallarından oluşan sonsuz bir hazineye (şüphesiz) konmakla kalmayıp, ölümsüz bir şanın kutsal ve ebedi ödülüne de sahip olacaktır.

Floransa Dükü Ferdinando (adalıların iyi niyetine dayanarak) beş kalyon ve beş bin askerle Kıbrıs’ı kurtarmayı düşünmüştü.

Planlarına göre gece limana girilecek, asker çıkarılacak ve surlara tırmanılarak önce Famagusta kalesi zapt edilecekti.

Fakat bu girişim limanı şaşırarak yanlış körfeze giren Koramiralin talihsiz kılavuzluğuyla tam bir hayal kırıklığıyla noktalandı.

Bunun üzerine Floransalılar ikinci geceyi orada geçirmeden geri dönmeye karar vermelerine rağmen, durgun hava yüzünden amaçlarını gerçekleştiremediler ve ertesi gün kaleden görüldüler.

Adanın batı yakasında Paphus’ta (Baf) artık kurtuluş zamanının geldiği ve kötü kaderlerine son vermek için şanslarının döndüğünü düşünen yaklaşık dört yüz Grek isyan etti.

Ne yazık ki isyan Türkler tarafından kanlı biçimde bastırılınca isyancıların hepsi kılıçtan geçirildi.

Bu katliam 1607 yılında gerçekleştirildi.

İşte böyle.  Fortune’s ağına düşürdüklerine hiç acımaz.

Ancak İsa’ya inanlar yerinden kımıldatılmayan Monut Syon (Sion Dağı) kadar sağlam durabilirler.

Hiç şüphe yok ki bir gün Tanrı tüm sonsuz merhametiyle onların sefaletini dindirecek, bu kanlı zalimlerden her şeyi gören adaleti ile öcünü alarak en sonunda adil hükmünü yerine getirecektir.” (Claude Deleval Cobham,  Excerpta Cypria, Kıbrıs Yazıları, MS23-1866,  Galeri Kültür Yayınları, s. 205.)

lefkoşa

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar