Kafamda Beliren Onlarca Soru - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Köşe YazarlarıYaşam

Kafamda Beliren Onlarca Soru

Hayat kaç kez daha gösterecek sana kendi merkezinde, kendinin olman gerektiğini? Kabul görmek, sevilmek, değerli hissetmek ya da onaylanmak… Belki biri belki hepsi için kendi ihtiyaçlarını ve hatta kendini, doğrularını, evetlerini, hayırlarını yani; sınırlarını daha ne kadar süre ikinci plana atıp sonrasında yaşadığın ilk hayal kırıklığında kendini kendine duyduğun öfke ile hırpalayacaksınn?

İnsanların yaraları var evet, her insanın yarası var. Seninki de bu: kimsenin en sevileni, kimsenin önceliği olmadım diye tutturmuş gidiyorsun. Peki bu ne kadar gerçek? Gerçekten kimsenin önceliği olmadın mı ? Yoksa önceliği oldukların, en az senin kadar değersiz mi geliyorlar gözüne?  Ve sırf bu nedenle onları hayatına dahil etmekten kaçıp, olmayacakları oldurmaya mı çalışıyorsun? Biliyor musun, seni sevsinler diye kendini hırpaladığın o insanların pek çoğuna baktım ben enine boyuna. Hemen hiçbiri kendini dahi sevmiyor ki! Hemen hiçbiri derken çok insaflı davrandım. Evet hiçbiri! Kendi yolunu kaybetmiş insanlardan senin yoluna öncülük etsinler istiyorsun. Kendini kurtaramamış insanlar seni kurtarsınlar istiyorsun. Kendini sevememiş insanlar seni sevsin diye bekliyorsun. Hani o burunlarından kıl aldırmayan halleri, herkesle çok samimiymişler gibi tavırları var ya hepsi kendilerini etrafın gözünde önemli kılmaya çalışmalarının ürünü. Onlar da senin gibi onay arayışı içinde aslında… Baksan göreceksin ama kendine değersiz olduğunu ispatlamak ya niyetin; bakmıyorsun.


Veyahut da ne kadar izin veriyorsun birilerinin önceliği olmaya. Birilerinin önceliği olabilmek için onlara fırsat sunuyor musun? Yoksa o kadar kendini yok sayıyor, onların her şeyine yetişiyor ve onlara öncelik yapabilecekleri bir ortam ya da bir varlık bırakmıyor musun? Hem neden bu kadar önemli birilerinin önceliği olmak? Dediğim gibi önceliği olmak için çabaladığın insanlar gerçekten onlara yüklediğin anlam kadar mı? Ne üstünlüğü var onların senden? Seni kabullenseler, onaylasalar ne değişecek hayatında? Kendine bunu yaptığını gördükçe kafamda beliren onlarca soru oluyor. Üüzülüyorum, kendine bunu yaptığın için sana kızıyorum. Nasıl anlatsam da benim gözümden kendini görsen diyorum. Bulamıyorum… Çünkü bu senin yaşam sınavın, bunu sen bulacaksın.

Hayat daha kaç kez gösterecek sana; sen seni düşünmezsen günün sonunda seni düşünecek kimsenin olmadığını? Herkesin ‘önce ben’ dediği bir sınır olduğunu yani, insanların sınırlarının olduğunu kaç kez daha göstermeli hayat sana ikna olman için? Tarlanın etrafındaki tüm çitleri sökmüş; sonra da ben kimse kendini kötü hissetmesin, iyi niyetimden yaptım bunu dediğin zaman gerçekten minnet duyulacağını, alkışlanacağını ve tarlanın talan edilmeyeceğini mi düşünüyorsun?

Ben beklentisiz veriyorum diyorsun. Bilmiyorsun ki her veriş bir beklenti doğurur. Beklersin işte saygı beklersin, verdiğinin görülmesini beklersin, sevgi, minnet, anlayış vb bir sürü şey beklersin. İlla somut bir karşılığının olmasına gerek yok beklentinin, verdikçe beklersin.. Ve bekleyip de karşılık bulamadıkça öfkelenirsin. Unutursun vermenin senin doğrun olduğunu ve aslında bunun için verdiğini… Sonunda da karşılık alamayınca öfkelenir yıkar geçersin. Bundan değil mi iyilik yap denize at sözünün ortaya çıkışı… Ne kadar denize atabildin bu zamana dek verdiklerini? Verdin; kimse kafana silah dayamadan yani kendin için verdin. Ve bunu unutarak bir beklenti doğurdun. Keşke vermeseydin be dostum, keşke hiç vermese idin; ne üzülürdün, ne de üzerdin.

Hani sevgi, onay, değer, anlayış beklediğini bilmeden veriyorsun ya bir süre sonra bu kadar verici olman insanların akıllarında bir soru işareti doğuruyor. ‘Bu insan hangi kusurunu örtmek için bu kadar veriyor?’. E hani verdikçe değerli olacaktın? Oldun mu karşı tarafın gözünde daha da değersiz? Ah ne desem bilemedim sana… Hep yanlış ata onuyorsun, yenileceğini bile bile. Sırf inadından, imkansızı başarınca değerli hissedeceğine olan inancından…

Ve vermenin bir diğer acı yüzü; verdiklerinin bir süre sonra görev bilinmesi. 10 gün evde düzenli yemek pişirirsen 11. gün ev halkı senden yemek bekler. Ve yapmadığında artık suçlusundur. O yaptığın şey çoktan senin sorumluluğun olmuş ve son sorumluluğunu yerine getirmemişsindir. Bir de oldun mu sorumsuz. Sadece yardımcı olmak, varlığının görülmesini isterken başına gelenlere bak. Artık bir de kamburun var…

Ne diyorsun bu soruları düşünmek ister misin? Yoksa bildiğin yoldan canını yakmaya ve inandığın şekilde kendine ne kadar değersiz olduğunu kanıtlamaya devam mı?

Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar