Kaç ana daha çıkar senin yanık zeytin gövdenden
Kaç baba çıkar toprağıma fidan veren kökünden
Kaç nene, kaç dede daha çıkar senden Mesarya Ova’m
Dinamitlenen Beşparmak Dağı’m
Kaç ana daha çıkar bu çıkmaz sokaklı hayatından
Benim Vuni Saray’ım
Tarihim, coğrafyam, çarpılanım, eksilenim, bölünenim
Kaç baba çıkar senin kökleşmiş ağacından
Kazsam kaç acı daha çıkar harabelerinden
Salamis’im, Engomi’m, Soli’m
Limnidi’de yanan ateşim
Yanık harnıbım
Olmamış ekinim
Ovalarda boy veren hasılım
Dikenim, lalem, ekşilem
Denizdeki lağosum. havadaki kekliğim vurulmaya hazır fatsam
Kaç ana daha çıkar senin dar sokaklarından
Alagadi’deki ışığım
Karpaz’daki uzaklığım
Altın kumum, derinliğim, bulantım, usancım
Daldıkça kendime yüzdüğüm
Afrodit yüzlüm
Ak sütüm, ekmeğim, Kibele’m
Senden kaç insan daha çıkar, kaç insan
Sen çocukluğumun vatanı
Yanık zeytinim
Dedem, nenem, babam, anam
Sen Rahmanam..
Anne Olunca Anlarsın…
Anne olunca anlayacaksın
Olgunlaşınca anlayacaksın
Şimdi değil , ileride anlayacaksın…
Birbirine benzer cümlelerden uzayıp gidenler. İlk gençlik yıllarında ve dünyayı keşfedeceğimizi sandığımız zamanlarda beğenmediğimiz ve kabullenmediğimiz annelerimizin sözleri, çok uzun yıllar sonra bir balyoz gibi iner kafamıza. Neden, niçin sorularının yanıtlarını verdikleri ya da veremedikleri o acı cümlelerin özeti : bir gün anlayacaksın.
Yıllar geçer, çok yıllar, hayatın tarifini yeniden ve yeniden yaptığımız yıllar gelir. Neden, niçin soruları azalır. Kabulleniş, hüzün, isyan birbirine karışır. Zaman geçer ileri olur. Adım adım aynı cümlelere yol alınır. Asla onun gibi yapmayacağım denilen tepkilerle tanışılır. Git gide anne olunur. Aniden yıllar önceden bir cümle gelir,konar insanın dudağına. Anımsamak insana acı verir. Birine benzemek bir hazan mevsimdir. Bir gün gelir anlayacaksın günü gelir. Sadece annelerin bildiği bir lisan vardır. Bir canı bitimsiz bir sevgi ile kucağına aldığın anda öğrenmeye başlanan.
Gün gelir annenin yüzüne benzersin, suskunluğuna, asaletine, kabullenişine, öfkesine, gücüne, deliliğine. Bir gün gelir her şeyle mücadele edecek bir güç bulursun kendinde . O gün “hiç kurmayacağım” dediğin cümleler kurmaya başlarsın. Hem çok zayıfsın hem de tüm dünyayı karşına alabilecek kadar güçlü. Hem çok yıpranmış hem de toprak gibi ezildikçe serleşen. Affeden ama unutmayan. Tüm kurduğun cümleleri unutursun bir gün. Yeniden yazarsın şiirlerini. Yeniden tanırsın kendini. İnsanların sahte yüzlerini bir bir ayırt etmeye başlarsın. O gün olgunlaşmanın şaşırmamak olduğunu öğrenirsin. Git gide anne olursun, git gide insan.
O gün anneni ve kendini yeniden tanımaya başlarsın.
ANAMA
Dokuz ay koynunda gezdirdi beni
Ne cefalar çekti ne etti Anam
Acı tatlı zahmetime katlandı
Uçurdu yuvadan yürüttü Anam
Anaların hakkı kolay ödenmez
Analara ne yakışmaz ne denmez
Kan uykudan gece kalkar gücenmez
Emzirdi salladı uyuttu Anam
Doğurdu beni Sivas ilinde
Sivralan Köyünde tarla yolunda
Azığı sırtında orak elinde
Taşlı tarlalarda avuttu Anam
Ben yürürdüm Anam bakar gülerdi
Huysuzluk edersem kalkar döverdi
Hemen kucaklayıp okşar severdi
Çirkin huylarımı soyuttu Anam
Çocuğudum Anam bana ders verdi
Okumamı çalışmamı ön gördü
Milletine bağlı ol da dur derdi
Vatan sevgisini giyitti Anam
Tükenmez borcum var Anama benim
Onun varlığından oldu bedenim
Kimi köylü kızı kimisi hanım
Ta ezel tarihte kayıtlı Anam
Veysel der kopar mı Analar bağı
Analar doğurmuş ağayı beyi
İşte budur sözlerimin gerçeği
Okuttu öğretti büyüttü Anam
Aşık Veysel