İsviçre zirvesi sonrası Kıbrıslı Türklerin akıbeti - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

İsviçre zirvesi sonrası Kıbrıslı Türklerin akıbeti

Necdet Ergün

İsviçre Zirvesi, genel olarak Kıbrıs adasının geleceği açısından çok kritik olacak. Özelde de, biz Kıbrıslı Türkler açısından çok kritiktir; çünkü yavaş yavaş gideceğimiz köyün minareleri görünecektir.

Bu zirveden çıkacak sonuca bağlı olarak;  ya Türkiye’nin AB içindeki “ ÖN BAHÇESİ ” olma yolunda ilerleyeceğiz ; ya da Türkiye’ye entegre bir “ ARKA BAHÇE “ olma yoluna gireceğiz. Sonuçta, biz Kıbrıslı Türkler açısından geleceğimizi belirleyecek olan BÜYÜK KIRILMA’nın eşiğindeyiz.


Dolayısıyla, geldiğimiz aşamayı bugünün verileriyle bir kez daha değerlendirmekte ve özellikle tarafların pozisyonunu anlamakta fayda vardır.

Kabul edelim ki; 11 Şubat 2014’ te ortak metinle başlayan bu son müzakere süreciyle bugünkü süreç farklılaştı. Çünkü, 2014’teki iç ve dış dinamiklerle bugünkü iç ve dış dinamikler arasında ciddi farklar vardır.

İç dinamiklerde özetle durum şöyle.O günden bugüne Rumların çözüm ihtiyacı ve niyeti daha fazla arttı. Anastasiadis ve Rumlar “ second best ” alternatifiyle federal çözüme daha fazla yaklaştı; lakin ayni sürede Kıbrıslı Türklerin çözüm ihtiyacı ve niyetinde Güney’e göre artış olmadı. Bunun çok sebebi var ama bu makalenin konusu değil…

Dış dinamiklerdeki en büyük değişim ise 15 Temmuz sonrası Türkiye’de oldu.15 Temmuz, Türkiye’nin 11 Eylülü’dür(ABD ikiz kuleler dinamiği). Ne yazık, Kuzey Kıbrıs’ta 15 Temmuzu tam olarak anlayamayanlar,hafife alanlar vs var. Bu yüzden de Türkiye bağlamında bölgeyi yorumlamak ve anlamakta sıkıntıları var.Ne yazık, büyük resmi ıskalayan sığ yorumlar ve bakışlar var.

Bakın,Türkiye’nin 1839’dan Tanzimat’tan(ki Osmanlıyı parçalamak isteyen İngiliz-Fransız senaryosuydu) beri süren BATI entegrasyonu (veya Batılılaşma çabası) 15 Temmuz sonrası geri dönülmez bir şekilde yara aldı. Türkiye, hem özüne (OSMANLI felsefesine ve ekonomi-politiği vizyonuna) döndü, hem de bölgesinde yeni bir DENGE politikasına geçti.

Yeni denge politikasında artık daha az BATI daha çok Rusya-Asya-Orta Doğu ve Afrika var. Türkiye, ekonomi-politiği olarak kendini “ merkez ve köprü ülke ” olarak konumlandırıyor ve buna göre bir çok alanda cesur ve stratejik adımlar atıyor.

Vaktiyle,Osmanlı niye bu bölgede dev bir imparatorluk olduysa, şimdi ayni sebeplerden dolayı da önümüzdeki 100 yıl içinde TÜRKİYE olacak ))…Kim ne derse desin, “ eğri siyasetle doğru ekonomik sonuçlar ortaya çıkmaz”. Başkanlık rejimi(yürütme istikrarını sağlayan en önemli rejim) sonrası bu tempo ve vizyonda ilerlerse-şimdilerde yaşananlara rağmen- 2050’de Türkiye dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olacak…Tarih, boşuna yaşanmış bir deney değildir.

Türkiye cüssesinden dolayı  Osmanlı coğrafyasında vakumlar ve çekimler yaparak bu coğrafyada yeniden söz sahibi olma yolundadır ve bu bölgede ortak çıkarları maksimize ederek, karşılıklı bağımlılıkları artırarak yeni ekonomi-politiği entegrasyonları oluşturma hedefindedir.

Dolayısıyla, artık ayağa kalkmak için “eskisi gibi” AB kaldıracına ve çapasına ihtiyacı yoktur. Çünkü, ekonomik açıdan 2001’li yıllarda olduğu gibi bataklıkta değildir. ABD-AB-NATO yani genelde BATI ittifakı ile daha mesafeli ve temkinli bir ilişki içinde ve bunu sürdürebilecek-dengeleyebilecek kadar da karşılıklı bağımlılıklara-çıkarlara sahiptir.

Türkiye, hem global, hem de bölgesel açıdan cüssesini daha fazla hissettirebiliyor, o yüzden artık ihtiyaca göre farklı ülkelerle “ kural koyan-oyun kuran politikalar ” uygulayabiliyor. “ Dünya 5’ten büyüktür ” vizyonu öylesine söylenen bir vizyon değildir.

Demek istediğim şu; Türkiye’nin 11 Şubat 2014’e göre Kıbrıs sorununu kendi kuralları dışında çözme ihtiyacı ortadan kalkmıştır. Türkiye, artık Kıbrıs sorunun çözümüne AB üyeliği ve entegrasyon süreci(8 chapter) yeniden başlaması penceresinden bakmıyor, hatta İsrail ilişkisinden dolayı da enerjide de artık eskisi gibi Kıbrıs’ta çözüme ihtiyacı yok vs..

Bu yüzden özellikle toprak ve garantiler konusunda kabul edebileceği limitler altına düşmez ve düşmeyecektir; çünkü bir kez daha söylüyorum, artık TÜRKİYE’nin eskisi gibi Kıbrıs sorununun çözümüne ihtiyacı yoktur….Umarım bunu özellikle Rumlar anlamıştır. Anastasidis’in anladığına eminim…

Diğer önemli bir dış dinamik RUSYA’dır.15 Temmuz sonrası değişen bölgesel dinamikler ve Türkiye-Rusya ilişkisi yeni kurgulara ve işbirliklerine gebedir.Ve kesinlikle Rusya kendi çıkarları gereği Kıbrıs’ta çözüm istemez. Dolayısıyla, eğer zemin oluşursa(örneğin Kıbrıslı Rumların TC garantisine karşı makul olmayan talepleri bunlardan biridir) Rusya süreci olumsuz etkileyebilir…

Diyeceğim odur ki; İsviçre Zirvesi hakikaten çok kritik ve Kıbrıslı Türkler olarak rotamızın belirleneceği çok önemli son virajlardan biri..Umarım ÖN BAHÇE’ye doğru kırılma olur…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar