İSMAİL MENEVİLİ BİR SEVGİYE ÖMRÜNÜ ADAYAN İNSAN - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

İSMAİL MENEVİLİ BİR SEVGİYE ÖMRÜNÜ ADAYAN İNSAN

Bedia Balses

Hava ılık bir sonbahar ikindisini gösteriyordu. Mormenekşe’nin alt yapı antremanı vardı. Oğlumu antremana götürdüm, yıllanmış “harnıp” ağacının altındaki “kaba” gölgede oturup çocukları izlemeye başladım.  Bu stadyuma her geldiğimde içimi bir hüzün kaplardı. Bir de ait olduğum yerin, çocukluğumun en güzel parçalarının anımsatmasının karmaşası çökerdi üzerime. Bu stadyum babamın adını taşıyordu.  Yıllardır herkesin hafızasında, kaç kuşak çocuğun dilindeki isimde yaşıyordu.

Gözüm stadyumun kapısından giren birine takıldı. Yıllardır onu hatırladığım gibiydi yine. Başında şapkası, gözünde gözlükleri,  gülümseyen yüzü ve  “motorcuğu” ile İsmail Amcam belirdi kapıdan. Stadyumun içine girdi. Çöpleri topladı, etrafı koloçan etti. Kale direklerini, ağları, köşe bayraklarını, topları, futbola ve Mormenekşe Spor Kulübüne ait  ne varsa, kontrol etti. Koruyabileceği her şeyi sahiplenen bir yüce emekçiydi o.  Derdi, tasası, umudu, üzüntüsü, hayat bağı, hayat anlamı, bir yaşamın , koca bir hayatın karşısında koyduğu yüce sevgiydi ondaki: Mormenekşe Spor Kulübü’ne bağlığı ve aşkı…


Tüm köyün, bölgenin hatta Kıbrıs Türk futolunun İsmail Dayısı’ydı benim amcam. Hakem camiasının çok sevdiği, kaç kuşak futbolcunun dayısıydı. Nüktedanlığı, ince zekası, esprileri ile herkesin gözbebeğiydi. O saha onsuz düşünülemezdi. Yaklaşık 40 yıldır kimse o sahayı onsuz görmemiş ve alışmamıştı zaten. Bütün insanlar bilirlerdi ki başkanlar gider, yöneticiler gider, futbolcular, antrönörler gider ama o orda kalırdı. O gitmezdi, bırakmazdı, bıkmazdı, usanmazdı, terketmezdi…

İsmail Amcam yanıma gelince düşüncelerimden sıyrıldım. Harnıbın altına yanıma oturdu, gözü sahadaki çocuklarımızdaydı. Onların adını da biliyordu. 80’li yaşlarını süren bu adam 7-8 yaşındaki minik Mormenekşe futbolcularını bile tanıyordu. İşte herkesin İsmail Dayı’sı olmasının püf noktalarından biriydi şu anda şahit olduğum.

Her zaman gülümserdi. Gülümsediğinde ailemize ait o tanıdıklık sanki kucaklar, beni bir yerlere ait hissettirirdi. Gençliğinde bir gözünü kaybetmesi onda farklı bir azim yaratmış, herkesten çok görüp, herkesten geniş bakabilecek bir insan yaratmıştı. “Amca” dedim, “Sana bir şey soracam?”. “Söyle Bedinam” dedi.  Bana bu şekilde hitap eden ailemden son kişiydi. “Amca, senin bu sahaya bağlılığını bilmeyen yok, ama nasıl bu kadar bağlandın, tam açıklaması nedir” dedim.  Gülen yüzünde bir hüzün belirdi. “Bedinam” dedi, “senin baban, benim kardeşim, yani Cemal Balses 42 yaşında öldüğünde bu köy, bu kulüp bu sahaya onun adını verdi”. Döndü sahaya doğru baktı, gözlerinde acı vardı.  Yaptığı işin vicdan rahatlığıyla “ben onun abisi İsmail, onun iki katı bir hayatı yaşarım, o 42 yaşında gittiğinde, bir söz verdim kendi kendime, bu sahada onun adının nöbetini tutacağım”. Amcamı şakacılığıyla tanıyan, her soru sorduğumda üstü kapalı yanıtlar aldığım, hiçbir zaman böyle bir duygusallıkla konuşmadığım amcamdan böyle bir yanıtı beklemezdim. O an bütün bir hayatın özeti karşımda dururdu sanki. İçimdeki eksik taşlar yerine oturmuş, açıklar kapanmış, hayata karşı duyduğum öfke biraz hafiflemiş, yalnızlığım biraz azalmıştı sanki. O saha, o adam gözüme şimdi daha da anlamlı, daha da değerli görünüyordu.  Amcamın yüzüne baktım, gerçekten de vicdanı rahattı. Bu adam karısını, yengemi toprağa verdiği gün sahaya gelmiş ve futbolculara su getirmişti. O gün onu hayata bağlayan bu sahaya gelmesiyle, ne kadar büyük bir emekçi, ne kadar büyük bir yürek işçisi olduğunu hepimize göstermişti.

Onunla hiç duymadığım kadar gurur duyuyordum. Bunu anlamam için 40’lı yaşlarımın gelmesi gerekirm meğer.  Bir ömrü,  bir kulübe, bir armaya, bir camiaya karşılıksız verebilmişti. İşte bu yüce sevgi onu hayata bağlamış, onu heykeli dikilecek İSMAİL DAYI yapmıştı.

O anı zihnimde sakladım. O günü çocuklarıma ve bütün insanlara anlatmak için ezberledim. Minik takımdan, genç takıma, genç takımdan A takıma kadar kuşaklarca futbolcuya hizmet eden, emeği geçen bu adamla aynı kanı taşımaktan dolayı duyduğum onuru ve onun kardeşinin adının bekçiliğini yapan misyonunu üstlendim o gün…

Günler ve maçlar geçti. O hafta Cemal Balses Stadyumu’nda maç düdüğü İsmail Menevili olmadan çaldı. Tüm herkes birbirine soruyordu. “İsmail Dayı nerede?”. İçime bir kurt düşmüştü. Bu sahadan onu ancak ölüm ayırırdı, amcam nerdeydi?

Yeğenimi aradım, hasta olduğunu öğrendim. Durumu çok ciddi değildi dediler. Günler günleri takip etti, amcam sahaya yine gelmedi. Herkes konuşuyordu. Bu saha onsuz olmaz, İsmail Dayı, heykeli dikilecek adam nerdeydi?

Taraftarlarımız tribünde onun adı yazılı dövizleri tuttular, futbolcularımız maça ellerinde İsmail Dayı’larına geçmiş olsun dileklerini ileten pankartlarla çıktılar. Hasta yatağından ona gösterdiler, tek tek hepsinin yüzüne baktı, gülümsedi. Yeniboğaziçi- Mormenekşe maçı öncesi hastanede yanındaydık.  Odasına futbolcular, yöneticiler, hocalar akın ediyordu.  “Amca bir şey ister misin” diye sorduğumda “futbolculara söyle maçı kazansınlar” dedi. O hafta maçı Mormenekşe, dost-kardeş takım Yeniboğaziçi’ye karşı kazandı. Amcam takımın küme düşmesinden korkuyordu.  O hasta yatağında sık sık heyelini yapacağız diye ona sözler verdildi, amcam umutlandı.

Bir gün Mağusa Hastanesi!nden çıktı evde dediler. Yeğenim Fatma ablam beni aradı. “Bedia gel amcan seni ister” dedi. Gittim, beni görünce baktı, elini tuttum. “nasılsın amca?” dedim. Tek bir kötü lafına tanık olmamıştım o güne kadar. “iyiyim Bedinam” dedi ve ekledi: “bütün köylü, muhtarımız, belediye başkanımız, tüm halk der ki benim heykelimi dikeceklermiş.”  Söyledi ve sustu. Başka yorum yapmadı. “Yaparlar tabii amca” dedim. “Senin gibi birini bir daha nerde bulur bu köy? Senin eşin benzerin yok ki!”. “Biri karşı çıkarsa, biri istemezse yapmasınlar ama “ dedi. “Sen başında durursan bu işin ancak olur” dedi. İşte o gün, Yeniboğaziçi’de , evlatlarının yanında amcam benden bir şey istemişti. Omuzlarımda bir yükle ayrıldım oradan. O koca yürekli adam, o yüce emekçi, bir köye , bir armaya, bir camiaya ömrünü adayan, yaşamının karşısında köyünü koyan o insan bana bir misyon daha yüklemişti. Ben ki bir ömrü iki kişilik yaşayan biriydim. Her adımımda, her olayımda, her kitabımda, her sosyal aktivitemde, her imza atışımda babamı da yaşatmak için Bedia’dan çıkıp iki kişilik hayat yaşayan ben, hayat karşısında bir kez daha bir sınavdaydım.

Sonraki süreç hızlı oldu. Veda etti bizelere. Saha öksüz, biz eksik, futbolcular, camia İsmail Dayı’sız kaldı. Ona kulübü saygıyla veda etti. Herkes cenazesinde gözyaşlarıyla aynı şeyi söyledi-durdu:

İSMAİL DAYI, HEYKELİ DİKİLECEK ADAM.

Takım küme düşmedi ama hep buruk, hep eksik, ve İsmail Dayısızdı artık.

Duydum, bildim, içselleştirdim.  Mevlidleri yapıldı, ona veda edildi. İngiltere’den gelen evlatları ertesi gün gidecekti. İçimde bir sancı onlarla konuşmak istedim. Canlarım, kanlarım, çok sevdiğim iyilik timsali yeğenlerim, sevgiyle, muhabbetle bağlık olduklarım bir masa etrafında toplandık. Onlara amcamın son isteğini açtım, sıcağı sıcağına olursa olur dedim. Herkes hayat kavgasına dalarsa ihmal edilmesinden korktum. Ben onlardan sadece onay istiyordum. Onlar da Mormenekşe Spor Kulübü’nün ve köyün uygun görmesi halinde maddi manevi ne varsa yapacaklarının sözünü verdiler ve tam yetki ile bu işe girişmemi istediler.

Canım köyüm, kulübüm, camiam yine vefasını gösterdi, bağlılığını farkını ortaya koydu.  Bu yüce adamın heykelinin oraya yapılması için onay verdi. Sonra yürüdük. Ben, torunu İsmail Menevili ve Ahmet Özyaşar bir uzun yola çıktık.  Pek çok adımı vardı, tek tek attık. Yolumuz sanatçımız, hocamız Selcan Selışık’la kesişti. Bizimle duygu birliği yaptı. Heykelin mimarı, heykelin yaratıcısı , anısını koruyan, kollayan oldu. Bizi yönlendirdi. Bu süreçte çok şey yaşadık, çok anı biriktirdik, İsmail Dayı’nın çok hikayesini dinledik. Geceleri uykularımız kaçtı, omuzlarımızdaki yük ağırdı.

Gün geldi çattı. Heykel bitmişti. Artık bir hayal gerçek oluyordu. İsmail Dayı yani amcam artık ait olduğu yere gelmişti. O saha onsuz olamazdı. Futbolcular baktıklarında onu görmeliydiler. Öyle de oldu. Geçen hafta onun anısına layık bir tören gerçekleştirdik. Çocukları, futbolcuları, futbolseverler, halkımız koştu geldi. Onun ait olduğu yere, evine, mabedine gelişine tanık oldular.  Başbakanımız, federasyon başkanımız ve belediye başkanımız da açılışa katıldı. Bu süreçte yanımızda olan Spor Dairesine ve spor basınına ayrıca teşekkür etmek isterim. Açılışta sahamızı düzenleyen , parkeleyen Belediye Başkanımız Mustafa Zurnacılar da  bize çok destek oldu. Heykelin maddi bütçesi İsmail amcamın evlatları tarafından karşılandı. Heykelin bilgilerini heykeltraşımız , hocamız Serhat Selışık şu şekilde açıkladı:

Bu heykel projesi, “Kıbrıs Türk Futbol camiasının sembol isimlerinden, tüm hayatını canı kadar sevdiği Mormenekşe Spor Kulübü’ne adayan ve tüm futbol camiasının yakından tanıyıp çok sevdiği taraftarın İsmail Dayısı (Menevili)” nin anılarını yaşatmak ve gelecek kuşaklara kalıcı bir değer bırakmak için hazırlanmıştır. Uygulanan Heykel projesi son yillarda kamusal alanda heykel tasarimlari yapan Serhat Selışık tarafından yapıldı Bu heykel projesinde önemli bir nokta da tasarım ve 3 boyutlu modellemesi yapıldıktan sonra, güncel teknolojik olanaklar kullanılarak heykelin kalıcı malzeme dönüştürülmesinde 3D Print (baskı) uygulaması yapıldı. Böylelikle dış mekanda kalıcı, dayanıklı, çevre dostu bir malzeme ile uygulama deneyimini topluma göstererek, Kıbrısta bu alanda bir ilk gerçekleştirilmiş oldu. Heykel projesinin 3D Print uygulaması, 3D Tarama işlemi Tuhaf 3D Printing tarafından gerçekleştirildi. 3D baskıda kullanılan malzeme dış mekana dayanıklı olan ve ayni zamanda termo plastic bir Filament olan PETG dir.

Bu süreçte bize basınımız büyük destek verdi. Başta Ahmet Ogan ve Ahmet Özyaşar olmak üzere tüm spor basınımıza teşekkür ederim. Bu süreçte Mormenekşe Spor Kulübü tarihine adını altın harflerle yazdırmış Eralp Şerifoğlu hocamız İsmail amcam için en detaylı ve kapsamlı açıklamayı yaptı. Onunla en uzun süre çalışan bu değerli hocamızın duygularını da buradan paylaşmak isterim:

Eralp Serifoglu Benim için İsmail Dayım;

“Renk aşkının, karşılıksız saf sevginin , bir camiaya bağlılığın, fedakarlığın, özverinin adıdır” ..
Bir yaşamı Köyünün Takımına adamışlığın en güzel örneklerindendir.
Parayla , şanla , sıfatla kazanılamayan Saygıyı, emeğiyle kazanan, tükenen bir neslin son Temsilcilerindendir…
Ne mutlu bana ki böylesi güzel bir Tarihin yanında, yıllarca beraber güldüm, ağladım, top topladım, suyuna dokundum…
Töreninde anlatamadım… Konuşamadım..Kelimeler boğazımda düğümlendi…
Burada yazayım…
Bir antrenman sonrası,akşam oluyor; Yine top kayıp! İsmail dayımla ben top ararken… Ona dedim ki;
İsmail Dayı, usanmadın mı? Bıkmadın mı?Bunca yıldır uğraşın bu sahada…
İsmail Dayımın Bana hayatım boyunca unutamayacağım cavabı:
“Severik Hocam. Sen hiç sevdiğinden vazgeçen?
Eh! işte Benda severim… Vazgeçemem! dedi.

Hiç vaz geçmedi…
Nurlarda uyu güzel insan.

Evet, heykelimiz açıldı. İsmail Dayı artık ait olduğu yere geldi. Kardeşinin adının nöbetini tutmaya devam ediyor. Eminim ki ruhu şadolmuştur. Bu ülkede, bu dünyada parayla satın alınamayacak sevgilerin de temsilcisi o heykel. Bir kulübe bir ömrü adayan bir futbol emekçisinin hikayesi bu. Kocaman yürekli, saf sevgiyle , terketmeyen, bıkmayan, vazgeçmeyen , bitimsiz aşkların, sevdaların sadık bekçisinin heykeli. Kirlenmişliğin, pislenmişliğin tavan yaptığı bir zamanda bu heykel insan olabilmenin, onurla yaşanan, bir sevgiye bir ömrü adayan İSMAİL DAYI’nın heykeli. O, artık ait olduğu yerde, evinde, mabedinde, kardeşinin nöbetini tuttuğu Cemal Balses Stadyumu’nda.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar