21 yüzyıl gelişimine erişememiş demokrasiyi hazmedememiş toplumlar ve halklar kendileri seçtikleri yöneticileri tanrısal güçlerle donattıklarını düşünen ve düşündüğünü gizlemeyen ülkelerin halkları iktidara getirdikleri yöneticileri buradan sorgulayarak ve sorunları çözme noktasında da tanrıya havale ederek meseleden kolayca kurtulabildikleri ve sorumluluğun halkın rızası yerine ilahi güçlere havale ederek çözülebileceğine inanmak bu çağda ve zamanda zor aşılabilecek davranış olarak görülmektedir.
Demokrasi ve demokratik düzen içerisinde faliyetini sürdüren devletler meşruiyet tartışmasını çok geride bırakmışlardır, sosyal ve ahlaki kavramların yanında hukukun üstünlüğü halkın hür iradesini istediği gibi yansıtabileceği demokrasi kavram ve kurallarının söylem üzerinden değil eylem üzerinden oluşması halkın yaşamındaki evrensel özgürlüklerin kullanılması üzerinden halkların iktidarlara meşruiyet tanımlaması sağlamasından geçmektedir
Yüzyıllardır halklar seçtikleri ve iktidar yaptıkları yöneticileri halkın tamamının iktidarı refahı huzuru ekonomisi hukuku anlayabileceğimiz tüm değerleri de çoğulcu yaklaşımlar sergileyerek çoğunluğun seçtiği olsalarda, tüm azınlıklara ya da farklı kesimlere eşitlik ve adalet üzerinden yaklaşımını sadece teori üzerinden değil yaşam üzerinden toplumun çoğunluğunun olduğu kesimlerede bu adil davranışı göstermelidir.
Halkların yaşamlarındaki beklentilerini karşılayabilecek ve niteliksel düşünceyi nitelikli yaşamayı hedefleyecek ve erişebileceği düzenin iktidarlar tarafından halklara öncülük ederek sağlanmalıdır, burada ortaya çıkan halkın beklentilerini geliştirecek çağdaş normları anlayabilecek ve bunun üzerinden değerlendirme yapabileceği eğitimi ve kültürü özümseyeceği yaklaşımları gösterecek iktidarlar ülkelerdeki nitelikli insan kaynağının artmasına ve bunun üzerinden toplumun gelişimi ülkelerin demokrasideki gelişimi ile birlikte tüm diğer alanlarda da görülecektir.
İktidar olabilmek halkın kendini yönetmesi halka ait olan kaynağa halk için kullanılması egemenliğini halk için kullanılması iktidarların meşruiyetini tanımlamaktadır, ancak yaşadığımız coğrafyada pek de öyle görülmemektedir, iktidarlar demokrasiyi seçmen ve sandık arasındaki ilişki olarak sığ bir alana sığdırarak bunun bir demokrasi görecesi olduğunu ve bunun sonuçlarını istedikleri gibi kullanabileceklerine inanan seçilmişler aslında toplumun niteliksel seçiciliği ile ilgili davranış biçiminde tam karşılığı olduğunu söyleyebilmek mümkündür.
Meşru olan ise hukukun ve ahlakın geçerli oldugu bir değerin üzerine kurulmuş olan kurum veya kurallar meşhurdur diyebiliriz.