İhtimallerin Heyecanına Üzülüyorum(*) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

İhtimallerin Heyecanına Üzülüyorum(*)

Nazar Erişkin

Yıl 2008’di asgari ücret ile çalışıyordum. Yalnız yaşıyor, kira ve otomobil kredisi ödüyordum. Hayat standardımı normalin üzerinde olarak tanımlayabilirim. Keyfim yerindeydi ve kimseye ihtiyacım yoktu. Asgari ücret nihayet belirlendi biliyorsunuz. 2008’deki benim, bugünkü asgari ücretle o standartta yaşamasının mümkünatı yok. Yaşanabilir bir eve, misal benim o dönem yaşadığım eve bugün ödemem gereken asgari kira sanırım 7.000 Lira olurdu. Araba kredisi için de en az 3.000 lira ödüyor olurdum. Gitti mi 10.000 kalan 1.800 Lira ile bir ay el elde baş başta geçin bakalım… Asgari ücrete zam diyorlar şimdi. Olan zam falan değil. Bir zamdan bahsedebilmek için, birim fiyata kıyasla alım gücümün artmasını beklerim. Oysa bugün olan o değil. Tam tersine maaşlar “artmasına” karşın alım gücü düşüyor ve hep söylediğim gibi maalesef yoksulluk artıyor. Steril hayatlardan bakıldığında görülmüyor ve ekonominin temel parametresi olan arz-talep dengesinde bir değişim görülmüyor belki ama çok başka yaşamlar maalesef dört duvar arasında bu yoksulluğun getirdiği yoksunlukla bir yaşam mücadelesi veriyor.

Böyle bir ortamda, kamu maliyesinin üzerine yeni yükler getirmek değil, halkın alım gücünü yükselterek ekonomiyi hareketlendirmek gerekirken yani temelde özel sektörün artık bu itilmişlik hissinden çıkartılması gerekirken, tam tersi yapılıyor. Yine maalesef, alım gücünün artırılmasına yönelik enstrümanlar, hükümet edenler tarafından kullanılmıyor. Sığınılan bahane, konu ilaç krizi de olsa artan pahalılık da hep “global kriz etkisi” oluyor. Dünya da yüksek enflasyonu yaşıyor evet ama kamu hizmetlerindeki aksamaların bu derece kanıksandığı bizimki gibi ülkelerde durumun etkisi, krizi çok daha derinleştiriyor. Sadece ekonomik olarak okuyamayacağımız bu durumun sonuçları ise sosyo ekonomik, sosyo politik pek çok yeni okuma alanları yaratıyor aslında… Gören kim?


2023’e seçim sonuçlarına yönelik değerlendirmeler ve Meclis’teki bütçe görüşmeleri ile başladık. Nüfusumuzu bilmememizden hiç bir konuda öngörüde bulunamamamıza neden olan planlama eksiklerine konuşacak çok konu var. Ancak tıpkı seçim döneminde olduğu gibi bunların etrafından bile geçemiyoruz. Seçimin sonuçlarını doğru okuyup ders çıkaran var mı bilinmez ama seçmenin pek çok şeyi unutmayıp cevabını verdiği bence çok net ortada. Her fırsatta arkasına sığınılan ve en basit tartışmada bile arkasına sığınılan sığ milliyetçiliğin artık seçmen üzerinde bir etkisi yok. Buna karşın Cumhurbaşkanlığı bütçesi görüşülürken, sert şekilde eleştirilen Ersin Tatar hâlâ “beni eleştirenler aslında Türkiye’yi eleştiriyorlar” diyebiliyor. Oysa biraz “yerli ve milli” olabilse ve o eleştirilerin özünü görebilse sıkıntının Türkiye değil; Türkiye, milli dava ve hamasi diğer söylemlerin yurttaş üzerinde yarattığı bıkkınlığı; ayrıştırıcı dile olan  tepkiyi görebilecek.

Geçtiğimiz Cumhurbaşkanlığı seçiminden beri, bilinçli bir şekilde ayrıştırılmak isteniyor bu toplum. Aslında çok daha öncesi var tabii. Bir dönem gemilere doldurulup gönderilecekleri korkusu yayılıyordu insanlara bugün “milli dava” denilerek başkaları. Oysa söylem o kadar toplumu okumaktan uzak ki, tam da bu korkunun yayılmak istendiği bölgelerden bir karşılık bulamıyor yerel seçimde. Ankara mı Bürüksel mi tartışmasına çekilmek istenen seçmen verdiği oylarla böylesi bir tartışmanın tarafı olmadığını gösteriyor. İşte buradan bakıldığında bile net bir şekilde görülmesine karşın Tatar hâlâ, Türkiye’yi şahsına yönelik eleştirilerin tarafı yapmak istiyor. Oysa belli ki geldiğimiz yerde ne Türkiye’nin böyle bir derdi bulunuyor ne de her bir ferdine eşit mesafede durması gereken halkının.

Velhasıl; seçim de bitti 2023 de geldi. Artık onu bunu bırakıp esas gündemimize dönelim. Kiminle konuşsam pahalılıktan şikayetçi. O halde yapacak çok işi olup suni gündem peşinde koşanları esas gündeme döndürmek hepimizin görevi. Artık ne milli davalar ne de satılan hayaller karın doyuruyor. Hep yazıp söylediğim gibi gelir dağılımındaki adaletsizliğin giderek derinleştiği bu ülkede oturup üretimi, sektörel teşvikleri, kooperatifleşmeyi, kimin hangi işin profesyoneli olduğunu belirlemeyi, taban maaşının ne olması gerektiğini, mesleki eğitimi, istihdam olanakları yaratmayı falan konuşmamız gerekiyor. Üçlü ittifak seçimde umduğunu bulamadığından kendi içinde bir silkelenir mi ya da aynı silkelenmeyi ilerici muhalif tüm unsurlar kendi içinde yaşar mı bilmem ama tüm bunlar olmazsa, alın size bir  maalesef daha; bir sonraki seçimde konuşacak hiç bir şeyimiz kalmayacak. Bana sorarsanız tüm bunlar için artık kısır siyasetten kafasını kaldırması gereken halk doğru adımlarla esas itici güç olmalı. Aksi halde işimiz yaş!

Umutlarımız giderek azalırken her geçen gün artıyor bizde olmaz dediklerimiz. Beni ise en çok, bu küçücük güzelim memlekette yaşayabileceğimiz, ancak her geçen gün uzaklaştığımız güzel günlerin ihtimali üzüyor.

 

(*)Bir Büyük Ev Ablukada şarkısı

Tepki göster
Bayıldım
6
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar