HER YÖNETİCİNİN HAYALİ SADIK ÇALIŞANLAR - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

HER YÖNETİCİNİN HAYALİ SADIK ÇALIŞANLAR

vildan esenyel

Sadakat, çevremizdekilerde olmasını arzu ettiğimiz bir özelliktir. Bunun yanında, profesyonel yaşamda sadık çalışanlara sahip olmak arzudan da öte hayati bir önem taşır. Peki neden?

Sadakat, çalışanları mevcut işverenlerine bağlı hissettirirken başka yerlerde çalışma ile ilgili hayal kurma olasılıklarını azaltır. Hepimiz biliyoruz ki yeni bir ekip üyesi aramak ve işe almak asla kolay ve ekonomik değildir. Özellikle, sürekli personel kaybeden şirketler için bu daha da önemlidir.


Yeni birini işe alıp, binbir çabayla onları yaptıkları işte mükemmel hale getirdikten sonra ayrılmalarından ve eşsiz becerilerini rakip bir şirket için kullanmalarından daha kötü bir şey olamaz. Bu çok sık olursa, şirketiniz esasen rakipleriniz için bir eğitim alanı haline gelebilir, yani rakipleriniz eğitim prosedürlerini en baştan yürütmek zorunda kalmazlar ve onlar çok eğlenirken, bu durum sizi büyük bir dezavantaja sokabilir.

Bu duruma düşmemek adına, her zaman şirketin başarısına odaklanarak, şirkete daha fazla enerji katmak için kendi zamanını, refahını ve çıkarlarını feda eden sadık çalışanlara ihtiyacınız vardır. Çünkü onlar, şirketinizin, aksiliklere ve rakiplere rağmen büyümesine, hedeflerine ulaşmasına ve gelişmesine yardımcı olmaya tutkulu bir şekilde adanmışlardır.

Onlar, engellerle karşılaştıklarında, alışılmışın dışında düşünür ve zorlukların üstesinden gelmek için yaratıcı çözümler üretirler. Günün zorluklarını aşmak ve şirketin büyümesine yardımcı olmak için doğal bir motivasyonla her zaman yeni yollar bulurlar. Asıl önemlisi bunların karşılandığından emin olmak için ekstra çaba göstermeye isteklidirler.

Sadık çalışanlar, sadece maaşları için çalışmakla kalmaz, belirli bir işi en verimli biçimde yapmak için ellerinden gelen her şeyi yaparlar ve her zaman daha fazla şey öğrenerek kendilerini, rollerini ve şirketlerini geliştirmeye çalışırlar. Böylelikle, yeni fikirler ortaya koyarlar ve daha iyi satışlar için daha donanımlı çalışırlar.

Bir şirket ateş altındayken veya üretimde bir gecikme yaşadığında, sadık çalışanlar her zaman suyun üstünde kalmayı ve savaşmayı bilirler. Tüm iniş çıkışlar sırasında organizasyona sadık ve adanmış kalacaklardır. Bu konu, insan sayısından daha fazla iş olduğunda daha da önemli hale gelir çünkü böyle zamanlar ciddi bir özveri ve azim gerektirir.

Basitçe söylemek gerekirse, sadık çalışanlar doğal liderlerdir. Düşük titreşime sahip diğer çalışanlar da bu enerjiyi emecek ve o çalışana öykünecektir. Sadık çalışanlar genellikle personelinizin sadece %20’sini oluştururken, diğer %80’i de etkileyip motive ve teşvik edebilirler.

Kısacası, örgütsel başarı için, çalışan sadakati önemlidir. Çünkü maliyetlerinizi düşürür, yeniliği artırabilir ve size yeteneklerinizi geliştirebileceğiniz güvenilir bir liderlik hattı sunar. Onsuz, daha az sonuç almak için daha fazla para harcıyor olabilirsiniz. Çalışanlarınız sadıksa, üretken, yüksek performans gösteren ve verimli çalışanlarınız var demektir. Böyle bir ekip “yüksek kârlar” anlamına gelir.

Kim böyle çalışanlara sahip olmak istemez ki?

 

Ancak günümüzün sürekli değişen iş yapış şekilleri ve artan rekabet ekonomisinde, şirketler sadık, uzun vadeli çalışanlar bulmak için bir mücadele içindeler. Bir çok yönetici sadık çalışanlara sahip olmadığı için sürekli şikayet ediyor. Zaten bir çok çalışma da günümüzde çalışan sadakatinin nispeten düşük olduğunu gösteriyor. Peki neden?

Ekonomi ve dünya değiştikçe, çalışma dünyası da değişti. Sadakat yaratmak için kullanılan eski araçlar ve sadakat yaratmanın kanıtlanmış yöntemleri artık geçerli değil çünkü eskisi gibi işe yaramıyor. Artık sadakat yirmi yıl öncesine göre tamamen farklı bir anlama sahip. Ne yazık ki, işleri her zaman yapıldığı gibi yapmaya devam etmek, birçok işletme için işe yaramayacak gibi görünüyor.

Geçmişte, işverenlerin bağlılık ve sadakat karşılığında iş güvencesi sunduğu bir “yaşam boyu istihdam” kavramı vardı. Bir şirkette çalışan kişilerin “ayın çalışanı” seçildiklerini veya amirlerinden bir tür takdir aldıklarını öğrendiklerinde çok sevinecekleri bir zaman vardı. Üst kademeler tarafından tanınmak bir ikramiye gibiydi. Bugünün zamanlarında bu hala doğru olabilir, ancak son derece nadirdir. Artık çalışanlar daha fazlasını bekliyorlar ve daha azına tahammülleri yok.

Şirket bağlılığı ve çalışanları elde tutma konusundaki en büyük yanılgılardan biri, uzun yıllar şirket için çalışan kişilerin sadık olduğu yanılgısına düşmektir. Şirketinizde uzun süredir bulunan bir çalışanın sadık olması gerekmez; şirketin değerlerine katılmaları veya büyüme hedeflerini desteklemeleri gerekmez.

Pek çok kuruluş bunu görmese de, memnun bir çalışan ile bağlı bir çalışan arasında bir fark vardır. Memnuniyet, bir çalışanın ücret ve yan haklar, çalışma ortamı ve ilgili koşullarla ilgili olarak işi hakkında nasıl hissettiğini ifade ederken, bağlılık, çalışanların kendilerinden beklenenin ötesine geçme arzusunu ifade eder. Memnun bir çalışan olmadan bağlı bir çalışana sahip olamazsınız, ancak kesinlikle bağlı olmayan memnun bir çalışanınız olabilir.

Dolayısıyla, eğer siz de çalışanlarınızın memnun görünseler dahi, niçin artık eskisi gibi bağlı veya sadık değil diye düşünüyorsanız, ve sadece önlerindeki işleri yapıp mesai saati bittiği anda şirketi terkediyorlar diye canınız sıkılıyorsa, bilmeniz gereken önemli bir şey var demektir: Sadakat sadece bir çalışan sorumluluğu değildir ve genellikle iki yönlü bir durumdur.

Bir şirket, bir çalışanının şirkete sadık olmasını istiyorsa, karşılıklı saygıya dayalı bir ilişki geliştirmelidir. Gallup’un araştırmasına göre, bir çalışanın motivasyonunun %70’i yöneticilerinden etkilenir. İnsanların işlerini bırakmalarının bir numaralı nedeni pozisyonun kendisi değil üst yöneticileri veya patronlarıdır. Yani, iyi yönetim, çalışan bağlılığı oluşturmak için kritik öneme sahiptir.

Unutmayın ki “İnsanlar yöneticileri terk eder, şirketleri değil” der Marcus Buckingham.

Ne de olsa yönetici ile olan günlük etkileşimler iş günündeki tüm görevlerin gidişatını belirler. Çalışanlarınızın yöneticileriyle kötü bir ilişkisi varsa, hiçbir çalışan teşvik programı onları tam olarak motive edemez. İşlerini ne kadar severlerse sevsinler, çalışanlar doğrudan rapor verdikleri kişiye katlanamıyorlarsa ayrılacaklardır. Daha da kötüsü kalmaya devam edip şirketinize zarar vereceklerdir.

Aynı şey, liderleri “örnek” olmadığında ve söyledikleriyle çelişen şekillerde davrandıklarında da geçerlidir. Çalışanların, mikro yöneten, istikrarlı davranmayan, adil ve dürüst olmayan bir yöneticiye sadık hissetmeleri zordur.

İnsanlar kendilerine güvenildiklerini ve değer verildiğini hissettiklerinde, bu duygulara karşılık verme eğilimindedirler. Eğer çalışanlarınızın işleriyle ilgili fikirler verme, kararlar alma yetkisi, özgürlük ve sorumluluk duygusu yoksa işlerinin ötesine geçmek için ilhamları da olmayacaktır.

Sadık çalışmayı teşvik etmenin en basit yolu çalışanların katkılarının genel şirket başarısını nasıl doğrudan etkilediğini görebilmelerini sağlamak ve bunu kendilerin de başarısına dönüştürmektir.  İşin ve  geleceğin ayrılmaz bir parçası olduklarını görürlerse, oraya varıldığından emin olmak için daha da çok çalışacaklardır. Çalışanlar, katılımlarının herhangi bir anlamını göremezlerse, kuruluşlarına karşı çok az bağlılık hissedeceklerdir.

Sadece anlamlı katkı sunduklarını bilmek de yetmez. Eğer çalışanların başka iş fırsatları peşinde koşmalarını istemiyorsanız kuruluşa olan katkı, çaba ve başarılarından dolayı da takdir etmeli veya ödüllendirmelisiniz. Kendilerini “değersiz” hissetmeyecekleri ve onları pazarlık yapmak zorunda bırakmadan, adil olduğunu düşündükleri bir ücret sunmalısınız.

Çalışanlarınızın olabileceklerinin en iyisi olmalarını istiyorsanız, onlara oraya ulaşmak için ihtiyaç duydukları kaynakları, araçları, gerekli eğitimi ve asıl önemlisi yetkiyi sağlamanız gerekiyor. Bunlar sadece çalışan düzeyinde değil, aynı zamanda bir bütün olarak organizasyonunuzun statüsünü büyük ölçüde geliştirir.

İşin özü şu aslında:  Eğer yöneticiler, işlerine adanmış çalışanlar istiyorsa, şikayet etmek veya suçlamak yerine şirket kültüründe sadakat duygusunu geliştirmek ve ilham vermek için biraz çaba ile birçok yol bulabilirler.

Çünkü işletmeniz, çalışanlarınız kadar güçlüdür ve çalışanlarınız en değerli varlığınızdır.

“İnsanları yeterince iyi eğitin ki ayrılabilsinler, onlara yeterince iyi davranın ki gitmek istemesinler” diye ne güzel söylemiş Richard Branson.

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar