“Hayat sevince güzel” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 26, 2024
Köşe Yazarları

“Hayat sevince güzel”

Ahmet OkanAhmet Okan

Diyelim zemheri zamanıdır aylardan Ocak.

Gençlerin, hem Mücahit hem öğrenci olduğu yıllardır.


Hava sapına kadar soğuk kesmekte; kurşun sıksan geçmez geceden.

Paltolar maksi, yakaları geniş, düğmeleri metal, genellikle kül rengi ve küf yeşili renklerinde.

Lise’nin okul camları ile Efe’nin kahvehanesinin camları buğulu; bisikletler sırılsıklam, yağmur arada bir yağmakta.

Kız Lisesinde kızların ayakları üşümekte, dersliklerin altında dizleri titremekte, ki o haldeyken ders dinleyip anlamak zor ama gözleri tekmilinin de buğulu.

Böyle zamanlarda tek tük silah sesleri duyulurdu ama herkes, çoluk çocuğa kadar silah seslerine arabaların korna sesleri kadar alışıktı.

Silahlar sabahtan patlar, akşama kışlık sinemalara koşardı ahali, o haldeydi memleket.

Arastada dükkan kepenkleri soğuk; geceye Kışladan çıkan Mücahit-öğrenciler büyük ihtimal Eğribacak’ın çorbacı dükkanında ısınacaklar.

Nöbet tutarken geçmek bilmezdi zaman ortalıkta zemheri soğukları kol gezmekte; namlular soğuk; bir bardak çay nasıl ısıtsın geceyi?

Cigara üstüne cigara…

Dereboyu sağlı sollu açıklık, tek tük bahçeli yer evleri var, içinde küçük taş havuzlar, başlarında yel değirmenleri.

Demir Köprü her zamanki gibi taş ayakların üzerinde kendi yalnızlığında; üzerinden tren geçip gitmesi çoktan anılara gömülmüş.

Böyle havalarda dere gelirdi, belki taşmazdı ama kendi şarkısını söyleyecek kadar akardı.

Çarşı pazar tenhalaşır, kara bulutlar Beşparmaklara çöreklenir, sanki ortalık sis duman…

Hiç kimse bugünden yarına ne olacağını, bu memleketin nerelere sürükleneceğini kestiremezdi.

Öyle günlerdi.

Hayat devam ederdi…

Böyle zamanlarda sokaklar okulların son zillerinin çalması ile canlanırdı ancak.

O da bir süreliğine doğrusu.

Okullar hızla boşalır, bir anda sokaklar öğrencilerle dolar ama birkaç saat içinde kent yine kendi yalnızlığına sığınırdı.

Hisarlar boş, sokaklar boş; seyyar satıcılar mola vermiş.

Vakit öldürmek isteyenler kahvehanelerle pastanelere sığınırlardı.

İğne atsan düşmezdi yere.

Baharatlı çay kokuları nargile kokularına karışır; tekmil kuşlar kanatları ıslak yuvalarında bekleşirlerdi.

O zamanlar da Kıbrıs meselesi bitecekti.

O zamanlar da insanlara umut aşılanırdı.

Ama hiç kimse bu işin kırk yılı aşkın bir zaman süreceğini,

Her gelenin umut aşılamaktan başka bir şey yapmayacağını kestiremezdi.

Ahali bir hoştu.

İnanırdı.

Zeynep Değirmencioğlu’nun yani Ayşecik’in başrolü oynadığı “Hayat Sevince Güzel” filmini seyrettikten sonra hayatın severek güzelleşeceğine kanaat getirirdi siyasi demeçlere rağmen.

Doğru düşünüyorlardı ama hayat zaten bir filmden ibaretti ve onu yazan senaristler vardı.

Kendileri oynamıyorlardı bu filmde; seyirci olmaktan ibarettiler.

Siyasetin seyircisi oldukları gibi.

Hiç kimsenin aklına kendi filminin senaryosunu yazmak gelmiyordu.

Ama Ayşecik’i çok sevdikleri bir gerçekti ve günü geldiğinde Ayşecik tatile çıkacak ve bizzat onu tanıyacaklardı…

Diyeceğim,

Öyle zamanlarda hayat zehir zemberek gibiydi,

Kurşun sıksan geçmezdi geceden,

Fakat yine de hayat sevince güzeldi!

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar