Sn. Akıncı Lute görüşmesiyle ilgili yapılan açıklama doyurucu olmasa da anladık ki geçen zaman içinde süzüle ezile özü kalmış usare gibi billurlaşmış “olmazsa olmazlarımızın” bir kez daha altları çizildi..
Geçen Pazartesi ve Salı günlerindeki görüşmelerde, artık “tahmin” etmekten öte “ezberlediğimizce” bayan Lute’e işte bu “kırmızı çizgilerimiz” iletildi.
Nitekim dünkü “köşemizde” de ayazlatmıştık: “Eğer müzakereler başlarsa ucu açık değil, bir takvime bağlı olacak, siyasi eşitliğimiz kabul görecek, (belki) dönüşümlü Başkanlık istenecek, adanın doğal enerji kaynakları eşit koşullarda paylaşılacak… Falan..
DOĞRUSU Kıbrıs siyasi sorunu ne zaman masaya taşınsa “hah gene başladılar” sıkıntısında beni kaşınma bulur! (Keşke diyorum Havadis gazetesinin araştırmacı gazeteci refikim Cenk Diler 1974’lerden beridir kaç kez müzakere masası kurulduğunu, bugüne kadar müzakere süreçlerinin toplamının kaç gün kaç saat olduğunu falan bulup yayınlasa da onca efora karşın bugüne kadar hâlâ çözüme ulaşamadığımızın onulmaz vakasını bir daha anlasak!)
Kİ 1947’lerde Filistin-İsrail davasıyla başlayan Doğu Akdeniz’deki sorunun hemen ardından adada da baş gösteren “Türk-Rum çatışmaları ile çözümsüzlüğünü ayni siyasi kaderin talihsiz ve çileli yolcuları olarak hâlâ alınyazımız gibi nesilden nesile aktararak sürüklüyoruz!
Doğrusu ya bir siyasi sorun bu kadar uzarsa “kangren” olur! Nitekim oldu!
ÖTE yandan: Lute’in Lefkoşa’daki ziyareti sırasında tabi ki Ankara’nın da mesajı olacaktı, bunu da Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu şu şekilde yansıttıydı: “Sıfır asker, sıfır garanti rüyasından uyanın…”
Çavuşoğlu’nun Rum-Yunan ikilisine yönelik bu mesajı tabi yeni değildir.. Ancak Annan planında yumuşatılan, Crans Montana’da “süreye” bağlatılmaya çalışılan “garantiler” konusunun artık Türkiye açısından “devamının” bir başka nedeni daha vardır: Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon yatakları bir, Doğu Akdeniz’de Suriye odaklı sıcak gelişmeler iki!
Çok kısaca ve dobra, artık Kıbrıs, Türkiye için de “üs’tür!”
Ve bundan sonrası müzakerelerde Türkiye’nin adadaki bu stratejik konumu da “garantiler hakkında” daha çok yer alacaktır…
**********
BOŞA GEÇEN YILLAR!
Bildiğim kadarıyla devlet kademelerindeki “bürokratik sorunların” biri de “gizli işsizlikse” diğeri “liyakat” daha doğrusu “liyakatsizlik” sorunudur!
1974’lerden beridir her seçim sonrasında değişen “siyasi iktidarlarla” birlikte yeni atamalarla sayıları sürekli artan “kamu görevlileri çalışanları” çok iyi biliniyor, görev yerlerinde zaten yapacak işleri de yoktu, kalabalık oluşlarından dolayı oturacak sandalye bile bulamıyorlardı!
Öte yandan “işe göre” değil, “partili ve hatırlı kişiye göre “iş uydurma” sorunundan kaynaklı tutumlarda “bürokraside” bir de “liyakat sorunu” yaratıldı!
SONUÇTA KKTC’nin canına okuyan “devlet kademlerindeki “gizli işsizlikle, liyakat” sorunudur ki 44 yıldır hâlâ “kurumlaşamadık!”
Aksine “kurumlarımızın” yerli yerine oturmaması nedeniyle “devlette süreklilik” yerine yaşanan “duraksamalar” KKTC’e çok şey kaybettirdi!
SORUN devam ediyor ki büyük iddialarla iktidara gelen dörtlü koalisyon hükümeti de bu anomaliden paçasını kurtaramadı! Şöyle ki “seçimler öncesi vaat edilenleri gerçekleştirme telaşına düştüğünde, tedbir ve kararlarını “liyakat sahibi kurumlarla” değil; “emirnamelerle” yani “yasaklarla” almaya çalıştı!..
Örneğin şu son günlerdeki “imar planını, emirnameyle” yan yana koyarak “icraat” haline sokmaya çalışmak gibi!
PEKİ neden “yasaklarla-planlar” yan yana geldi? Niçin bu ülkede bugüne kadar en büyük sektör durumundaki “inşaat sektörüne” ait bir “imar planı” yapılmadı?
Ki bu ülkeye TC’nin anlı şanlı üniversitelerinden nice ilgili uzmanlar geldiydi ki onları “şehir planlamaları” yapmaları için “kadrolama” gereğini duyduklarında, Girne çoktan gittiydi! Karpaz emirnamesiyle ülkenin en güzel yerleri de çoktan atıl duruma düşürüldüydü! Mağusa çoktan harcanmaya başladıydı!
Ve “imar iskân” gelişimi çoktan rant haline sokulduydu!
HA ne söyleyecektim? İçişleri Bakanı Ayşegül Baybars şimdi de tüm KKTC için “imar planları” yaptıracağını söylüyor!
Hangi kadro, hangi ekipmanlarla? Asıl sorun ise yıllar yılı sürecek bu “planlamaları” bir yandan siyasi sorunun çözümüne uyduracaksın(!) öte yandan “inşaat sektörünün” gelişimini aksatmamak için havada asılı ip üstünde yüz takla atacaksın!
OLAY şudur: Kendimizi bu açmazlara bu yönetsel zafiyetlere ve bu darmadağınıklığa; devlet ve kurumlarımıza karşın kendimiz soktuk!
Yine de bir yerden başlamak gerekiyorsa “başlayacağız!” Başka çare de yok!
**********
KISACA TAKILDIĞIM: (YORUM YOK!)
Kıbrıs Türk Ticaret Odası 2019 yılı bütçesini değerlendirmek gereğini duyarken “KKTC’de ciddi bir reform hareketine ihtiyaç duyulduğunun en büyük kanıtının “bizatihi bu bütçenin kendisi olduğunu vurguladı!”
Ki çok ender olaylardandır bir bütçenin “açıkla” bir sonrası yıla sarkması!
Kaç gündür medya bunu tartışıyor! Ve sonunda Türkiye’nin sekiz aydır para akışını dondurduğu için bu çok olumsuz durumun ortaya çıktığının yorumları yapılıyor…
Fakat kimseler (bildikleri halde) neden Ankara’nın “para akışını” donduracak kadar canını sıktığımızı seslendirmek istemiyor! Hatta bazı çevreler “nihayet KKTC ile TC’nin arasına soktukları nifak nedeniyle çok da memnun gibiler!
Yorum yapmıyorum! Her toplum “layığını” layık olduğu kadarıyla bulur!