Geçmişe bakıyorum... - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

Geçmişe bakıyorum…

Bir gün bu günleri nasıl hatırlayacağımı merak ediyorum. Mesela:

“Meğer ne kötümsermişim” mi diyeceğim? Meğer yıllarca boşuna kuşku duymuş boşuna korkmuşum. Meğer bu adada barışçı çözüm de olabilirmiş, Türk Rum halkları Kıbrıs’ta, dostça, birlikte de yaşayabilirlermiş!”


Yoksa şöyle mi düşüneceğim: “Yazıyor, söylüyor, tartışıyor, anlatıyorduk.. Fakat kimselere bu memlekette Güney Rum’u ile ne birleşik Kıbrıs’ın oluşturulabileceğini ne de hakçasına federalizmin çözüm olabileceğini anlatamıyorduk. Sonuçta bir kez daha haklı çıktık ama Kıbrıs Türk halkı kaybetti!”

BİR KEZ DAHA GEÇMİŞE BAKIYORUM: Tabi uzaklara gitmeden! Mesela 1977-79 Doruk Anlaşmaları.. Rum reddettiydi! Ya “siyasi statü” olarak kabul görseydi ne olurdu? Rum tarafı eline geçireceği ehven koşullarda Türk halkını saf dışına itip yarım bıraktığı Enosis’i gerçekleştirmek için ne yapar eder yaratacağı olaylarla adayı yine kana boğardı!

Mesela Gali Dizisi: Şimdi geriye bakıyorum da “pöö” diyorum! Ne kadar da uzak! Oysa o günlerde “Gali planının çözüm yoluna kırmızı halı seriyor, uygulanması için çiçeklerle donatıyorduk! O plan da Rum’un hışmına uğradı! Uğradı ama ya “çözüm haline gelseydi ne olacaktı?” Rum tarafının bugünkü tutumuna bakıyorum ve diyorum ki en kısa zamanda “anlaşmayı berhava edecekti!”

Ya Annan planı? Hatırası o kadar taze ki ne zaman aklıma gelse “nasıl bir felâketin eşiğinden döndük” düşüncesinde soğuk terler boşaltırken bir yandan da “Allah’a şükrediyorum. Ya Rum tarafı evet deseydi!”

NEDEN MERAK EDİYORUM? Henüz yanılmadığım için! Yahut “yanılmadığımız için!” Tutun ki 1958’den beridir ömrümüzü törpüleyerek geldiğimiz bugünlerde siyasi sorunun gelişimine bakıp da “nedamet” duyduğumuz tek bir hatıramız yoktur!

Haa! Şimdi Rum tarafı eğer karar vermiş, bizi utandırıp nedamet getirmemiz için “iki bölgeli, kendi içlerinde özerk iki kurucu devlete ve siyasi eşitliğe dayalı, TC’nin garantörlüğünün de devam ettiği bir federal çözüm için çalışıp çabalıyorsa…” Her halde o gelecek yıllarda ve hayatımın son deminde pişmanlıkla sızlayan vicdanım itiraf edecek: “Meğer çok ama çok yanılmışım!”

AKINCI NE DEDİ. Almanya temaslarını bitirdi İstanbul’daki İslam İşbirliği Konferansına katıldı. Fakat temasları sırasında şu söylediklerinin yankıları hâlâ sürüyor:  Mesela: Çözüm olasılığının arttığını söyledi… Bu son  fırsatın kaçırılmaması temennisinde bulundu. En önemlisi “çözüm için beyinlerdeki duvarları yıkmak gerektiğini bir kez daha vurguladı…

Bu söylemleri çok beğendik çok takdir ettik! Ve şöyle düşündük: Eğer ve gerçekten Anastasiadis Sn. Akıncı’ya müzakere masasında böylesi umutlar bahşediyorsa hiç gecikmeden bu umutları yaratan gelişmeleri  Türk halkıyla paylaşmalıdır. Uzlaşıları açıklamalı bizi de aydınlatmalıdır ki kafalarımızdaki karanlıkları dağıtırken, Rum tarafına güvenmeyi çoktan unuttuğumuz gerçeklerde, biz de umut tazeleyebilelim…

HÜKÜMETİN ZORLUKLARI: (ANKARA İÇİN GÜN İŞTE BUGÜNDÜR!)

Lefkoşa dükalığında yaşamaz, hele gazeteci olarak “gazetenizin” mekânında çalışmaz ve Mağusa gibi “fikrinden ekonomisine” kısırlığı kendinden menkul, sadece trafik keşmekeşi ünlü bir kentte yaşamak zorunda kalırsanız; sizi ne hükümet çalışmaları ırgalar ne de kurulup göreve başlaması!”

Zaten anlayamıyoruz. Dolayısıyle rakamları refikim Hüseyin Ekmekçi’nin dünkü yazısından araklıyorum.

“Serdar Denktaş ile yaptığımız mülâkatın en dikkat çeken noktalarından biri hiç kuşkusuz “komitelerle ilgili ara formül önerisiydi” diyor S. Denktaş. Kısaca komiteler 2 CTP, 2 UBP, 1 DP’li milletvekilinden oluşuyor. Bazı Komitelerde DP’li yerine UBP’li vekiller görev yapıyorlar. Bu durumda Özdemir Berova’nın Milli Eğitim Bakanı olması… Fikri Ataoğlu’nun Turizm ve çevre bakanı olması, CTP’nin komitelerle ilgili alacağı tavra bağlı…

DEVAMA GEREK YOK. Açık seçik yazayım. Arkasına Ankara’nın memleketi doyurmaya yetecek liraları ile birlikte büyük desteğini de alsa, böylesi “şaşkın matematikle” bir koalisyon hükümetinin en azından “radikal” diyeceğimiz büyük işler yahut “reformlar” yapması mümkün değildir.

Kaldı ki “Bakanlık beklentisi olup bakan olamayan” ve de bağımsızlardan bazılarının “kösteklerini” de hesaba katmak gerekecek…

OYSA BEKLENTİLER BÜYÜK. Sorunlar Yorgancıoğlu hükümeti döneminden beridir artarak kambur üzerine kambur ekliyor. Ki her iki hükümet istifa ederken o “sorunlar yükünü” kaldıramayacak duruma geldikleri içindi! Kaldı ki hükümet göreve başladığı anda çiftçisinden hayvancısına, öğretmeninden memuruna kadar insanlar yollara düşecek ya bakanlık ya Meclis kapılarına dayanacak!

BIKTIK AMA! Gordion düğümü haline geldik, çözemiyoruz! CTP-UBP’ye büyük umutlar bağladıktı. Artık kimin haklı kimin haksız olduğuna da karar veremiyoruz ama tam “iş” yapacağı sırada gidivermesi şaşırtıcı olmalı!

Şimdi merak ettiğimiz ise şudur. Ankara hallerimize bakıp kıs kıs “gülüyor” mu “üzülüyor” mu yoksa “aldırmıyor” mu?

Hemen yazalım. Gülmesi de, üzülmesi de aldırmaması da hem yanlıştır hem insafsızlık! Çünkü düşene ne gülerler ne üzülürler ne de görmezden gelirler! Elinden tutup kaldırırlar varsa yarası beresi tedavi ederler. Gün Ankara için işte o gündür!

KISACA TAKILDIĞIM: (SÜT ÜRETİCİSİ MEMNUN TÜKETİCİ MEMNUN!)

Bir süre önce Tarım Bakanı Erkut Şahali süt ve süt üreticilerinin sorunlarına başını eğip kaldırdığında özetle şu açıklamayı yaptıydı: “Çiğ süt fiyatlarında üreticiler ve imalatçılarla da bir araya gelerek bir uzlaşı sonucunda şu karara vardık. İki ay süre ile süt fiyatlarını 1.30 kuruştan 1.16 kuruşa çekeceğiz. Arada bir açık oluşacak bunu biz karşılayacağız…”Daha düne kadar sütlerin ve süt ürünlerinin satılamadığı için tonlarcası ile yollara döküldüğü gerçeklerden bakın nerelere geldik. Hem süt üreticisi ile imalatçısı memnun hem otomatik olarak düşen fiyatlardan dolayı tüketiciler memnun. İşte size “eğer istenirse başarılır” sözünün ispatı.  

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar