FİKRET DEMİRAĞ’A SAYGIYLA - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

FİKRET DEMİRAĞ’A SAYGIYLA

Bedia Balses

Rüzgarda ozan türküleri söyleyen Fikret Demirağ’ın, “şiirin uzun yürüyüşü”“Hüzün Ana”sının belleğine kazıyarak aramızdan ayrılışının 9. yılı. “Sırı dökülmüş kök ayna”sında yüzleştirdikleriyle baş başa bıraktı bizi.

Adıyla, adımızla ve adamızla yaralı türkülerini savurdu rüzgara. Bize aşkımızın şarkılarını ezberletti. Akdenizli şiirlerin en güzellerini güneşli anne toprağına adadı. “barışın külleri için ağıtlar / yurdumun halleri için şarkılar” yazdı.


“SEVGİDEN BAŞKA NEYLE ONARILABİLİR BİR İNSANIN HASARA UĞRAYAN YÜREĞİ “

dedi hasarlanmış anlarımızda. Gidilecek tek yerimizin neresi olduğunu yazdı acılardan  yorgun çıkıp, sevgi ile onardığı satırlarında.

Kaya çatlaklarından, akşam gölgelerinden, ıssız kalan tepelerin acıya bakan yüzünden, tragedyaya benzeyen anne yüzlerden haberler getirdi bize. “Yüreğinin sardunyalarını sula” diyen bir sesti o, Kybele kadar doğurgan şiiriyle.

Zeytinden, mersinden ve hüzünden taç taktırarak yürüdüğümüz yollarda “ötme keklik ölürüm” diyen şiirler ezberletti hepimize. Okuduğum en güzel şiirlerinden biriydi bu, her bir sözünü beynime kazıdığım, dilime doladığım, Kıbrıs’ın hafızasına yazılmış en özel şiirlerden bir tanesidir:

 ÖTME KEKLİK ÖLÜRÜM

Anam bile bilmez kaç ışık söndü içimde

Gitme keklik ölürüm

Dağ söneceğine, gül söneceğine ben öleyim

Nasıl olsa kendimi yaşamıyorum!

 

Ötme keklik, kanım akar ötersen

Beni ötüşünün ortasına atarsan

Yüreğimin önüne barikatlar kurarsan

Bir gün bağlamanın öbür gün ağlamanın

İkiz kardeşini ararsan

Benim, keklik! Ötme keklik, ölürüm

Şimdi kırlar, kentler birbirine karıştıysa

Benim yolum,kırlara,kentleredir

Tutma keklik, ölürüm

 

Anam bile bilmez kaç ışık söndü içimde

Ben yüzde yüz birşeylere yenildim

Anlayana kadar bunca yaprağım döküldü

İçimdeki papatyanın yüzü geceye döndü

Ötme keklik, ölürüm. Beni artık susmuş tuşlar açıklasın Ötsün kuşlar açıklasın, Ötme keklik, ölürüm. Uzakta sabah rengi bir tuhaf ışık yandı,

Tutma, keklik,ölürüm

Anam bile bilmez kaç ışık söndü içimde …

 

O, Kıbrıs’ın yetiştirdiği en önemli şairlerin başında gelmektedir. Şiir ona, o aşka, aşk şiire o kadar çok yakışır ki, bu dizeleri okuyan insan aşkla göz göze geldiğini hisseder. Sözcükler bir şelale olup çıkar insanın karşısına ve söylenilmeyecek şeylerin oralarda gizli olduğunu düşündürür:

 

“SENİNLE GÖZ GÖZE GELDİĞİMİZDE

AŞK DA HATIRLAR AŞK OLDUĞUNU

VE KENDİ KENDİSİYLE GÖZ GÖZE GELİR!”

 

Demirağ’ın şiirlerinde derin acılara da rastlamak mümkündür. Ölüm şarkılarını yazarken “ruhum bakım evini arıyor” der, ruhların da bakıma ihtiyacı vardır sözünü anımsatarak. O derin acılar ki “anne, vaktiydi iyi ki ödün” dedirten şiirler yazdırmıştır şaire.

O, her sabah “acıya ve aşka acemi başlayan”, ölüme “dur geri” diyen şiiriyle bu adanın ölümü durdurabilen en önemli şairlerindendi. Bir su sesiydi, en büyük aşklardan, acılardan ve suskunluklardan damıttığı yüreği ile:

“Ben geçiyorum diye su sustu!

Duyuyor musun ayçiçeklerinin fısıltısını?

Ağaçların çıtırtısını, kol saatimin tıkırtısını?

Duyuyor musun, ben geçiyorum diye su sustu!”

Bu adada onun şiirinin sesini duymayan yoktur. Şiire bulaşıp, ezberlemeyen de. Satırları, dizeleri ile yolu kesişmeyen bir şiir severin olması mümkün değildir. Belki de bu acılı ana toprağına, Hüzün anasına yazdığı şiirleri ile hepimizin şiirlerini yazdığı içindir biraz da. Aşkın büyüsünü, acısını, suskunluğunu, kırıklığını saklayan derinliğinde şiir gibi şiirin de nasıl yazıldığını buluruz onda. “Adamın Sahilinde” yürüyerek  ‘SU’yun da, ‘SUS’un da sesini duyurmuştur bize.

Zaman zaman aşkın insana yaşattığı kırıklığı, yanılsamayı anlatan acı şiirleriyle çıkar karşımıza büyük ozan:

“Senin bana sevdan kuyruklu bir yalandan başka birşey değil

Ben, içinde kuşlar ağlaşan bir alacakaranlığım,

İçinde kuşlar kaynaşan bir alacakaranlığım”

Bazen de Akdenizli Eros olur, erotizmin o iç gıdıklayan satırlarıyla çıkar karşımıza…

Şiirleri bu adanın bölünmüşlüğüne, parçalanmasına, yarımlığına, barışa hasret kalan insanların acılarının tarihine tanıklık eder. Acılı yurdunda komşuyu komşudan ayıran bir cinnet yazın ardından hissedilenler yatır:

“Tellerin o yanındaki sen misin ben miyim şimdi,

Ben miyim sen misin bu yanındaki” ya da

“Haberin var mı çoktan taşlaştı barış tarlaları!”

Satırlarında bulduğumuz gibi o, “aşk, barış ve şiir istiyordu”…

Fikret Demirağ ülke sınırlarını aşan şiiri ile “Acılı Anne Toprağımızın”, “Hüzün Anamızın”, “Aşkın ve Barışın” şairidir.

—————————————————————————————————————–

NEREYE GİTSEN YURDUNDAN ADIN ÇAĞRILIR

bir yolunu bulsan çekip gitmek istersin belki
kurtulmak bir süre ilkelliğimizden
ama burnunda tüteceğiz,biliyorum, bir süre sonra
biz ahmaklar, açgözlüler, ne oldum deliler

ne görüyor her sabah bir tınlamayla
gözlerini açan yüreğin
belki ağaçsız bir kent , şarkısız bir kalabalık
ama bir de çıplak ayakla üstüne basman için
seni çağıran toprak

gidemezsin ya bir gün gidersen
ortayaşlı bir tekne gibi sulara açılır gövden
yüreğin buralara demirli kalır
nereye gitsen bir Diyarizo akacak yüreğinde
ve suları acı parçaları taşıyacak yurduna , senden

ama bir ful kokusu gelmeyecek sanma seninle
gelecek
yüreğinde toprağının kokusu kalacak ve ellerinde
ne kadar solsa da bir adın olacak
seni sana sık sık hatırlatacak

nereye gitsen bir acı da gelir seninle
ve dünyanın hangi ışıkları altında dursan
karanlıkta bir yerlerden sık sık adın çağrılır

bir yarayı bırakıp gidersen, tarihin çöplüğüne atılmalıdır
bütün şiirlerimiz ve taşıdığımız yürek

buralardan gitsen de bir gün dönersin
içinde boynu vurulmuş lirik bir şiir
yüreğindeki tepeleri yangın götürmüş
giderken gönlünden açılan düş teknesinin
dönerken sularda enkazı çırpınır

dönsen bir gün , birbirimiz için yaşlanmış oluruz artık

ne görüyor her sabah gözlerini açan yüreğin

odur şarkın onu söyle

Lefkoşa, 1986-1988

Fikret Demirağ

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar