Faizlerin yaratabileceği etkiler - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

Faizlerin yaratabileceği etkiler

Onur Borman

Bu günlerde Türkiye’de ekonomik ve mali önlemler açısından en çok öne çıkan haberler Mayıs 2016 Merkez Bankası PPK toplantısında alınacak faizlerle ilgili kararda, faizlerin düşürülüp düşürülmeyeceği değil, daha çok ne kadar düşürüleceği yönünde beklentiler yoğunluktadır.

Eski Merkez Bankası Başkanı Başcı her ne kadar da teknik olmaktan ziyade siyasi görüşlere ağırlık vererek faizleri düzenlediği yolunda tenkide uğramakta idi ise, şimdi yeni Merkez Bankası Başkanı Çetinkaya, daha atamasının ilk günlerinde siyasi görüşlere yatkınlığını yani faizlerin düşürülmesi yönünde temayülünü açıklamalarıyla daha net ortaya koymuştur. Nitekim geçen ay az da olsa ilk indirimi yapmıştı.


Faiz indirimi ve kur oynaklığı konusunda dengeyi sağlayabilmek için dikkat edilecek en önemli unsur enflasyon olduğuna göre, dış ülkelerdeki düşük faizler, daha çok gelişmiş ve en büyük ekonomiye sahip Japonya, ABD, ve özellikle AB ülkeleri  ekonomilerinde uygulanmaktadır, ancak bu ülkelerde resesyon ve çok düşük enflasyon, örneğin % sıfıra yakın artı veya eksi olarak veya % 1-1.5 arasında seyretmektedir.

Dolayısıyla bu çerçevede ekonomiyi hareketlendirmek için de düşük faiz uygulanmaktadır. Zaten faiz- enflasyon ilişkileri birbirlerini takip eden unsurlardır. Enflasyonun altında bir faiz çoğu zaman yatırımları da tetikleyemeyebilir. Buna mukabil enflasyon altında faiz, mevduat sahiplerinin parasını eritir düşüncesiyle tasarrufa negatif etki yapar. Vatandaş ya tüketime yönelir veya parasının değerlenmesi için TL’sından kaçar. Dövize aşırı talebin de döviz fiyatlarını arttıracağı malûmdur. Bu yüzden Merkez bankaları bu dengeye çok dikkat eder. Çünkü ani kur oynamaları ve TL değer düşüşleri yüksek olursa getireceği faydadan ziyade zararı olur. Pahalılık ve ekonomik dengelerin bozulması, sermaye kaçışları, yatırım yapmanın maliyetler dolayısıyla zorlaşması gibi sıralayabileceğimiz ana riskler..

Ancak tabii ki bütün kesimler aynı düşünmemektedir. Örneğin şimdi ihracatçılar faiz düşüşünü istiyorlar. Risklerden biri olan döviz kurları arttığında ihracatçıların TL gelirleri uzun vadede olmasa da kendilerine avantaj oluyor. Diğer yandan sabit sermaye ve işletme yatırımcılarının çoğunluğu yatırım için krediden de yararlandığı için düşük faizi tercih ediyor. Şimdi son günlerde Cumhurbaşkanlığı Danışmanları ise görüşlerini açıklayarak, faizlerde Merkez Bankasından daha seri faiz indirimleri beklendiğini ve göstermelik küçük indirimlerin olmaması yönündeki görüşlerini de dile getirdiler. Buna değinirken enflasyon sorunu olmadığını, borsa bakışı ile yola devam edilemeyeceğini ve para akışında bir sıkıntı olmayacağını ifade etmektedirler. Kurların da bir süre dalgalandıktan sonra tekrar istikrar kazanacağı özetle Türkiye ekonomisine güvenilmesini tavsiye ettiler, ve Cumhurbaşkanı’nın da görüşlerinin bu şekilde olduğunu açıklayarak Merkez Bankası para politikalarının da bu yönde geliştirilmesini istediler.

Dikkat çektikleri diğer husus, Türkiye’de yastık altı 100 milyar dolarlık bir varlık mevcut olduğunu, bankaların altın’a sınırlı işlem yaptığı, düşük faizin dolayısıyla altına dayalı işlemleri ve yastık altı altını da piyasaya çekeceğidir. Bu ay alınacak kararı bekleyip görmek lazım. Risk alıp faizler ani düşürülecek mi? yoksa temkinli inişe devam edilerek piyasada yaratacağı reperkasyonlar görüldükçe mi yola devam edilecek?  Faiz indirim tavsiyeleri, Hükümet değişikliği ile denk geldiği cihetle döviz fiyatlarının hafta sonuna doğru yükselmesinde hangi nedenin ağırlık kazandığını söylemek sağlıklı bir değerlendirme değildir kanaatindeyim.

Aslında Tüketim meyli yüksek olan Türkiye’ye bir çok risklere rağmen yatırımların devam ettiği ve yabancı yatırımcıların Türkiye’ye Avrupa’nın doğusunda en güvenli bölge olarak baktıkları da bir gerçektir.

  2-  Türkiye’de, çalışma hayatı ile ilgili yeni bazı çalışmalar gündemdedir. Değinmeden geçemeyeceğim. Şöyle ki çalışanların Kıdem tazminatlarının güvencesi ve bu konudaki sorunların giderilmesi için TC Çalışma Bakanlığının bir çalışma üzerinde olduğu ve bu konuda tarafların da görüşlerine başvurularak gerek çalışanlar arasında gerekse işverenler arasında anket yapılarak her iki kesimin görüşlerinin alınmasına çalışıldığı, Türkiye çapındaki araştırmalar sonucunda ise, bireysel hesaba dayalı kıdem tazminatı sisteminin öne çıktığı, dikkate getirilmektedir.

Çeşitli nedenlerle Kıdem tazminatlarını alamayanların mağduriyetleriyle ilgili şikâyet haberleri sıkça çıkmaktadır. Bu, işverenlerin gerek isteyerek gerekse istemeyerek yıllarca çalışan ve taahhüt edilen Kıdem tazminatının ödenmesindeki birçok sorunları  fiiliyatta yaşatmaktadır. Önerilen yeni sistemle kıdem tazminatlarının, çalışanların ‘bireysel hesaplarına’ her ay öngörülecek oranda yatırılması, tedbir ve güvence getirmesi bakımından yararlı olacağı muhakkaktır. Yeter ki aylık yatırımlarla ilgili ciddi ve sıkı bir devlet denetimi olsun. Düşünülen sisteme göre, her yıl bir maaş kıdem tazminatı ödemesi için aylık eşit taksitlere bölünerek, her aya düşen çalışanın maaşının % 8.3’nün bireysel hesabına yatırılması şeklinde olacak. İşverenler, bunu halen yatırdıkları primlere ilave olarak gelecek bir mükellefiyet olarak çok yüksek bulduklarını ve bu oranda yatırılacaksa diğer sosyal güvenlik prim yatırım oranlarının gözden geçirilmesi veya diğer prim yatırımlarında olduğu gibi işverenlere devlet desteği verilmesi ve oranının düşürülmesi talepleri konuşuluyor.

Bu bir hedef olarak  Türkiye’de ortaya konan, ve iş barışı, güvence ve verimlilik açısından her iki taraf için de yararlı olabilecek yerinde bir proje olarak görülmektedir. Ayrıca bu mükellefiyetleri yerine getiren işverenler yanında tüm işverenleri de teşvik edebilir.

Aslında, KKTC Çalışma Bakanlığının da çalışanların kıdem tazminatlarının güvence altına alınması için yapılmakta olan bu çalışmaları izlemesi, istemesi ve buradaki iş çevreleri ile ve çalışan temsilcileriyle görüş alış verişlerinde bulunarak, sosyal güvenlik konularındaki prim tahsilatlarındaki yasal yükümlülükler de dahil halen yaşanmakta olan bir çok tıkanıklık noktalarının nasıl çözümleneceğine dair çalışmaları yapması, iş barışı ve iş ve gelecek güvenliği ile verimlilik bakımından yararlı olacaktır. Diyalog her zaman bir çok sorunun çözümüne yardımcıdır. Yeter ki üstlenilen görevler gönülden istekle sürdürülsün.

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar