Kıbrıs konusundaki müzakere sürecinde siyasi partilerde görünen o ki ortak bir anlayış oluştu.
Siyasi partilerin büyük bir çoğunluğu artık ucu açık müzakerelere karşı.
Müzakereler bir gün yeniden başlayacaksa mutlaka bir takvimin belirlenmesi talebi öne çıkmış durumda.
Bu doğru bir yaklaşım ama müzakerelerin başarıya ulaşabilmesi için tek başına yeterli değil.
Müzakerelerin içeriğinin ne olacağı çok ama çok önemli.
Dönüşümlü başkanlık ve Kıbrıs Türk tarafının siyasi eşitliği meselesi tüm siyasi partiler için müzakerelerin yeniden başlayabilmesi için olmazsa olmaz olmalı.
Rum Liderliği Kıbrıs konusunda bir yetki paylaşımına giderek Kıbrıslı Türklerle yeniden bir ortaklık çatısı altında bir araya gelmek istiyorsa, bu niyetini ortaya koyma adına önce dönüşümlü başkanlık ve siyasi eşitlik konusundaki belirsizliği ortadan kaldıracak bir adım atmalı.
Köklü bir zihniyet değişimine gitmeli.
Crans Montana’da Rum Liderin tutumu nedeni ile çöken Kıbrıs Konferansı’nda masada büyük sıkıntılar vardı.
Bu sıkıntılarla ilgili Rum tarafında pozisyon değişikliği olmadan müzakere masasının yeniden kurulması bir anlam taşımayacak.
Örneğin dörde bir nüfus oranı meselesinde ısrar akılcı bir yaklaşım biçimi değildir.
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman ile dün kahvaltılı basın sohbeti toplantısında bir araya geldik. Erhürman, dörde bir meselesinin rasyonellikten çok uzak olduğunun altını ısrarla çizdi ve bunun hiçbir mantıklı açıklamasının olamayacağını söyledi.
Genel Başkan Erhürman Rum Lider Nikos Anastasiades’in Crans Montana’daki tutum ve yaklaşımlarını yakından gözleme fırsatı bulduğunu da paylaştığı bu toplantıda, Rum Liderin halkına Kıbrıslı Türklerle eşitlik temelinde bir ortaklıktan söz etmekten korktuğunu anlattı.
Bu gözlem bence çok önemli ve bundan sonra müzakereler yeniden başlayacaksa mutlaka dikkate alınması gereken bir gözlem…
Türkiye ve Yunanistan arasında dengenin korunması, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının eşdeğer muameleye tabii tutulması gibi konularda da Rum liderliğinin süreci tıkayan ve hiçbir açılım getirmeyen yaklaşımları daha akıllardadır.
Daha birçok konuda Kıbrıslı Türklerle eşit koşullarda bir ortaklık kurma ruhuna aykırı hareket eden Rum tarafı geride bıraktığımız yıllarda müzakere süreçlerini hep tıkayan taraf oldu.
Bunun için müzakereler yeniden başlayacaksa takvim meselesine olduğu kadar içeriğe de bakmak ve önceden Rum tarafından köklü bir zihniyet değişimine gidildiğini gösteren adımlar atmasını talep etmek gerekecektir.
Ancak bu şekilde sonuç odaklı bir müzakere sürecini yeniden kurgulayarak başlatmak için bir zemin oluşabilir.
Yani uzun lafın kısası bir takvim belirlenmesinin yanı sıra Rum tarafında zihniyetin değiştiğini gösterecek somut adımlar atılmalı.
Çünkü esas sorun zihniyette…
Yoksa herşeyin eskisi gibi olacağı koşullarda takvim dahi belirlense müzakerelere başlamanın bir anlamı olmaz ve kaybeden yine Kıbrıs Türk tarafı olur.
