Ergenlerle sohbet konuyu nerelere getirdi? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

Ergenlerle sohbet konuyu nerelere getirdi?

Cenk UzunoğluCenk Uzunoğlu

Bir ay önceydi, 18 ve 19 yaşındaki çocuklarımıza 1974’e giden tarihi süreci anlattım. Sonra da 9 yaşında bir çocuk olarak 20 Temmuz 1974’te ailemizin yaşadıklarını anlatırken Kıbrıs sorununun geçmişini ve bugününü de en kestirmeden özetleyen rahmetli babam Osman Uzunoğlu’nun bana yıllar önce söylediği şu cümleler ağzımdan çıktı.

‘’Rum yeri gelir sofrasındaki ekmeğini, suyunu, içkisini bizimle paylaşabilir. Üniversitede birlikte ders çalışıp, iş hayatında ortak proje de yapabilirsiniz ama bizden gasp ettiği ve kendinin diye gördüğü devleti bizimle paylaşmak istemiyor. Aradaki farkın bilincinde ol’’.


Babam Genel Sekreter olarak emekli olana kadar kuruluşundan itibaren yıllarca mecliste çalıştı. Bir özelliği de 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti Meclisinin ilk 2-3 Kıbrıslı Türk memurlarından birisi olmasıydı. Rum siyasetçisinin Meclis çatısı altında nasıl bir psikoloji ile mesai yaptığını, Kıbrıslı Türk meclis üyelerine nasıl baktığını gördü. Babamın 1960-1963 arasında mecliste görüp duydukları ile ilgili dile getirdiği görüşleri hamaset dolu milliyetçilikten arınmıştı ama yine de derinde ve sağlamdı. Şaka yollu bile ‘’ortak devleti bir kez daha deneyelim belki olur’’ dediğimde de hiç fikrini değiştirmedi.

Bizim ergenlere dedeleri ile ilgili bunu da aktardıktan sonra ‘’bundan dolayı gaza gelip Rumlar kötü insanlardır yanılgısına sakın düşmeyin. Böyle bir önyargı ne bireysel ilişkilerinizde ne de toplum olarak doğru bir davranış ve siyaset doğurmaz’’ dedim.

Bireysel olarak nerede olduğunuz önemli değil, yeri geldiğinde ülkemiz için fark yaratacak ve iş birliği yapabileceğiniz alanları, yetkinliklerinizi ve dost çemberinizi geliştirmeye odaklanın diye konuyu saadete getirdim. Kendimden örnek verdim. Çalıştığım şirket olan dünya devi ‘’kırmızıların’’ hem merkezini hem de Rumları ikna ederek kendine münhasır bir model ile KKTC’ye endirekt yatırım yapıp üretim yapmaya ikna eden ekibe liderlik ettiğimi anlattım. Benzeri bir çalışmayı narenciye konsantresi için halen yapmaya çalıştığımızı anlattım.

Biz kendi işimize bakalım diye de anlattıklarımı sonlandıracaktım ki bizim ergenler ‘’haklıysak, söylediklerin niye kabul görmüyor’’ diye sordular.

Hadi buyur buradan yak. Bizim ergenlerin bir anda siyasete olan iştahı arttı.

Dünya hak hukuk üzerine değil çıkarlar ve daha da önemlisi güçler üzerine kurulu olduğu için diyerek boyumdan uzun felsefi bir giriş yaptım.

Baktım bizimkilerden ses yok.

Altını doldurmamı bekleyen bakış atıyorlar.

Devam ettim.

Rum toplumunun bu yaklaşımına dur demeyen yalnızca çıkarlarını düşünen batı dünyası değil. Burada da sakın yanılgıya düşmeyin.

Rum toplumu bizimle yeni bir başlangıç yapmak istemiyor.

Esas sebep budur. Bu sebep olmasa batı çıkarlarını daha farklı şekilde korumasını ve hayata geçirmesini de bilir.

Rum toplumunun kendi demokratik tercih ve eğilimine göre detayına girildiğinde federasyon istemez yaklaşımı, 1963’teki hak, hukuk, adalete ve insanlığa aykırı yaklaşımına daha ağır bastığı için bizim görüş ve tezimiz kabul görmüyor dedim.

Bu da dünyada ne ilktir ne de son olacaktır.

Bölgedeki çıkarlar ve güç dengeleri Rum tarafının görüş ve tavırlarının koz olarak Türkiye’ye karşı kullanılmasını destekliyor.
Bunun için haklı olduğuna inandığını söylemekle oluyor olsa sorun hiç yok. Bizdeki dil ve sabır kimsede yok. Ama kazın ayağı öyle değil.
Maalesef ülkelerin çıkarları ve o ülke çıkarlarının bir de öncelik sıralaması var. Ticarette ve hatta bireysel ilişkilerde de çoğu zaman bu böyledir.
Kimin haklı ya da kimin istediğine ulaşabileceğini bu çıkarlar ve listedeki öncelikleri belirliyor.
Gücün ve çıkar listesindeki sırana göre kaderin belirleniyor.
Güç ise hem askeri hem de ekonomik varlığınızdan kaynaklanıyor.
Askeri güç, asker ve gemi sayısı ile alakalıydı.
Şimdi artık sayılar yeterli değil.
‘’Allah Allah’’ diyerek ölüme gidebilen asker sayısı kadar teknoloji de ön planda.
Las Vegas çölünden bir taraftan sabah kahvesini içerken elindeki atari oyun çubuğu benzeri bir aygıt ile seni dünyanın herhangi bir yerinde İHA ile ‘’selamlayabiliyorlar’’.
Çocukluğumuzda bunu bilim kurgu filmlerinde seyrederdik ama yok artık gerçek.
Düşman mevzisinin içine elektronik arı, böcek sokup, komuta merkezinin çatısına seni gözetlemek için gerçeğinden farksız elektronik serçe konduruyorlar.
Teknoloji de tek başına yetmiyor.
Bu çok eksenli gücü ayrı ayrı yeri geldiğinde de birlikte caydırıcı olarak kullanmayı bilme yetkinliği ülkelerin kaderinde fark yaratıyor.
Siyasetin genelinde, ama özellikle dış siyasette, dost ve düşman ölçüsünü iyi dengelemek ve dost biriktirmek önemli.
Biz Rum’un söyledikleri ve yaptıkları ile o kadar meşgulüz ki Türkiye’nin Kıbrıs siyasetindeki bu eksikliğini dile getirmiyoruz.
Nedense bugüne kadar Türkiye kendi sınırlı dost çemberini tanınma yönünde bize motivasyon vermesi adına lehimize devreye sokmadı ya da sokamadı.
S400 alabilecek derecede posta koymayı becerebilen Türkiye artık bu konuda da adım atması gerekmiyor mu?
T.C. devletinin ‘’farklı modeller de olabilir’’ diye ifade edilen değişen siyaseti içerisinde bunun da açıklığa kavuşturulması gerekiyor.
Federasyon görüşünün hayal olduğunu söyleyip eleştirenler Türkiye’nin elinin altındaki sınırlı da olsa bu dost çemberinin potansiyelini niye kinetik hale getirmediğini de sorgulamaları gerekmektedir.
Bu konuyu bu aralar sık sık gelip demeç veren T.C. yetkililerine su götürmez, katıksız bir şekilde artık sormamız gerekiyor.
Gün artık başarının resmini yavaş yavaş çizmeye başlama günüdür.

Denizde, Maraş’ta ve dost çemberindeki iki ayrı devlet hamlesine yönelik hareketliliğin birlikte ortaya konmasının hiç zararı olmaz.

Aksi takdirde bizim ergenlerin baştaki ‘’niye kabul görmüyor’’ sorusu karşısında bir süre sonra sıkışırsınız.

‘’Federasyonculardan’’ farkınız olmaz.

Çekinmeyin dünya siyasetinde zor oyunu bozar dönemindeyiz.

Normal olan artık ne kadar oyunlara fazla dirençle yaklaşırsak, ne kadar sahaya inip pratikte karşılığı olan adımlar atarsak, ne kadar dışarıdaki oyunları içerideki birlikle göğüslersek o kadar başarılı oluruz dönemi.

Biz de dünyanın bu yeni siyaset yapma anlayışı içerisinde üstümüze düşen rolü oynamaktan çekinmemeliyiz.

Özersay-Tatar ikilisinin siyasi risk alarak öncülük etmeye başladıkları iş birliğine dayalı iki ayrı devlet fikrine yapılacak desteklerden biri de dost çemberinde tanınma yönünde piknik ateşini yakmaktır.

Bir miktar motivasyonun zararı olmaz.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar