EN RENKLİ KIYAFETLER ÜTÜLENSİN, EN GÜZEL ŞARKILAR EZBERLENSİN - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Köşe Yazarları

EN RENKLİ KIYAFETLER ÜTÜLENSİN, EN GÜZEL ŞARKILAR EZBERLENSİN

nazar erişkin

İlk büyük kaybımı ilkokul beşinci sınıftayken yaşamıştım. Ölümle yüzleşme, ciddiyetini anlamaya çalışma ama anlayamama, etrafındaki herkesin acılı oluşu ve seninle doğru dürüst ilgilenememesi… Sızısı geniş zamana yayılan bir acıydı. O zaman farketmiştim. Cenaze evlerinin farklı bir dinamiği var. Çok acımasız gelmişti bana cenaze sahibinin geleni gideni yedirmesi; en yakınların hizmet etmesi. Pek çoğunun hizmet beklemesi de… O halimle herkese gitmelerini söylemek istemiş, sonra en yakın hissettiklerimin yanına sokulma ihtiyacı hissetmiş, hepsinin türlü meşguliyeti olduğundan bir köşeye pısıp kalmış ve en sonunda çocuk olmanın verdiği saçmalayabilme lüksüyle; hayatımda belki de bir daha asla görmeyeceğim insanlarla ilgili kafamda uydurduğum hikayelere dalarak el ayak çekilmesini beklemiştim. Cenaze evinin ayrı bir kokusu vardır… onlarca insanın bıraktığı koku, uzunca bir süre havada asılı kalır yabancı insanların, yabancı tencerelerde getirip mutfağa yığdığı, birbirinden yabancı yemeğin kokusuna karışır. Cenaze evinde uyanmak berbattır… Evin gerçek sahibi artık orada yoktur ve buna karşın kısa olmasını umduğun ama süresini tam kestiremediğin bir süre için orada kalman gerektiğini bilirsin. Asla tanımadığın ama her nasılsa seni tanıyan insanların üzüntüyle karışık çocuk olmandan mütevvellit seni görünce suratlarına yerleştirmeye çalışıp hiç de başarılı olamadıkları eğreti gülümsemeyi söküp asılı kaldığı yüzden atmak istersin. Cenaze evinde zamanın akışının başka bir ölçü birimi vardır. İddia ederim ki gün 24 saat, hafta 7 gün değildir orada. Üst üste 3 kez aynı günü yaşamış gibi hisseder; ilk uyanışta hiç bir şey hatırlamadığın o saniyenin belki de 1/10’luk süresini 1 saat gibi geçirirsin ya da geçirmiş olmayı diler, duş almadan günler geçirir, evin başka odalarından gelen ağlama sesleriyle bölünen uykuna uladığın gecelerle savrulursun çoğu zaman. Cenaze evinde özelin yoktur. Her odada tanımadığın öbekler, başları önde,  artık o evde olamayacağını idrak ettiğin kaybın hakkında konuşur. Ufak dedikodular işitir kulağın, duymamazlıktan gelirsin. Onlar da duymadığını ya da belki anlamadığını düşünüp devam ederler. “Falancanın kızı bu, ne kadar büyümüş, kaça gidiyorsun sen” gibi ortamın hissinden bağımsız, haliyle alakasız soruların muhatabı olursun. Neyse ki akşam olur, herkes gider, o koku gelir yine. Cenaze evinin türlü çeşit ruh hali vardır. Aniden saçma bir anı gelir aklına hıçkıra ağlaya gülersin,  hiç acıkmadan dolu yemek yersin, çok acıkır söyleyemezsin, mutfakta hep sigara içen insanlar olur. Duman altı o odaya girip bir su içemezsin. Dilini bilmediğin dualara “amin” dersin. Kadınların çantasından çıkardıkları eşarpları acemice kafalarına takışlarını seyreder, kime yakıştı kime yakışmadı kritiğine girişirsin. Kimin getirdiği yemeğin daha güzel olduğu da konuşulur, gülünür de, bundan vicdan azabı da duyulur, üzülünür de, yapılamayanlar, tutulmayan sözler, en vicdan azaplık anılar belirir ve kuşkusuz en tahammül edilemez olanları onlardır. Günler geçer, eski kalabalığını kaybeder cenaze evi, eski kokusunu bulmaya başlar. Evin sakinleri hayatlarına eksilerek devam eder. Gidene dair anıların anlatılması sürer bir süre daha. Hayat sana, sen hayata yaklaşırsın yine. Unutmazsın asla mıhlanır o acı ve hiç dinmez sızlaması burnunun ama alışırsın işte; kabul eder ve yoluna devam edersin…

Koca bir cenaze evi gibi ülke. Bir ayı aşkın süredir o evde yaşar gibiyim. Tadı tuzu yok pek çok şeyin. Havada o yabancı koku asılı kalmış değil belki ama hayatlarımız sanki askıda. Üstelik devam eden onca şeye karşın, pek çoğu aynı değil gibi bir taraftan.


Çocukken çoğunu tanımadığım o insanları evden kovma isteği uyandıran cenaze evi yemeklerine bakış açım değişti. Artık ortak acıları aşmak için, birleştirici olabilecek her şeye sıkı sıkıya sarılmamız gerektiğini biliyorum. Çocukluğumun ilk kaybının ardından, üzerine yeni kayıplar eklediğim yılların beni hazırlayamacağı türden acılar varmış. Ses tonunu bilmediğim, yüzünü görmediğim onbinler’e; İsias katliamında kaybettiklerimize, hepimizi şoke eden ve topluca gelen bu yıkıcı acıya nasıl hazır olunabilirdi ki? Bambaşka bir tecrübe bu yaşadığımız. Ülkenin tamamını cenaze evine çeviren acı, mıhlandığı yerde kalarak bizi başka bir kmecraya havale ediyor… Artık bu korkunç yıkımın sorumlularından hesap sorma motivasyonu, bizi birbirimizle omuz omuza vererek, avaz avaz bağırma gücü toplamamıza vesile oluyor.

İşte böyle bir ortamda pek çokları “Türkiye’de korkunç bir yıkım var bunlar da daha kimin aday, kimin yardımcı olacağı derdinde” diyor ya, anlıyor ama asla hak vermiyorum. Türkiye 10 Mart’ta start verilmesiyle seçim takviminin işlemeye başlayacağ bir sürece giriyor. Korkunç yıkımın sorumlularından hesap sormak da; yeni yıkımlar olmamasını sağlamak da, ortaklaşılarak verilecek mücadelenin eseri olacak. Çok ciddi ve bu kez geri dönülemez bir yol ayrımında olan Türkiye; farklıların acılarını paylaşarak ve demokratik yollardan hesap sorma yetisiyle kaldıracak üzerinden ölü toprağını. Ayrışmaların ya da aynıların değil ama, ortak müşterekte bir araya gelebilecek herkesin safları sıklaştırması gereken bir dönemdeyiz. Kimsenin ortaya kendi ideallerini koyma lüksü olduğunu düşünmüyorum. Kilometrelerce uzaktan gidip bizim bile enkazında kaldığımız bir sistemin ezip geçtiği onca değere rağmen; sağ kalan her bir yanımızla sonuna kadar direnmek belli ki bize düşen.

Bana hayatımı veren kadın; canım annem “Türkiye dinamiklerine akıl sır ermez; ümit de kesilmez” der hep. Ne zaman umutsuzluğa düşsem; silkeleyip beni hemen “enseyi karartamayız” rayına sokar. Borcumdur canım Reyço’ma; karartamam enseyi; kararttırmam size de!

En renkli kıyafetlerimiz ütülensin, en güzel şarkılar ezberlensin, en kırmızı rujumuz hazırda beklesin. Tüm acılarımızdan bilendiğimiz o güzel günleri kazanacağız. En çok biz kadınlara yakışır iyiliği çoğaltmak, birleşe birleşe çok olmak, direnmek ve kazanmak. Direnen tüm kadınlara, insanlara ve direnerek gelecek güzel yarınlara…

Tepki göster
Bayıldım
2
Bayıldım
Huzurlu
1
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
1
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
1
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar