Doğal gaz çıkmazı - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
Köşe Yazarları

Doğal gaz çıkmazı

Kıbrıs’ın iki-toplumlu, iki-bölgeli, siyasi eşitliğe dayalı bir federasyon temelinde yeniden birleşmesi ve Doğu Akdeniz’de bir iş birliği ve istikrar ortamının ortaya çıkması için motivasyon unsuru olması umulan doğal gaz, tam tersine, adada kapsamlı çözüm müzakerelerinin askıya alınmasına kadar varan bir restleşme nedeni haline geldi.

Adanın gelecek 200 yıl boyunca enerji ihtiyacını karşılayabilecek ve Türkiye’ye, sadece daha ucuz gaz arzı yoluyla değil, ülkeyi bir doğal gaz geçiş noktası haline getirerek ekonomik ve stratejik faydalar sağlayabilecek miktarda olduğuna inanılan Kıbrıs doğal gazı ile ilgili sürecin bu noktaya nasıl geldiğine bir bakalım.


Geçtiğimiz yıllar içinde, Güney Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölge olarak ilan ettiği ve 13 parsele ayırarak hidrokarbon arama ruhsat ihalelerine çıktığı alanda, Noble Energy 12. parselde, ENI/KOGAS 2, 3 ve 9. parsellerde, TOTAL ise 10 ve 11. parsellerde doğalgaz arama ruhsatlarını aldı.

Noble Energy’nin 2011 yılının Eylül ayında Afrodit adı verilen 12. parselde doğal gaz arama çalışmalarına başlamasıyla, Güney Kıbrıs ile herhangi bir deniz alanı sınırlandırma veya Münhasır Ekonomik Bölge anlaşması bulunmayan Türkiye harekete geçti. Önce dönemin Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan ile KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu arasında, Türkiye-KKTC Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması imzalandı; hemen ertesi günü ise, KKTC Bakanlar Kurulu, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) Kıbrıs’ın etrafındaki deniz alanlarında petrol-doğalgaz arama ruhsatları verme kararı aldı. TPAO, Akdeniz’de arama ve sondaj yapacağı alanları, A’dan G’ye kadar simgeler verdiği 7 bölgeye ayırdı. Haritada da görülebileceği üzere, Güney Kıbrıs ile TPAO’nun doğalgaz arayacaklarını ilan ettikleri bölgelerin çoğu çakışıyor.

ENI/KOGAS’ın Eylül ayı sonunda TPOA’nun ruhsat alanı ile çakışan 9. parseldeki Onasagoras havzasında, sonuçlarının, hem Kıbrıs hem de Doğu Akdeniz enerji politikalarını etkilemesi beklenen sondaj çalışmalarına başlamasıyla, Türkiye bölgeye savaş gemileri göndererek söz konusu çalışmaları yakın takibe aldı. Türkiye 4 Ekim’de ise, NAVTEX (yazılı seyir uyarı sistemi) üzerinden, hakları ENI/KOGAS’a ait parsellere (1, 2, 3, 8 ve 9. parseller) de giren bir alanı rezerve ederek 20 Ekim – 30 Aralık tarihleri arasında sismik çalışmalar yapacağını duyurdu. Noble Energy’nin doğal gaz arama çalışmaları sırasında da Türkiye bölgeye savaş gemileri ve sismik araştırma gemisi göndermiş, NAVTEX yayınlamış ve araştırma yapılan parsellere girmişti. 

Türkiye’nin bu adımı üzerine, Kıbrıs Rum tarafı, 11 Şubat 2014’te yayınlanan ortak açıklama ile yeniden başlayan kapsamlı çözüm müzakerelerini askıya aldı. Rum Başkanlık Sözcüsü Nikos Hristodulidis, geçtiğimiz hafta yaptığımız röportajda, uluslararası toplumdan “Türkiye’yi, kararını değiştirmesi, kendi münhasır ekonomik bölgemizdeki egemen haklarımıza saygı göstermesi ve müzakerelerde olumsuz bir ortam yaratacak eylemlerden kaçınması konusunda ikna” etmesini beklediklerini belirtti.

Ancak, Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası toplumun deniz yetki alanları ile ilgili bu anlaşmazlığa sert bir şekilde müdahil olmaya pek de istekli olmadığı anlaşılıyor.
Gelişmeler üzerine Güney Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölgesi’ndeki egemen haklarını tanıdıklarını açıklayan ülkelerin, aynı zamanda her iki tarafa da itidal çağrısı yaparak Türkiye’ye karşı çok katı bir tavır almaktan kaçındıkları gözlemleniyor. BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Danışmanı Espen Barth Eide de, geçtiğimiz gün Rum devlet televizyonu RIK’e konu ile ilgili verdiği röportajda, bu sorunun çözülmesinde uluslararası toplumun bir rol oynamasının beklenmemesi gerektiğinin altını çizdi.

Kendisi Norveç Dışişleri Bakanı iken, Norveç ile Rusya arasındaki zorlu münhasır ekonomik bölge pazarlıklarında yaşanan sorunlara uluslararası toplumun mesafeli durduğunu hatırlatan Eide, “Soğuk Savaş döneminde bile, deniz sınır alanları ile ilgili ihtilaf, anlaşmazlık veya sorun yaşarken dış dünyadan kısıtlı destek gördük. Genelde, iki ülke bu konuda anlaşmazlık yaşarken, diğer ülkeler herhangi bir pozisyon almak konusunda ihtiyatlı davranırlar. Dolayısıyla, belki uluslararası toplumun bu konuda destek haykırışlarında bulunacağı varsayımı vardı, ama bu, uluslararası toplumun normalde yapacağı bir şey değil” dedi.

Türkiye’nin 20 Ekim’den itibaren araştırma yapmak üzere rezerve ettiği alan, 9. parselde ENI/KOGAS’ın sondaj yaptığı alanın sınırına dayanıyor, ancak çakışmıyor. Dolayısıyla ENI/KOGAS’ın çalışmalarının pratikte bu gerginlikten etkilenmesi beklenmiyor. Şu anda ENI/KOGAS, Bahama bandıralı sondaj gemisi Saipem 10000 ile 9. parselde doğalgaz arama faaliyetlerine devam ediyor. Türkiye ise, bu faaliyetleri her gün bölgeye gönderdiği savaş gemileri ile izliyor.

Doğru ele alınması halinde büyük bir fırsat olabilecekken, şimdiye kadar tarafları daha derin şekilde bölen bu sorunun önümüzdeki günlerde nasıl aşılacağını hep birlikte göreceğiz. Ancak, artık sadece Türkiye ve Kıbrıs’ı değil, milyar dolarlık çok uluslu devletlerin çıkarlarını da etkileyen bu gerginliğin net şekilde ortaya koyduğu şey, adada kapsamlı bir çözüme duyulan acil ihtiyaçtır.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar