Ölümüne, doya doya yaşamak lazım. Terör sana bir kez daha lanet olsun!
(1) Petrol fiyatlarında yukarı yönlü başlayan düzeltmenin cari açıktaki daralmayı yavaşlatacağı
(2) Rusya gerginliği nedeniyle iptal edilen turlarların güney sahillerine bu yaz bereket getirmeyeceği
(3) Tırmanan iç güvenlik endişeleri nedeniyle Türkiye’ye yönelik turist akımlarının azalmaya başlaması
TL ve TL cinsi yatırım araçları için pek de olumlu görünmüyor
Ancak, küresel merkez bankalarının bir kez daha kordineli bir şekilde piyasa desteği sunması, risklerin göz ardı edilmesine zemin hazırlıyor
TCMB’nin 24 Mart tarihinde düzenleyeceği olağan PPK toplantısından olası bir faiz indirimi dedikodularını duyuyoruz
Piyasa Özeti ve Yorumu
Geride bıraktığımız hafta hatta bir adım daha geriye giderek Mart ayının genel manada piyasalar açısından coşkulu ve mutlu bir dönem olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. İlk olarak sahneye çıkan Japonya Merkez Bankası’nın faiz oranını negatif seviyeye çekerek (% – 0,10 seviyesine) 80 trilyon Yen aylık tahvil alımı gerçekleştirdiği, devamında Avrupa Merkez Bankası’nın benzer bir şekilde faiz oranını % – 0,40 baz puan seviyesine çektiği ve aylık 80 milyar EUR tahvil alım yaptığı; geride bıraktığımız Çarşamba günü FED’in de iyimserlik zincirine oyun bozmadan katılarak çekirdek enflasyonunu % 2,3 seviyesine çıkmasını bile geçici faktörlere bağlayarak bir süreliğine faiz artırımını rafa kaldırması haliyle riskli enstrümanlara olan talebi daha da artırdı. Özetle, piyasa tabiri ile, helikopterden para yağarcasına finansal sisteme enjekte edilen bol ve uzun vadeli ve ucuz paranın yardımı ile piyasaların costuğunu görüyoruz. Hatta para almayanı dövdükleri bir ortamdan söz ediyoruz (negatif faiz). Hal böyle olunca ve dünyada bol bol para olunca, getirisi yüksek ve riskli varlık sınıfına giren hemen hemen tüm enstrümanlarda ralli yaşanıyor. Avrupa Merkez Bankası kararı ile 2,90’lı seviyelere gerileyen USD/TL kuru, FED kararının daha da büyük bir çosku ile karşılayarak 2,84 seviyesini test etti. Ayrıca, son haftalarda dünya hisse senedi piyasalarında lokomotif görevi üstlenen petrol fiyatlarında görülen yüskeliş hatta arz fazlasının kısılmasına yönelik beklentilerin de devam ettirdiği süreç, küresel borsalara alım getirmeye devam ediyor. 17 Nisan tarihine ertelenen Katar’ın başkenti Doha’da yapılması planlanan OPEC ve OPEC dışı ülkelerin petrol üretim miktarlarını Ocak ayı seviyelerinde sınırlamalarına ilişkin toplantıya yönelik beklenti ile Brent cisni petrolün varil fiyatı 41 dolar seviyelerinde salınmaya devam ediyor. Her ne kadar petrolün değer kazancı net enerji ithalatçısı olan Türkiye’nin işine pek gelmese de, küresel ekonomi için kötümser fiyatlamaların azalması anlamı taşıyara moralleri yükselterek risk iştahını körüklüyor. Borsa Istanbul cephesinde gösterge BIST100 endeksi ralli yaparcasına haftayı 83bin seviyesine yakın bir seviyede tamamladığını not ertmek gerekiyor. Borsanın 81 bin seviyelerinde bulunan önemli teknik seviyeleri de aşması ardından kademeli olarak 84bin seviyesine varan bir yükseliş yaşanma ihtimali de artmış görünüyor. Örneğin, ABD cephesinde iyimser havanın FED ile perçinlenmesi ardından Dow Jones sanayi endeksi yıla başladığı 17,414 seviyesini Cuma günü 17,600 seviyesine yükselerek egale ederken, yılın tüm kayıplarının da telafi edildiğini görüyoruz. Diğer bir bakış açısı ile, küresel merkez bankaları ekonomiye likidite enjeksiyonu yaparak, paranın ihtiyacı olan sanayici, iş adamı veya en geniş tanımı ile kredi ihtiyacı içinde olan gerçek / tüzel kişilere giderek tıkalı kanalların açılması ve ekonominin canlanması hedefleniyordu. Ancak gelinen noktada, piyasaya basılan paranın sermaye piyaslarında piyasalarında sıkıştığını görüyoruz.
Türkiye cephesinde ise gündem elbette yukardaki parakrafın şu anda hiçbiri değil. Haftasonu yaşanan elim terör olaylarına lanet getirmek maalesef rutin bir hal aldı. Hayatını kaybeden tüm masum insanlara Allah’tan rahmet dilerken, yaralılara ise acil şifalar diliyoruz. Masum insanları hedef alan terörist zihniyeti kınıyor ve son olmasını temenni ediyoruz. Terör endişesi ile haftasonu düzenlenecek ve her daim Türkiye’nin gündemi tutan Galatasaray – Fenerbahçe derbisinin bile ertelenmesi işin ciddiyetini gösteriyor. Netice itibarı ile, sosyal medyada 50 bin kişinin güvenliği bile sağlanamadı gibi açıklamaları pek mantıklı bulmuyoruz. Rasyonel insanların hesaplanmış riskleri alabildiğini unutmamak gerekiyor.
Yeni haftada, gözler, küresel merkez bankalarının atmış olduğu kordineli adımlar ardından TCMB’nin içerdeki tutumuna çevrilecektir. Başkan Başçı’nın Nisan ayında görev süresinin dolacağı görüşünden hareketle faiz oranlarında herhangi bir değişiklik yapılmayacağı görüşü ağır bassa da, piyasa dedikodularında, özellikle FED’in korkulacağı kadar faiz oranlarında artırıma gitmeyeceği beklentisinin iyice oturması ardından, TCMB’nin de ekonomik aktiviteyi canlandırmak adına faiz oranlarında indirime gidecebileceğine yönelik duyumlar dolaşıyor. Netice itibarı ile, 24 Mart tarihinde sonuçlanacak olağan toplantıda TCMB’nin faiz koridorunun üst bandını indirme ihtimalinin arttığını ve sadeleştirme adımının başlayabileceğini düşünüyoruz. Manşetlerden de aktardığımız üzere, içere patlak veren güvenlik endişeleri, Türkiye’nin Batısında hakim terör korkusu, Doğusunda ise PPK terör örgütüne yönelik operasyonların şehir sokaklarını harabeye çevirmesi ve toplumsal huzurun bozulmasını elbette olumlu olarak yorumlamak mümkün değil. Diğer taraftan, petrol fiyatlarının 27 dolar seviyelerinden kademeli olarak 41 dolar seviyelerine yükselmesi ve arz kısma önlemleri ile yükselişin bir müddet daha devam edebileceği beklentisi netice itibarı ile cari açıkla savaş anlamında pek de olumlu gelişmeler değil. Cari açığın neredeyse % 90’nına yakın kısmının enerji ithalatı olması nedeniyle enerji fiyatlarında Haziran 2014’den beridir devam eden serbest düşüşün sona ermesi ve şayet yükselişin devam etmesi durumu TL ve TL cinsi varlıklar açısından pek de olumlu gelişmeler değil. Türkiye’nin öncelikle siyasi çekişmelerden ve terör belasından toplumsal huzuru sağlayarak kurtulması ve küresel merkez bankalarının sağlamış olduğu bu bol likidite ortamından zaman kazanarak yapısal reformlara yönelmek suretiyle ekonomi açısından yabancı yatırımcıyı ülkeye getirececek “olumlu hikayeyi” yaratması gerekiyor. Bunların olmadığı sürece, yurtdışı kaynaklı ana gündemin yarattığı rüzgara Türk mali piyasaları da eşlik etmeye devam edecektir. Bunun ötesinde yazılacak her cümle, bu belirsizlik ortamında, hayal ürünü satmak ile aynı kefede olacaktır.
https://www.iktisatbank.com/doviz-kurlari
