“Bir gün aklına gelecek olursam
Bana şiir ısmarla,
Eylül’ü konuşalım…”
…demiş Üstad Cemal Süreyya.
Ne güzel de özetlemiş birkaç cümle ile…
Ayların en hüzünlüsü, en mağruru, en utangacı, en sancılısı ve en güzeli…
İçinde herşeyden birşey barındıran anıları biriktirmiştir yüreğinde.
Buruk sevinçlerimizin, nedensiz gülüşlerimizin, an’lık bitişlerimizin, gelip gidişlerimizin güz sancılı hüzünleridir onlar…
Bulutun göz yaşı toprakda, güneşin kolları boynundadır…
Sabah serininde ki en temiz koku gibi, akıp giden hayatın, usulca gelip geçen yaşamın, mis kokulu bir kadının, özlem dolu gülüşüdür o…
Sarının her tonunda binbir hali vardır…
Her tonunda bin bir hayat…
Her tonunda ayrı bir yaşanmışlık…
Ve, her tonu ayrı bir hüzün…
Göçmen kuşların kanatlarında ki hasret halidir…
Gitmelere en yakın şahitlik edendir…
Toprağa düşen yaprakların kimsesizliğinde
Ağacın dimdik duruşuna şahitlik edendir o…
Sıcak tenlerde, soğuk bir ürperti bırakan rüzgarın kendisidir o…
Kışın bütün suçlarını üzerine alan,
Ağustos böceğine kapılarını açan,
Çalışkan karıncaların yollarında kuru yapraklardır o…
Sarının serinliğinde
Usulca ayak dibinde uyuyan
Kedinin hırıltısıdır o…
İşte biraz çok, biraz az
Biraz hırçın, biraz durgun
Yaramaz bir çocuğun çığlıgıdır o…
Sevdalar hep Eylül imiş…
Sevdalar Eylül’e imiş..
Eylül’ü beklermiş yürekler
Eylül Aşk imiş…
Piraye’nin Nazım’ı aşkı Eylül’lün getirdiği hüzünle can bulmuştur;
“Kitap okurum içinde sen varsın
Şarkı dinlerim: içinde sen
Oturdum ekmeğimi yerim: karşımda sen oturursun
Çalışırım: karşımda sen
Sen ki, her yerde hazırı nazır’ımsın
Konuşamayız seninle,
Duyamayız sesini birbirimizin
Sen benim sekiz yıldır dul karımsın…”der.
Ve Cemal Süreyya devam eder hiç soluk almadan,
Eylül’ün çaresizliğinde
“ İzlerini çizdiği zaman ansızın gidişin
Şimdi yoktu bir anlamı suskunluğun
Çırılçıplak kalakaldım sessizliğin orta yerinde
Sonra sesime yankı vermeyen uçurumlar kıyısında yürüdüm bir zaman
En çok sesini aradım
Gözlerinde asılı bıraktığın yerdeydiler hala
Gözlerini sildi zaman
Dedim ya… Eylül’dü
Savruluşu bundandı kimsesizliğimizin”
Lafın kısası;
“Her sevdanın bir Eylül’ü,
Her Eylül’ün bir hüznü…”