DAÜ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ ŞİİR GECESİ - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Pazartesi, Mayıs 6, 2024
Köşe Yazarları

DAÜ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ ŞİİR GECESİ

24 yıldır çalıştığım ve artık ikinci yuvam olan Doğu Akdeniz Üniversitesi sadece bilime değil, sanata da katkı sağlayan bir kurum. Kıbrıs’ın gözbebeği, Mağusa’nın bağrından çıkıp dünya çapında başarılara imza atmaya koşan bir gurur abidesi. Öğrencilerine dersler yanında farklı bakış açıları kazandırabilmek için de sosyal, kültürel, sanatsal etkinlikleri sunan bir bakış açısına sahip.


İşte cuma akşamı sağlık bilimleri fakültesince düzenlenen şiir gecesi de buna güzel bir örnekti. O gecede öğrencilerle kazandığımız anlar azımsanacak gibi değildi. Derslerin haricinde şiire, müziğe gönül vermiş pırıl pırıl gençlerle sahneyi paylaştık o akşam. Dekan Mehtap Malkoç’un ev sahipliğinde gerçekleşen geceye Othello Şiir Grubu olarak destek verdik, şair arkadaşlarımızla birlikte. Müzik bölümünde öğrenim gören gençler gitar, yan flüt, çello gibi enstrümanlarıyla gerçekleştirdikleri performansları ile şiirlere ruh kattılar. Gecede Bülent Fevzioğlu, Fatma Akilhoca, ben, Arif Albayrak ve gecenin organizasyonunu üstlenen Dervişe Güneyyeli Kutlu, sağlık bilimleri öğrencileri ile birlikte şiirler okuduk hep birlikte. Salonu dolduran öğrenciler şiirleri çıt çıkmadan dinlediler. Pek çok büyük organizasyondan çok daha anlamlı ve samimi bir geceydi bu etkinlik. Öğrencilerin o heyecanları, sahnedeki şiirsellikleri, gözlerinin içindeki samimiyet, hayata yeni başlamanın verdiği o hissedilen enerji çok güzeldi ve bize de bulaşmıştı.


Üniversitemle bir kez daha gurur duydum. Şiirle, müzikle müfredat olarak yakın olmayan bir fakültenin bu etkinliği hazırlaması ve öğrencilerine sunması gerçekten de takdire şayandır ve örnek teşkil etmelidir. Öğrencilere ağır dersleri yanında farklı bakış açıları getirme çabası çok değerli bir uğraştır. Bu açıdan Sağlık Bilimleri Fakültesine ve Othello Şiir Grubu adına organizeyi gerçekleştiren Dervişe Güneyyeli Kutlu’ya teşekkür ederim.

TOPRAK ANA

Zaman aldıklarını geri vermeyince
Toprak ana gürbüz fidanlar sundu önüme
“Al, büyüt” dedi, bereketli topraklar üzerinde
“İçinden cennet çıkan insanlar ek yaşamına”
Diye buyurdu iç ses
Esmer tenlerimiz
Hayatlarımıza ektiklerimiz ve söktüklerimizle
Yeniden başlıyoruz her şeye
Toprak ana ile ben

 

KURTLU MEYVE

Bu hayat ağacında sen de bir meyvesin
Kabul!
Hani dalına tutunamayıp
Zamansız çürüyerek
Yere düşenlerden!
Meyvesin sen de meyve,
Faydasını insana veremeyenlerden!

B.B.

MASALSIZ KALAN ÜLKE

Bir varmış, bir yokmuş… Ezbere bir düzende, dört köşeli bir düzlükte, eksiklerin ve noksanların aritmetiğinin çıkarılamadığı bir ülke varmış. Öyle bir ülkeymiş ki bu, insanlar gülmeyi beceremedikleri için bilgisayarlar aracılığıyla gülme, öpme, sevme, özlem sembollerini yollarlarmış birbirlerine. Öyle çok ağrırmış ki başları, düşlerini ve düşüncelerini kullanmayı unuturlarmış. Baş ağrılarını dindirmeye yetmezmiş ağrıkesiciler ve ne nane limon alabilirmiş mide yanmalarını, ne de  ilaçları varmış yatıştırmak için ruh spazmlarını. O ülkedeki evlerde masalların yerini CD’lerdeki süper kahramanlar, çocuk hayallerinin yerini ise aksiyonlu dövüş sahneleri almış. Bir ülke ki mal varlığı arttıkça masalsız ve yoksul kalmış…
“Ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallarken” diye başlayan masalı kalmayan bu ülkede “yok” var olan en çok “şey” olarak geçermiş kayıtlarda. Ne yana dönseniz eksik bir insan, yarım bir ekmek, terk edilmiş bir cümle karşılarmış sizi olmayan sokaklarında gezinirken. Az da olsa yoku var etmeye çalışan işçiler, yüreklerinden sızan ter damlalarını sürme yapıp çekerlermiş gözlerine. Azmışlar, sevgisiz bir dünyanın yel değirmenleriyle dövüşmekten bir “şey” olunamayacağının yenikliğiyle, sessizmişler. Üstleri başları yırtıkmış, eskiymiş sevdaları ve kapkara is kokusu taşırmış hep bakışları… Bu işçiler hala masallara ve sevdalara inandıkları için dozerin başına geçerek kepçeyi daldırırlarmış anıların düşüncesine. Üst katmanlarda aşina yüzler, gelemeyen günler hırpalansa da eski günlerin gömütünü bulmak için durmadan, tınmadan, gülmeden çalışırlarmış. Sarsılan bir geçmişin iniltilerinin duyulduğu toprak direnince, işçiler dozerden inip kazmayı, çapayı alırlarmış ellerine. Bu, daha ince kesitleri geri getirme yanılgısını taşırmış hep içlerinde. Dozerleri düşleri, kazmaları sözleri, çapaları inançlarıymış. Tek bir damla kan akmadan yaralanırlarmış masalsız kalan ülkede.

Yoklar ülkesinde yoksulluk, çocukların bir parça düş kırıntısını bilgisayarın search tuşunda aramalarıyla başlamış. Aşk denen efsanenin inancı kalmadığı için yoksullar ülkesinin kahramanları bin bir çeşit sevgi ve özlem kartlarını iletirlermiş süslü ama kokusuz mektuplar eşliğinde.  Tanrısal bir güç ve tuşlu bir hükmedişle isimler kroslanır, bloklanır, silinir, yutulurmuş kurmaca bir mengenede. Bu masalsız sanal çöplüğe nice isim, an, duygu atılır, satılır, yakılırmış hayasızca… Bu dünyayı sokaklarda pirili oynayan çocuklar bilmezmiş, bilse de kullanmaz, kullansa da sevmez, sevse de öpmez, öpse de barınamazmış. Dizlerinde yaraları kanayan çocuklara klavyeler bir bardak su veremez, bir parça ekmek ve hellimin iştahlı tadından  yoksun bırakırmış.

Gün gelmiş korkunç yokluklarla sanallaşan ülkede yaşayan çocuklar, hayatı her şeyin sembollerinin yapıldığı bir dünyadan ibaret sanmış. Gün gelmiş şiirler isyan bayraklarını açarak, çıkarıp başını antolojilerden hesap sormuş “üşüyorsun ceketimi al” diye yüreğinin sıcaklığını veremeyenlerden…

Yoklar ülkesinde var olmak nice varlık arasında yok olmanın kaderini taşırmış içinde. Köşe başlarında bekleyen ölü sorgucuları ellerinde küf kokan bir parça ekmekle işçilerin başında nöbet tutarken, ağzından salyaları dökülen tarih yazgıcıları stokta kalmayanlar listesinin en başına “insan”ı yazmış. Zaman, tüm etçil umutlarını sürerken yoksullar ülkesinde, isimlerin üzerine çekilen  çizgiler çoğalırken ve şiirler lav olup patlarken, geri dönüş vakti gelmiş ait olunan yere  dozerler susmuş, kazmalar bırakılmış toprağın/yaşamın derinliğine. İşçiler uzak, yalnız bir yıldıza asmışlar ceketlerini ve isimlerinin karşısına toplam = zarar diye not atmışlar…

Masalı kalmayan ülkede bir yokmuş, pir yokmuş diye süregelmiş acılar…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar