“Çok çalışmaktan ölmüyorsanız, daha çok çalışın” - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

“Çok çalışmaktan ölmüyorsanız, daha çok çalışın”

Bizim ülkemizde haziran ayı sınav ayı olarak bilinir. İlkokul 5’inci sınıfların girdiği Kolej Sınavı, ardından 8’inci sınıfların girdiği Yerleştirme Sınavı ve son olarak da 12’nci sınıfların girdiği LYS… Dün ve bugün yapılan LYS sınavı ile bu süreç bu yıl tamamlanacak. Türkiye’ye bağımlı bir eğitim sistemimiz olması dolayısı ile bizim gençlerimiz de bu çağ dışı kalmış LYS tarzı sınavlarla mücadele etmek zorunda kalıyor. Türkiye’de bu LYS her ne kadar da “tek sınav, tek gün” anlayışından biraz olsun kurtulup, sınav birkaç haftaya yayıldıysa da, sınav hazırlığı en az iki yılı sürüyor. Bu tarz merkezi sınav anlayışı dünyada 3-5 ülkede kaldı artık. Özellikle uzak doğu ülkeleri nüfusun kalabalıklığı nedeniyle bu sınav türünü tercih ediyor. Düşünün ki 77 milyonluk Türkiye’de bu sınava 2 milyon insan giriyor, 1 milyar 360 milyon nüfuslu Çin’de ise 10 milyon genç üniversite sınavına giriyor. Çin, Japonya ve Güney Kore gibi uzak doğu ülkelerinde, gençler arasında sürekli artan intihar olayları da bu sınavlara bağlanıyor.

Uzak doğu ülkelerinin önemli bir kısmında gençler tüm eğitimleri boyunca yoğun bir çalışma temposu içerisinde üniversite sınavına hazırlanıyor. Bu sınav için gençlere tavsiye edilen en önemli şiar ise “çok çalışmaktan ölmüyorsan, daha çok çalışın” şeklindedir. Bu sınava hazırlanan gençler sabah 5’ten gece 10’a kadar ders çalışıyorlar.
Çinli gençler üniversiteye girebilmek için bu acımasızlığı, bu işkenceyi ne yazık ki yaşamak zorunda… Tabii ki uzmanlara göre bu durum çok sağlıklı değil. Gençler ne çocukluğunu ne de gençliğini yaşayabiliyor. Bu da sosyal bozukluklara neden oluyor. Eğitim literatüründe bu tür sınavların gençler arasındaki intiharı tetiklediği veya davranış bozukluklarına neden olduğunu içeren binlerce bilimsel makale ve tez bulursunuz.
Türkiye bu tür sınavlardan kurtulmak için uğraşıyor ama çalışmalar tam netleşmedi. İddialara göre 2016 yılında farklı bir üniversiteye giriş sistemi hayat bulacak. Ne ilginçtir ki OECD’nin düzenlediği ve en saygın düzey sınavlarından biri olan PISA sınavına göre Çin başta olmak üzere bazı uzak doğu ülkeleri de PISA sıralamasında en üst sıralarda yer alıyor.
Buna karşın Finlandiya gibi çocuğun mutluluğu ve yetenekleri doğrultusunda yetiştirilmesini benimseyen eğitim anlayışları da yine en üst sıralarda… Finlandiya’da Çin’in aksine rekabetçi bir sınav anlayışından çok süreç temelli ölçme anlayışı hakim.
Dünyada hakim olan anlayış daha çok bireysel farklılıkları ortaya çıkaran, daha özgürlükçü, öğretmenin ve öğrencinin rahat olduğu, baskıcı olmayan bir eğitim… Çin’de ve 3-5 ülkede ise devam eden baskıcı ve itaatkar bir eğitim modeli var.
Bizim ülkemize baktığım zaman kendimizi bir yere oturtamıyorum. Kağıt üstünde “öğrenci merkezli eğitim” gibi görünüyor ama uygulamada rekabetçi, baskıcı ve itaatkar anlayışa daha yakın gibi duruyoruz. Dolayısı ile de ne yaptığımız belli olmuyor. Teori ile uygulama uyuşmadığı için ortaya ciddi sıkıntılar çıkıyor.
Aslında karar vermek gerekiyor. Çocuklarımıza gençlerimize “Çok çalışmaktan ölmüyorsanız, daha çok çalışın” mı? diyeceğiz. (Ki bunu zaman zaman kolej sınavı ve üniversite sınavı dönemlerinde çocuklarımıza söyleyen vardır) Yoksa daha az rekabetçi, sosyal-duyuşsal öğrenme, değerler eğitimini de içeren, daha özgürlükçü bir eğitim modelini tercih edeceğiz.
Eğitimi yöneten ben olsaydım, çocukların çocukluğunu yaşayabileceği, Finlandiya modeline benzer modelleri seçerdim. Çocukların, gençlerin yarış atı gibi yarıştırılması ve başarıya sadece böyle gidilebileceğine inandırılmasını öngören bir eğitim anlayışı bizi çok ileriye taşıyabileceğini zannetmiyorum.
Dolayısı ile eğitim sistemimiz planlı radikal bir değişikliğe ihtiyaç duyuyor.
…Ama biraz da siyasi cesaret!


Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar