Bizim erik ağacı - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 18, 2024
Köşe Yazarları

Bizim erik ağacı

Dedikoduyu çok severiz ama “mişli geçmiş zaman” içeren bir cümle kurarak dedikoduyu paylaşmaktan uzak dururuz. Sahipleniriz dedikoduyu bir noktadan sonra.

Bundan dolayı olacak dedikodu ağızdan ağıza dolaştığında dedikodu olmaktan çıkar, gerçeğe dönüşür aktaranların dilinde. Bizim gibi ada dışında olan garibanlar da bundan nasibini alır.


Müzakere masasında ve arka planda ne olduğu bilinmese de, estirilen havaya bakan bir kesim Kıbrıs sorununu kastederek “anlaşma olacakmış” diyemiyor.

Ya ne diyor?

“Anlaşma oldubitti.” 

Sanki de biraz önce biten maçın sonucu gibi Kıbrıs sorununun çözüldüğünü kabullenmiş bir halimiz var. Türkiye bizim adımıza anlaştı. İş bitti. “Mişli geçmiş zaman” bile yok.

Bu kadar kolaysaydı 50 senedir niye çözülemedi? Ya da uzağa gitmeyelim Rum’un Annan planına 75% hayır diyen kesimi nasıl ikna olacak?

Onun da cevabı hazır.

Bu sefer bu oldubittinin neferleri siyasetçi ve gazetecilerden daha fazla iş adamları ve din adamları olmuş. Olmuş değil, hadi oldu diyeyim, çünkü bunun dedikoduluk bir tarafı yok. Her gün gazetelerde resimleri ve temasları var.

İş adamları anlaşma sonrasını düşünerek bayilik kapma, iş bağlantısı kurma derdinde. İş adamlarını hadi kendi denkleriyle iş bağlantısı yapmak adına bir araya gelip biz anlaştık havasına hava katmalarını anlıyorum da din adamları bir araya geldiklerinde ne konuşuyor anlamış değilim. İşimiz Allah a kaldı diye ortak bir duanın mı peşindeler.

Anlayacağınız erik ağacı gibiyiz.

Bilmeyenlere hatırlatalım.

Her Mart ayında gelen öncü ilk sıcak hava akımıyla hemen çiçek açar erik ağacı. İstanbul’da bizim evin bahçesinde de var. 13 sene önce evi aldığımızda ektik.

Çiçek açınca, geç karşısına seyret o kadar güzel ve umut verici ki. Allah’ım dersin o kadar budama, çapalama, sulama, ilaçlamadan ve kardan kıştan koruma önlemlerinden sonra en nihayet bu sene tamamdır. Bu kadar çiçek açtı bu sene kim yiyecek bu kadar eriği. En nihayet turnayı gözünden vurduk, reçel bile yaparız.

Ama arkasından hemen gelen soğuk ve donla her sene ayni hüsran.

Ben bu “mişli geçmiş” zaman kullanmadan, bitmeyen soruna geçmiş zaman muamelesi yapanları bizim bu erik ağacına benzetiyorum.

İstatistik ilmi açısından bakılırsa bir haklılıkları var ama.

Her başarısızlığa uğrayan denemeden sonra istatistiki olarak doğru çıkma olasılığı ilerisi için artıyor. Kolay değil 50 yıl oldu. Ha gayret eninde sonunda tutacak.

Ama aynı hikayeyi karşılıklı anlatarak farklı bir sonuç elde etmeyi beklemeye ne denir? Bunun da cevabını siz verin.

Dönüşümlü başkanlık hala daha tartışma konusu olduğu ortaya atıldı geçen hafta.

Normal mi bu?

Adadan gerçek kıvamında gelecek olan dedikodularla bunu da aşacağız eminim. Baksanıza çözüme din ve iş adamları öncülük ediyor.

Çözümün içine para ve Allah karıştı.

Bir de Amerika var onu atlamayalım.

Var mı bunun ötesi?

“Yersen papaz eriği” dedikleri şey herhalde bu.

Not: 13 seneden sonra ilk defa bizim erik ağacı Mart’tan sonra devam eden sıcak havayla Mayıs sonuna kadar hakikaten coştu ve bayağı meyve verdi. Ama gecen hafta İstanbul’a öyle bir dolu yağdı ki ağacın ne yaprağı ne de biraz daha büyüsün diye beklediğim meyvesi kaldı. Bir kez daha hüsran. Bu sefer meyvesini geçtim acaba ağaç zarar gördü mü diye düşünüyorum. Seneye her yıl yediğimiz üç beş tane eriği yiyebilecek miyiz diye de endişeliyim.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar