Bitmedi: (Kıbrıs Türk davası!) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

Bitmedi: (Kıbrıs Türk davası!)

Eşref ÇetinelEşref Çetinel

Bazı tarihi olaylara bazı kelimeler “özel” anlam kazandırır.. “Mücadele tarihi” gibi..

Açılımını yapmak gereğini duymadan bilirsiniz ki sadece iki kelimelik bu başlık, Kıbrıs Türk halkının  1963’lerden beridir sürdürdüğü “varoluş savaşımının” ifadesidir..


Bizim kuşak yetişirken, “Kıbrıs davası” derdi..

Rahmetlik Denktaş ben bu davanın avukatıyım diyerek attıydı kendini halkın önüne.

Dr. Küçük bu “davanın” ilk büyük savunucusu, uğraşanı olduğu için halkın lideri olduydu..

Fakat  “geçmişin Kıbrıs Türk davasına” nazire şu anda öylesi bir “dava anlayışı” var mı?

Sanmıyorum! Çünkü 1974’de gerçekleşen Barış Harekâtı ile birlikte Kıbrıs Türk halkı büyük oranda “adadaki bağımsızlık ve egemenliğine” kavuşurken, “varoluş davası” da “devlet oluşla” yer değiştirdiydi.. (Sonlandı demiyorum ama!)

Çünkü  bu kez de “müzakereler  süresince” yeni bir “Kıbrıs davası” başladı!

…GEÇEN akşam Havadis gazetesi “köşecileriyle” yazarları Sn. Cumhurbaşkanı Akıncı’nın davetlisiydiler. Son “futbol karşılaşması” anlatım ve yorumlarıyla  başlayan sohbet siyasi soruna kadar uzanıverdi ama yine de  “Sn. Cumhurbaşkanının düşünce ve görüşlerini öğrenmek için  altının doldurulması gereken bazı “başlıklar,” açılımlarının yapılabilmesi  şansı bulamadılardı..

Mesela hâlâ devam etmesi gerektiğine inandığım “Kıbrıs Türk halkının siyasi davası..”

Artık müzakere masasına kadar taşınan “iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini içeren bir federal sistem oluşumuna” yönelik sloganın “ne denli ulusal davayı yansıttığı” sorusuna verilecek cevap…

GERÇEKTEN Kıbrıs Türk halkı için “Kıbrıs halkı için bu çerçevesi belirlenmiş slogan “ulusal davası mıdır?”

Ne pahasına olursa olsun artık olmazsa olmaz denilen “siyasi eşitlik” yanı sıra, “iki bölgelilik” gerçeği dolayısıyla “iki toplumluluk” gibilerinden “başlıkların” altları dolduruldu mu ki  halkın  davası olarak ilkeleştirilsinler!

HATTA “siyasi eşitlik” dediğimiz kararlı tutumumuz..

Nasıl bir eşitlik? Nüfus oranlarının söz konusu olmadığı, azınlık çoğunluğun telaffuz edilmediği bir “eşitlik” mi? Yoksa Annan  planında yer alan ya da Anastasiadis’in Desantralizasyon” dediği gevşek federal sistem mi?

Çok kısaca “yönetim erkinde” yetkiler paylaşımı mı siyasi eşitlikten anlaşılan?

Yoksa nüfus eşitliğine dayalı bir “Merkezi Federal Meclis” mi?

VE tabi ötesi: “İki toplumluluk” ama Kuzey’le Güney coğrafyaları yeniden sınırlanırken nasıl bir “nüfus politikasında?”

…Kısaca Kıbrıs sorunu içindeki Kıbrıs Türk halkının “siyasi davası” hâlâ devam etmekte…                                                                                           **********

TOPRAKTAN MESLEKLERE KADAR SORUNLAR…

Dünkü yazımın bir bölümünde   “toprağa dönüş seferberliği” dediydim. Dediğimi önce ben beğendim. Kulağıma çok hoş bir seda olarak takıldı. Karanlıktan aydınlığa çıkarken duyulan o “görebilme” sevincini yaşadım..

Çünkü köyler boşandı! Pek çok köyde sabahları kahvehanesini açan da kalmadı.. Çünkü  artık tarlasına bahçesine gitmeden önce kahveye uğrayıp çayını kahvesini yudumlarken yarenlik yapacak “köylü” kalmadı, yok!

Sabah oldu mu arabalar dolusu “kamu görevlileri” kentlerdeki dairelerine taşınıyorlar!

SERZENİŞİ bir yana koyarak yazayım: Türkiye’de de benzer sorun yaşanıyor. Nohudu, buğdayı bile ithal etmek zorunda  kalan bir Türkiye var artık..

KKTC’nin sorunu ise “okumuşluk!” Otomatiğe bağlanmış bir süreçte anaokulundan başlayan eğitim üniversitede bitmekte. Yani yeni hayatına 22 yaşında başlayan her genç üniversite mezunu! Üstelik “KKTC’deki ihtiyaçlara göre değil, çağın “modası” haline gelmiş meslekler tercihinde! Dolayısıyla mesleki tıkanmışlıklar sonucunda da  “işsizlik” tavan yapmış!  Geriye tek çare kalmakta: Köye toprağa dönmek…

ÖTE yandan bir başka sorun da Mesleki Teknik Okullarda” yaşanmakta.  Ki yıllardır bu okullardan mezun olanlar “seçtikleri mesleği,  sanatı  değil, ilgisi olmayan öteki mesleklerle devlet dairelerinde çalışmaktalar!

OYSA “Mesleki Teknik  Okullarımız,”  her yönden Rum’a muhtaç olduğumuz dönemlerde “geleceklerimizin umudu” olarak kuruldulardı.

Üstelik hem olağan lise müfredatı  hem de ekstradan mesleki teknik eğitimin de eklendiği bir zorlukta!

Artı araç gereç yönünden de en çok parasal gideri olan masraflı okullar.

NE oldu ama? Mağusa’dakinden ilk öğrenciler mezun olduklarında soğan cücüğü gibi ortalarda kaldılardı!  Çünkü “iş yeri, atölye” açacak sermayeleri yoktu! Bazıları devlet kapılarına yamandıydı, bazıları memleketten göç ettilerdi..

Kısaca aradan yıllar geçti ama bu “Mesleki Teknik Okullarımıza” karşın ülkenin bu alandaki  olumsuz kaderi” değişmedi!

BEKLERSİNİZ ki bir başka kadersizliği yaşayan köylerde, tarımı ayağa kaldırsınlar! Ki haberlerden öğreniyoruz hayvancılık bile sürünüyor..

Oysa genelde çağın da getirdiği olanak ve teknolojiler sayesinde ülkelerde nüfus arttıkça hayvan sayıları  da artıyor. Bizde ise azalıyor! Nitekim  “KKTC’de deniyor, 4 yılda yüz bin hayvan eksilmiş. Gelin de et neden pahalı diye sorun!

PEKİ  neyimiz artmış? İşsizlerimiz!     Sonra? Kanserden,  Trafik kazalarından,  inşaatlarda çalışırlarken düşüp ölenlerimiz artmış!

Ha deniyor ki turistlerimiz de arttı ama inanmayın! Memlekete kaçak gelen zavallı işçiler bile nerdeyse ülkeye giriş yapan turist” olarak kaydediliyorlar!

Doğrusu şu ki “çözüme, ekilip biçilecek toprağa, terimizi akıttığımız için  bizim olacak vatana” çok ihtiyacımız vardır, çokkk!

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar