Biraz saftiriklik biraz da aptallık - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Çarşamba, Nisan 24, 2024
Köşe Yazarları

Biraz saftiriklik biraz da aptallık

Bekir AzgınBekir Azgın

Ben, oldum olası, biraz saf biraz da aptalımdır. Geçen hafta başımdan geçenler bunun bir kanıtıdır.
3 Ağustos, Cumartesi. Saat 18.30 civarı.

Saat 19.00’da bir arkadaşla buluşacağımız için evden çıkacağız. Bu nedenle hazırlık yapıyoruz.
Kapının zili çaldı. Gidip baktım. Genç bir adam kapıda duruyor. Elinde bir defter veya dosyaya benzer bir şeyler tutuyor. Hemen izaha başlıyor:


“Tapu dairesinden geliyoruz. Koçanlar yenileneceği için arsanın ölçümünü yapacağız. Bizi avluda görürseniz merak etmeyin. Elimde görevlendirme mektubu da var. İsterseniz okuyabilirsiniz”.
Bir memura güvensizlik olur mu? “Gereği yok” dedim “buyurun ölçümlerinizi yapın”.
Geç saatlere kadar dışarıda olacağız ya. Evden çıkmadan önce, kedileri yedirmem gerekiyor. Kedileri yedirmek için avluya çıktığım zaman, baktım, kapıda gördüğüm kişinin arkadaşı, elindeki uzunca bir künkü evin duvarına yaslamış bir şeyler yapıyor.

“Ölçümü böyle mi yapıyorsunuz?” diye sordum. “Yok abi” dedi “zaten bitirdik”. İkisi de sokak kapısından çıktı ve kapıyı itinayla kapattılar.
Kedilere mamalarını koydum ve birbirlerinin yemliğine saldırmasın diye bekliyorum.
Tapu memurları da ölçüm yapmak için yan taraftaki binaya gittiler. Sağını solunu inceliyorlarken koşarak nöbetçi asker geldi.

Asker: Ne yapıyorsunuz? Burası askeri bölge. Sivillerin girmesi yasaktır.
Tapu memuru: Tapudan geldik. Ölçüm yapıyoruz.
Asker: Komutana telefon edeyim. Komutandan izin almak gerekir.
Tapu memuru: Tapudan geldiğimizi söyle.
Biraz sonra derinlerden askerin sesi geldi: Bekleyin, komutan geliyor.
Bu işte bir tuhaflık vardı. Merakla olayı izlemeye başladım. Komutanın geleceğini duyan tapu memurları, birkaç dakika içinde, sırra kadem bastılar.
O zaman bende jeton düştü ve torik çalışmaya başladı: Komutandan korkup kaçtıklarına göre bu işte bir iş olmalı. Üstelik bugün Cumartesi. Hangi memur Cumartesileri çalışır, ve hangi memur akşam yedilere kadar iş tutar?

Gencecik bir asker benden daha açıkgöz ve daha dikkatli çıktı. Yüzünü görmediğim için sokakta görsem tanımam. Ama işini lâyıkıyla yaptığı için kendisini tebrik eder, bu üçkâğıtçılara iyi bir ders verdiği için de kendisine alenen teşekkür ederim. Ellerini kollarını sallayarak buralara gelip hırsızlık yapmanın kolay olmadığını onlara göstermiş oldu.

Buna benzer saflıklar yaptığım zamanlar hep bir albayı hatırlarım. Adını, ne yazık ki, unuttuğum bir albayı.
İkinci harekâttan sonra Türk askerinin son durak yeri Piroyi/Gaziler köyü idi, bizim taraflarda. Piroyi’deki üsteğmenin barış gücüyle ve Rumlarla sık sık işbirliği yapması gerekiyordu. Su köye Rum tarafından geliyordu. Piroyi’den geçip Rum köyü olan Kiracıköyü’ne gidiyordu. Elektrik bizim taraftan Rum tarafına gidiyordu. Kesintiler oldukça Barış gücü polisi eşliğinde gelen Rum ustalar tarafından tamir ediliyordu.
Üsteğmen, Lurucina/Akıncılar komutanından bir tercüman istedi. Tercümanın hem İngilizce hem de Rumca bilmesi gerekiyordu. Komutan beni görevlendirdi.

Piroyi’ye gidip üsteğmenle tanıştım. Oturup konuştuk. Üsteğmen Vecdet Ertek Gürpınar, albaylıktan emekliye ayrıldıktan sonra anılarını yazdığı “Genç Bir Asker KIBRIS ve Barış Harekâtı” adlı kitabında benden sitayişle söz eder. Bu vesileyle kendisine teşekkür ederim. Ne yazık ki Piroyi’den ayrıldıktan sonra kendisiyle bir daha görüşmek nasip olmadı.
İlk günden üsteğmene “Bu görevi bir şartla kabul ederim” dedim “ben burada sivil olacağım. Bu yaşımda gelene geçene selâm duramam.” O uygun gördü ama Balikitre/Balıkesir’den gelen yarbay Recep, hiç de uygun görmedi. Benim orada “asker” olarak çalışmamda ısrar etti.
Olay Tümen Komutanlığı’na kadar gitti. Bir gece, olayı yerinde saptamak ve sorunu halletmek üzere Paşaköy’den bir kurmay albay bizi ziyarete geldi. Üsteğmenin kaldığı evin avlusunda üçümüzün katıldığı bir de yemek yedik ve sohbet ettik.

Sohbet sırasında albay şöyle dedi: “Siz Kıbrıslılar çok saf insanlarsınız. Yarın buraya 500 Karadenizli gelirse hepinizi bu adadan kovarlar.” Niçin özellikle Karadenizli dedi, bilmiyorum. Bu arada sivil olarak orada kalmamı onayladı.

O gün albayın söylediklerinin fazla mübalağalı olduğunu sanmıştım. Adamın ne denli haklı olduğunu yıllar içinde başım çarpa çarpa öğrendim. Ve hala da saftiriklik yapmaktan kendimi alıkoyamıyorum.
Damdan düşen biri olarak başkalarının da düşmesini önlemek için değerli okurlarıma yapacağım tavsiye şudur: Benim gibi safdirik olmayın. Tapu dairesinden veya herhangi başka bir daireden geldiğini iddia eden birine ilk söylemeniz gereken şey “Kimlik kartınızı görebilir miyim?” olsun. Göstermezse yollatın gitsin. Gösterirse bir yere not edin, daha sonra lâzım olabilir.

XXXXX
Kurban Bayramı’nız kutlu ve mutlu olsun.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar