İnsan bazan kendi içine kapanır.
Bu eve kapanmaktan, dışarıyla irtibatını koparmaktan daha beter bir şeydir.
Öyle ki, çok kalabalıklarda bile yalnız hisseder kendini insan; iç sesi ile birlikte olur, içine kapanmasına neden olan duyguları neyse onlara gömülür…
…
Bir “ruh” halidir; insanın iç dünyası ile ilgili bir şeydir insanın kendi içine kapanması…
Fikret Demirağ bir şiirinde “Buğdayın uğultusu / İç ovamı bürüdü” der; ne güzel söyler.
Bir iç ovası var insanın…
…
İnsanlar hep birlikte kendi içine kapanmazlar; bireysel ve çoğu zaman da içine kapanan kimsenin psikolojik durumuyla ilgili bir durum olsa gerek içine kapanmak.
Ya da ne bileyim.
Biri içine kapandığında veya kapalı olduğunda diğerlerinin bu durumdan haberleri yoktur; onları pek ilgilendirmez zaten.
İçine kapanan da diğerleri ile ilgilenmez…
…
Bazan insan kalabalıklardan uzaklaşmak isteyebilir; yalnız kalmayı tercih edebilir; kendini dinlemek isteyebilir;
Bazan da çağın gürültülerinden, iğrençliklerinden, kirliliklerinden kaçmak için kendi kendi ile baş başa kalmak isteyebilir, ki bu günümüzde sıkça hissedilen bir duygu, ama bu duygunun, içine kapanmakla pek ilgisi yok.
Bir yazar veya sanatçının eserlerini yaratmak için sadece kendi ile baş başa kalacağı ve dikkatini kendi yaratıları üzerine toplayacağı bir çalışma biçimi ya da kendi başına kalma dürtüsü ile içe kapanmanın da pek bir ilgisi olmasa gerek…
…
Karakter veya “doğuştan” bir insan yapısı olarak tarif edildiği de olmuştur bir insanın içine kapalı olması.
Çok konuşmayan, derdini herkese açmayan, sorunlarını dile getirmeyen, kendini üzecek meseleler karşısında bile susmayı tercih eden, ya da söylemesi gereken şeylerden bile kaçınan, sessiz sedasız insanları tarif etmek için de kullanılır içine kapanma hali.
Böyle insanlar evde kapalı bile olsa, o daha içerlerde kapalıdır; ta ruhunun derinliklerinde bir yerde…
…
Bu konu nereden çıktı bilmiyorum.
Üstelik bu konu hangi bilim dalına giriyorsa bizim işimiz değil; bizi aşan bir şey.
Ama galiba,
Eve kapanma halindendir…
…
Bütün bunların dışında şu söylenebilir:
İç ovası önemlidir insanın…
…
Fikret Demirağ’dan bahsetmişken, şu müthiş dizeleriyle bitirelim:
Bir şiir akarken damarlarından vaktin
Ve sular uyurken yataklarında
Ve rüzgar geçerken ılgınlardan
Biraz mezmur biraz mesih sesiyim
Toprağın üstüne su gibi sızan
Yaralı bir lirin sevda şarkısıyım
Otlar kımıldanırken ovasında şafağın
Ben yukarıda parlak sabahyıldızıyım
Bir şiir akarken damarlarında vaktin
Bir kadın çay koyarken gazocağına
Bir çocuk ekmeğini banarken bala
Bir asker soğuk gece nöbetinden dönüp düş kadınını alırken kucağına
Ben yukarlarda dünya izleyicisiyim
Ve sular kımıldanırken yataklarında
Ve insanlar uyanırken yataklarında
Bir şiir akarken damarlarında vaktin
Ve narin bir ağaç açarken dallarını şafağa
Sabahın koyunlarına kaval sesiyim
İnce keçi çıngırakları yayılırken ovaya
Ve rızıklar ve kısmetler dağıtılırken
Ve şiirler patlarken damarlarımda
Ve sesimin kapaklarını açarken yüreğim
Hayatın dünyaya ilk fısıltısıyım
Bir şiir akarken damarlarında vaktin