Benim üzerimden partililer dövülüyor - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Salı, Nisan 23, 2024
Röportaj

Benim üzerimden partililer dövülüyor

Benim üzerimden partililer dövülüyor

Baykan Gürses Özdağ

KAHROLUYORUM: Soyer: Partide önemli bir güç kendini dışlanmış hissediyor.  Bir kısım arkadaşlar beni ekip çalışması yapmadığım için eleştiriyor. Benim üstümden bir kısım insanlar dövülmektedir, bu beni kahrediyor. Özünüzü kaybederek, dününüzü silerek bir değişim demek sizi başkalaşmaya götürür


ÜZÜLEREK ÖĞRENDİM: CTP eski Genel Başkanı Ferdi Sabit Soyer, hükümet içinde yapılan atamalarda, kendi döneminde atanan ve şimdi müşavir olan kişilerin atanmamasına gerekçe olarak, “Soyer’e yakınsınız” gerekçesini üzülerek öğrendiğini vurguladı

PROGRAM ÇALIŞMASI YAPILMADI: 2011 yılından sonra CTP içinde ne program çalışması, ne de yeniden yapılandırma çalışması yapıldığını söyleyen Soyer, parti içinde yaşanan sıkıntıların bundan kaynaklandığına vurgu yaptı. Soyer, “1 yıl için yapılacak” denilen değişimin ertelendiğini belirtti

 

Eski Başbakan, CTP-BG Gazimağusa Milletvekili Ferdi Sabit Soyer, parti kurultayından ülke gündemine birçok konuda çarpıcı açıklamalarda bulundu.
“Partide önemli bir güç kendini dışlanmış hissediyor” diyen Soyer, 2011 yılından sonra parti içinde ciddi bir program ve yeniden yapılandırma ile ilgili bir çalışma ortaya konulmadığına dikkat çekti.
Soyer, yeni bir CTP’nin varlığından söz edenlere de yanıt vererek, “Özünüzü kaybederek, dününüzü silerek bir değişim istiyorsanız, bu sizi başkalaşmaya götürür” uyarısında bulundu. Kendi üzerinden bazı arkadaşlarının dövüldüğünü kaydeden Soyer, küçük hesaplarla, dar arkadaş ilişkileri ile bir politika yürütülmesi halinde 10 binlerce insanın yönetilemeyeceği mesajını verdi.

“Şimdi kurultay heyecanı yaşanmıyor, çünkü…”
CTP’nin 8 Aralık’ta yapılacak kurultayına yönelik değerlendirmelerde bulunan Ferdi Sabit Soyer, parti içinde yaşanan tartışmalı sürece ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Soyer,  geçmişten bir hatırlatma ile bugün yaşananlara ışık tutmaya çalıştı ve şu ifadeleri kullandı:
“Her siyasi partide kurultaylar bir devinim yaratır. CTP de tüm tarihi süreci içinde yaptığı kurultaylarda önemli bir takım politik devinimler yaşamıştır. Hükümette olan bir parti olarak kurultaya gidiyoruz. Düşünülebilir ki, hükümette olmak nedeniyle kurultay heyecanında bir durağanlık oluşabilir. Bu, bizim hükümette olarak gittiğimiz üçüncü kurultay olacak.
İki kurultayda da önemli bir heyecan vardı. Esas olan hadise, 2007’de kurultayımızda yaşadığımız süreç oldu. 2007’de bir tez hazırladık ve bu tez kurultaya sunuldu. Fakat o dönemin hadiseleri içinde bu tezi tabanda yeterince tartışamadık. Bu yüzden kurultayda çeşitli eleştiriler üzerine bunu geri çekmek zorunda kaldık. Bu partide önemli bir düşünsel boşluk yarattı. Bunun üzerine 2009’da seçim sonuçları ile parti oturup, bunun nedenlerini, bizden kaynaklanan ve bizim dışımızda meydana gelenlere ne cevaplar vermemiz gerektiğini incelemesi gerekirken, kurultayda şahıs sorumluluğu zikredilerek bir süreç yaşatıldı.”

“2011’den bu yana parti suskun”
2011 yılından sonra CTP içinde ne program çalışması, ne de yeniden yapılandırma çalışması yapıldığını söyleyen Soyer, bugün parti içinde yaşanan sıkıntıların da bundan kaynaklandığına vurgu yaptı. 
Soyer şöyle devam etti:
“O dönem içinde güzel bir çalışma yapıldı ve siyasal tezlerimiz hazırlandı. Ancak, bu siyasal tezler, 2009 kurultayında ortaya çıkan durum nedeniyle, oluşan o gerginlikten ötürü sonuçlandırılamadı. Bugün yaşadığımız sıkıntıların temel nedeni budur.
Bu siyasal tezler çıktıktan sonra, sanki ben göreve devam etme arzusundaymışım gibi bana endeksli çalışma ısrarla ertelendi.
2011 kurultayına giderken, Parti Meclisi’ne bir öneri yaparak aday olmayacağım, ama görüşlerimi açıklamak istiyorum diyerek yazılı bir metin okudum. Bu partinin yeniden yapılanmasına ilişkin görüşlerdi. Eğri veya doğru tartışılmasını istedim. Parti Meclisi kararı ile bir karar aldık ve dedik ki, büyük ölçüde parti yeniden yapılanmayı bir sonraki kurultaya kadar sonuçlandırmalıdır.
Bazı arkadaşlar itiraz etti, gelecek kurultay yerine bir yıl zarfında olsun diye değişiklik yapıldı. 2011’den sonraki bir yıl zarfında parti yeniden yapılanmayı ve programı belirleyecekti.
Bir de kurultay karar tasarısı aldık. Bu çalışmaların yapılabileceğini ümit ettim, fakat 2011’den sonra ne ciddi bir program çalışması oldu, ne partinin yeniden yapılandırılması ile ilgili bir devinim yaşandı. Bugünkü sıkıntının parti açısından ana nedeni budur.
Çıkış yolu ne kadar acı olsa da, bunu anlatmanız gerekiyor. Ancak bazı arkadaşlar bundan ürktü. Çünkü eğer gerçeği olduğu gibi insanlara söylersek, insanlar neden CTP’ ye destek olsun diye bir yaklaşım içinde olundu. Yurtseverliğin ve devrimciliğin esas dinamiği burasıdır. Bugün hem parti açısından hem de ülke açısından sıkıntıların ana nedeni budur.”

“Söylenen ve yapılanların arasında fark vardır”
Soyer, “Son seçimlere giderken, olağan bir program çıkarttık. Sevgili Birikim Özgür, elektrikle ilgili bir makale yazdı, bana göre güzeldi. Örneklerle bazı ülkelerde nasıl yapıldığını, ne söz verildiğini anlattı. Biz bunu yapamadık. O zaman, daha önce izlediğimiz siyaset nedeniyle insanların gözünde söylediğinden farklı davranan bir parti durumuna düşersiniz. Şu anda yaşanan sıkıntının ve yok olan heyecanın en önemli sebebi budur” diye konuştu.

“Siyaset akademisini yeniden oluşturmak gerekiyor”
2011 yılından önce oluşan siyaset akademisinin yeniden hayata geçirilmesi gerektiğine dikkat çeken CTP eski Genel Başkanı Soyer, partinin yeniden yapılanması için bunun öncelikli olması gerektiğine vurgu yaptı.
Soyer, “Benim önerim, öncelikle oluşturduğumuz ve maalesef 2011’den sonra bana göre öldürülen siyaset akademisini kurmaktan geçer. Birinci en önemli nokta budur. Bunu kurduk, maalesef öldürüldü. Geliştirilmesi gereken bir nokta olsa da öldürülmüştür” dedi.

“Erk’in genel sekreterliğini ben istedim”
Partinin tüm kesimleri ne kadar kucaklayabildiği ve bu konuda yöneltilen eleştirileri de hatırlattığımız Soyer, “Düşünce üretilmediği ve sorunlara çare bulunamadığı sürece farklı düşüncelerde olanların bir arada olma kültürü zedelenir” diye konuştu.
Soyer devamla şunları söyledi:
“CTP’nin en büyük gücünden biri, birbirinden farklı yoğurt yiyişleri olan insanların bir arada bulunma dinamiğiydi. Aynı ideolojide ve fikirde ama bakış açıları farklı, birbiri ile tartışan insanların bulunma dinamiğiydi. Bütün MYK’ların en büyük zenginliğinden biri buydu. 2009 kurultayında parti başkanlığı için çok net bir yarış olmuştu. Kutlay arkadaşımın o kurultayda beni desteklemediğini biliyordum. Ama Kutlay arkadaşın genel sekreter olmasını ben arzuladım. Ben % 75’e yakın bir oy almıştım. Siz ne kadar oy alırsanız alın, sonuçta % 25 size Hayır dedi. O da partilinizdir. Onlarla da bütünleşecek, onların enerjisini de hareket hattına kanalize edecek bir dinamizm yaratmanız gerekecek.
Ağır bir seçim yenilgisinden sonra 2009’dan 2011’e giden süreçte bu yapı oluştuğu için CTP, 10 binlerce insanın mitinglerinde yeniden başçılık etti. 2010 Yerel seçimlerinde de yine güçlü bir şekilde kendini ifade etme noktasına ulaştı.”

“Parti yönetimini beğenmeyenler de ‘vur öldür ceremesini yap’ dememeli”
“Parti yönetimini beğenmeyen insanların eleştiriyi ‘vur öldür ceremesini yap’ metodundan çıkarak ele almalıdır” diyen Ferdi Sabit Soyer, tüm kesimlere çağrıda bulunarak, “Dışlama hadisesi olduğunda, doğal bir refleks olarak bu dışlamanın hedefinde olanların acımasız bir kendini var etme tavrı içine girmesine neden olur. Böyle bir nokta bize enerji üretmiyor” dedi.

“Benim üstümden bazı arkadaşlar dövülüyor”
Kendisine ve ekibine karşı bir dışlanma olup olmadığını sorduğumuz Ferdi Sabit Soyer, sorumuza şu şekilde yanıt verdi:
“Arkadaşlarımdan aldığım en büyük eleştiriden biri budur; benim ekibim yoktur. Ben ekip mantalitesine karşıyım. Bir kısım arkadaşlar beni ekip çalışması yapmadığım için eleştiriyor. Benim üstümden bir kısım insanlar dövülmektedir, bu beni kahrediyor. 2004’te CTP hükümet oldu. Talat’ın Başbakanlığı döneminde ben de genel sekreterdim, tüm bürokratlar atandı. Sonra ben Başbakan oldum, bu bürokratların hiçbirini değiştirmedim. Başbakan olarak bulunduğum dönemler içinde müsteşar olarak atadığım iki arkadaş bugün bakandır, bununla gurur duyuyorum.
Onların bakanları olan Sonay Adem ve Ahmet Uzun, en fazla haksızlığa ve suçlamaya mazhar olmuş insanlardır. Toplum gözünde ve hatta parti camiası içinde en çok suçlanan insanlar oldular. Şimdi yeni bir döneme girdik, burada garibime giden bir hadise var. Bir kısım bürokrat arkadaşlar müşavir olarak görev alanlar atanmıyor. Bu bir tercih meselesidir. Atanan başka arkadaşlara da itirazım yoktur. Ama siz, eğer elinizde bir ekip varsa, önce onlardan bir seçme yapmanız lazımdır. Böyle bir çalışma yoktur. Bir kısım insanlar göreve atanmıyor.
Halbuki bu insanların hepsi benim ya genel sekreter, ya da Başbakan olduğum dönemde atanmış insanlardır. Bu insanların bir kısmına sen Ferdi Sabit Soyer ile çalıştığın için seni atamıyoruz deniliyor. Ben herkes ile beraber çalıştım. Özkan Bey, benim genel sekreter olduğum MYK tarafından bakan olarak atandı, başbakan olduğum dönemde bakanlık yaptı, parti başkanı olduğum dönemde de partimizin örgütlenme sekreterliğini yapmış kıymetli bir arkadaşımızdır.
Nasıl olabilir de bazı insanlar benim ile çalıştı, bazıları çalışmadı gibi bir hadise ortaya çıkar. Hepsi benimle çalıştı. Nasıl olur da bu insanların bir kısmını Ferdi Sabit Soyer’e yakındır iddiası ve algısı ile dışta bırakacak bir durum yaratılabilir. Bunu anlayamıyorum. Ben farklılıkların birlikte çalışmasından yanayım.
Bunu birlikte aşmamız gerekiyor. Küçük hesaplarla, dar arkadaş ilişkileri ile 10 binlerce insan yönetilemez.”

“Yaşadıklarımı bırakın ben bileyim…”
Kurultayda neden yeniden aday olmadığını sorduğumuz Soyer, “Yaşadıklarımı bırakın ben bileyim. Bununla ilgili baskı vardı, ama ne özverili adam, baskılara rağmen aday olmadı, ya da baskılara ters bir adam oldu dedirtmek istemiyorum. Yaşadıklarım bırakın bende kalsın” diye yanıt verdi.
Soyer, “Bu parti şu an hükümettedir, en önemli hadiselerden birisi budur. Halkın, bir hayli sorunu vardır. Bu sorunlara belli cevaplar üretme mesuliyetimiz var. Hükümette olan herkese her şekilde yardımcı olmamız gerekiyor. Yönetimde bulunan arkadaşların da hoşgörülü olması gerekir” dedi.

“Sonuç ne olursa olsun, kucaklayıcı olmak gerekiyor”
Kurultayda çıkacak sonucun ardından CTP içinde neler yaşanabileceği konusunda da değerlendirmelerini paylaşan Soyer, “CTP kendi içinde çok dinamik bir partidir. Kurultay sonucu ne isterse olsun, CTP hiçbir kurultay sonucu ile kendi geleceğini belirleyen bir yapı içinde olmamıştır. Eğer o kurultay sonuçları önemli ölçüde beklentilere cevap vermezse, o kurultayda bir başarı gösteren çok kısa sürede gider. CTP’nin dinamiği budur. Kim isterse görev alsın, eğer hayatın ve CTP’nin ihtiyaçlarına cevap verecek bir genişlik, dayanışma, sevgi, düşünce ve ideallere bağlı bir yapı oluşturmazsa o sonuç sahibi gider” ifadesini kullandı.

“Oktay Kayalp ile şahsi bir sorunum yoktur”
Gazimağusa Belediyesi Başkanı Oktay Kayalp ile parti raporuna da yansıyan bir husumetin nerden kaynaklandığı konusunda Soyer şunları söyledi:
“1994 seçimleri ile Oktay Bey seçildi. Çok büyük katkılar yaptı. 1994’den beri şu anda görevde olan tüm belediye başkanları da benim ya genel sekreter, ya genel başkan olduğum dönemlerde seçilmiş arkadaşlardır. Bu arkadaşların hiçbiri ile benim sorunum olmadı. Olsaydı, bu arkadaşların en büyük zorluklarında yeniden aday olmalarını, aday olduktan sonra da kazanmaları için parti bir bütün olarak çalışmazdı. Benim hiçbiri ile derdim yoktur.
Benim bir tek derdim vardır, parti yerel yönetim alanında çok büyük gelişmeler içine girdi. Ülkeye yerel yönetim alanında bir marka yaratmıştır. Ama bu marka, yerel yönetim anlayışında önemli fonksiyonlar yapmış olsa dahi, maalesef yaşadığımız süreç içinde demokratikleşme, yerel yönetimin katılımcılık ilkelerine bağlı olarak yeni açılımlar üretmekte tıkanmıştır. Bizim yaptığımız bu yerel yönetim anlayışındaki başarının üstüne katılımcılığı, demokratikleşmeyi yerinden yönetimin ana demokratik ilkelerini getirmemiz gerekmektedir.
Maalesef, şu anda merkezi devlet yapısının kırılmasına doğru bir fikir içinde olmamıza rağmen, yerel yönetimlerde belediye başkanını çok merkezileştirdik. Sıkıntı buradadır. Benim eleştirilerim bu olduğu için bazı arkadaşlar, bana dönük bir tepki içindedir. 2011’de kurultay sonrası Özkan Bey parti başkanı olduktan sonra ilk yapılan iş yerel yönetmenliği iptal etmek oldu. Yerel yönetici arkadaşlar, daha da merkezi ve kendi ağırlıklı olarak davranmaya başladı. Bu tepkileri büyüttü. Onlar da kendilerini var etmek için, parti içi süreçlerde belediye gücünü kullanarak müdahale etmeye kalktı. Gerginliğin nedeni budur, bizim şahsi bir hesabımız yoktur.”

“Parti başkanı ile Başbakan aynı kişi olmamalı”
Parti genel başkanı ile Başbakanın aynı kişiden oluşmaması gerektiğini, bunun bir zafiyet yarattığını söyleyen Soyer şöyle devam etti:
“Bunları parti başkanı olduktan sonra dile getirdim, bazı arkadaşları istemediğim yorumu yapılmasın diye. Entelektüel bir potansiyeli olan bu parti, farklı bir modele gitmelidir. Bir başkanlık konseyi olmalıdır. Genel başkan partiyi temsil etmelidir, ama ekonomiden sorumlu bir Başkan olmalıdır. Aynı şekilde dış ilişkilerden sorumlu bir başkan olmalıdır. Sorumlu başkanların seçeceği komitelerde onlarca insan görev almalıdır. İlgili alanlarda da politika üretmelidir.
Parti sözcülüğünü de bu kişiler yapmalıdır. Genel başkan ve genel sekreter, Kıbrıs sorunundan pek çok konuya kadar açıklama yapmamalıdır. Ayrı ekipler, ülkenin ihtiyaçlarına doğru, parti programı ve planı doğrultusunda oluşturulmuş politikaların sözcülüğünü yapmalıdır. Böylece, çok sayıda parti sözcününüz oluşmuş olacaktır. İlçelerde ise klasik örgütlenme modelinin dışına çıkarak, her ilçede ekonomiden ve eğitimden sorumlu İYK üyesi oluşmalıdır. İlçelerde ekonomi ile ilgili ekiplerinizin oluşması gerekmektedir. İhtiyaçlara cevap verecek politikalar üretmek gerekmektedir. Böylece çok fazla sayıda birikimi olan insanı süreçlerin içine katacaksınız. Kurultayda da şu tezi getireceksiniz; Bir Başbakan adayı tespit edeceksiniz, ama bu kişi Parti Başkanı olmayacaktır.
Eğer parti başkanı Başbakanlığa talip olacaksa Parti Başkanlığı’ndan ayrılacak. Başbakan adayını Kurultayda çıkaracaksınız. Sonra bu Başbakan adayı ile MYK oturup, Bakanları tespit edecek, parti meclisi de onaylayacak. Dolayısıyla siz genel seçimlere, toplumun ihtiyaçlarına yönelik hazırlanmış program ile çıkacaksınız. Seçildikten sonra partinin asli görevi, hükümete ve başbakana, hayatın ihtiyaçları ile ilgili servis yapmak olacaktır.  Hem ülke meseleleri ilgilenip, hem de parti içi ile ilgilenemezsiniz. Parti hükümette olduğu zaman parti içinde ciddi kesinti ve aksamalara neden olacaktır.”

“Partide yapılanma hiç tartışılmadı”
“Partide maalesef hiç yapılanma tartışması yaşanmadı” diyen Soyer, parti genel sekreteri Asım Akansoy’un kurultaya adaylığını açıklarken, Başbakan olmak istememesinin bu önerisi ile olan ilişkisine dair ise şu tespitlerde bulundu:
“Önerim, hayatın ihtiyaçları içinde çok reel bir hadise olduğu fiilen yaşandı. Sibel Hanım, Başbakan olduğunda bu yaşanmış oldu. Bunun yarattığı enerji bir başkadır. Reel olarak bu yaşandı. Genel sekreter, bununla ilgili bir açıklama yaptı, ama bu partide tartışılmadığı sürece, tüzüksel, yönetsel açıdan altı doldurulmadığı sürece büyük bir problem olur” ifadelerini kullandı.

“Hükümette şu anda istediğim verimlilik oluşmadı”
Ülkede çok büyük problemler olduğunu ifade eden Eski Başbakan Soyer, “Kıbrıs Türk halkının varlık meselesi vardır. Bir kısım devinimler içinde olmamız gerekmektedir. Hükümette şu anda istediğim verimlilik oluşmamıştır. Buna rağmen, bunu sağlayabilecek üretkenliği ve teşviki sıcak tutmamız gerekiyor” diye konuştu.

“Elektrik zammı inandırıcılığı erozyona uğrattı”
Hükümetin eleştirilere neden olan elektriğe uyguladığı zamma değinen Soyer, bu konuda yaşananları aylar öncesinden gördüğünü ve uyarıda bulunduğunu ifade ediyor. Soyer, “Elektrik konusunda yaşadığımız yapıyı aylar öncesinden ifade ettim. Bunu insanlara net olarak koyalım dedim. Buna bağlı olarak seçim programımızı hazırlayıp, bunu programda insanlara anlatarak seçime gidelim dedim. Bu maalesef itibar görmedi. Şimdi ise elektriğe zam yapmak zorunda kalındı. Dün böyle söylerdin, bugün böyle davranılıyor diye eleştiriler yapılıyor. İnandırıcılığın erozyona uğramasına sebebiyet verilen bir hadiseye doğru gidiliyor” dedi.

“Tüm yükü bana yıktılar”
Başbakanlığı sonrasında yaşanan seçim yenilgisinde, tüm sorumluluğu kendi üzerine yıkma çabalarını üzülerek izleyen Soyer, erken kurultay kararı aldı. Soyer, o günlere yönelik değerlendirmelerini şu şekilde yaptı:
“Tüm yükü benim üstüme yıkarak bir süreç yaşatılmak istendi. Bu sorumluluktan hayatım boyunca kaçmadım. Ancak, bu tespitleri yaparak, kurultaya yeniden aday olmayacağımı söyleyerek aday oldum. Esas amacım ise partinin o eksikliğini tamamlamaktı.
Programı, yeniden yapılanmayı sağlayacak bir hadise ile yola devam etmek istedim. O kurultayda önemli bir destek alarak iş başına gelmiştik. Ancak, o kurultaydan sonra bir kısım arkadaşlar sürekli erken kurultay çağrısı yaparak, sorumluluğu benim üstüme yıkan bir tavır izledi.”

“Özünüzü kaybederek, dününüzü silerek yapılan bir değişim sizi başkalaşmaya götürür”
Yeni bir CTP’nin varlığından söz edildiğini söyleyen Soyer, ancak bunun özünü kaybederek, dünü silerek yapmanın bir değişim anlamı taşımadığına dikkat çekiyor.
Soyer, özün ve geçmişin kaybedilerek yapılacak bir değişimin aslında başkalaşmayı beraberinde getireceği tehlikesine işaret etti.
Soyer, bu konuda şöyle konuştu:
“Ben yeni bir CTP diye bir şey görmüyorum. Bugün yaşadığımız süreç, yeni parti programının karşısında eskinin bütün güzelliklerinin de berhava edildiği, aynı zamanda da yeni diye de bütün klasik partilerin UBP gibi partilerin takip ettiği ilişki biçimlerinin siyasi metot olarak kullanılmasıdır.
Yenilik ve değişim, daima bir temele dayalı olarak sürekli olarak kendinizi ana fikrinize ve ideolojinize bağlı olarak yeni sorulara cevaplar bulmaktır. Özünüzü kaybederek, dününüzü silerek bir değişim demek sizi başkalaşmaya götürür.”

“Partide önemli bir güç dışlanıyor”
Bugün tüm partililerin kucaklanmasına dönük bir hassasiyet görmediğini söyleyen Soyer, “Şimdi en büyük sıkıntılardan biri budur. Böyle bir hassasiyet maalesef yoktur. Kim beni desteklerdi, onunla daha fazla meşveretleşmek, ya da bana destek olmayana dönük olarak da bir soğuk duruş hâkimdir. Bu maalesef her şeye yansıdı. Partide önemli bir güç kendini dışlanmış hissediyor. Siz, istediğiniz kadar benim öyle bir niyetim yok deyin, ama o hissi yarattıysanız onun nedenlerini sizin çözmeniz gerekiyor. Parti yönetimi tüm kesimleri kucaklamalıdır” ifadelerini kullandı.

“Bana dinozor diyorlar, böyle dinozorluk güzeldir…”
“Bazıları bana dinozor diyor, ben dayanışmayı, kolektif çalışmayı seviyorum. Bir ideal doğrultusunda arkadaşlığı ve dostluğu seviyorum, esas olan da budur. Bu dinozorluk ise, böyle dinozor çok güzel bir şeydir.”

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar