Ateşe barut dökmek - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

Ateşe barut dökmek

Erdoğan ÖzbalıkçıErdoğan Özbalıkçı

1960’ta kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti, bir tür İDARİ FEDERASYON statüsündeydi.

Devlet çalışanlarının, ortalama olarak % 30u, kuruluş antlaşmasına göre Kıbrıslı Türk   olmalıydı.


Cumhurbaşkanı Rum toplumundan , Yardımcısı ise Türk toplumundan seçilecek bireylerden olacaktı.

Cumhurbaşkanının ve Başkan yardımcısının VETO haklarıyla da, bir ulusun diğer ulus üzerinde baskı kurma isteği engelleniyordu.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş antlaşmasında, üç NATO üyesi olan, İngiltere, Yunanistan ve Türkiye de GARANTÖR ÜLKE  olarak, hukuksal bir zemin kazanmışlardı.

Bu garantör ülkelerin , Kıbrıs’ın başka bir devletle birleşmesine karşı,  askeri müdahale hakkı da geçerli olmak üzere, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni koruma görevi de vardı.

Makariyos ve Grivas, büyük idealleri olan YUNANİSTANA BAĞLANMA stratejilerinden 1960’da da vazgeçmediler.

1963 Aralık ayında, Rumlar ve Türkler arasında başlayan çatışmalarda, EOKA’ının yanısıra, TMT de, uzun vadeli planları olan TAKSİM şartları gerçekleşebilir umuduyla, çatışmalara körükle gitti.

Kıbrıs her iki tarafın milliyetçi hezeyanlarıyla  paramparça oldu.

Kıbrıs’lı Türkler, Rumların her alandaki baskısıyla Kıbrıs Cumhuriyetindeki görevlerinden çekildi.TMT de bu çekilmeyi destekledi..Böylelikle Kıbrıs Cumhuriyeti, bir Rum Cumhuriyetine dönüştü.

Kıbrıs Cumhuriyetini Rumlara teslim etmenin ağır faturasını, Kıbrıs Türkleri her geçen gün ödemeye devam etmektedirler.

Akılsız başlar daima BELAYI çekerler.

1974 15 Temmuz’unda, Yunan Cuntası ve Kıbrıstaki Rum faşistler, Amerika’nın yönlendirmesiyle Rum lider Makarios’u öldürmeye çalıştılar.

NATO’cu Yunan askerleri bunu başaramayınca, bu kez de, NATO’cu Türk askerleri 20 Temmuz’da adaya çıkarak, ada fiilen İKİYE BÖLÜNDÜ.

1974 fiili bölünmesinden sonra, Güney’de kalan parçada KIBRIS CUMHURİYETİ, yaralı bir halde varlığını sürdürürken, Kuzey’de de Türkiye’nin alt yönetiminde çeşitli isimlerle örgütlenme yapıları kuruldu.

1983’te kurulan KKTC şimdiye kadar, hiçbir uluslar arası kuruluş tarafından tanınmayarak, Türkiye’nin her alanda kontrol ettiği bir yapıya dönüştü.

BM nin tüm çabalarına rağmen, iki toplum arasında yürütülen BİRLEŞME çalışmaları, hiçbir zaman başarıya ulaşamadı.

İşin ilginç yanı, BM’nin önerdiği TÜM PLANLARA, RUMLARIN HAYIR DEMESİDİR.

Rumlar, özellikle Ortodoks kilisesinin yoğun etkisiyle, UZUN VADELİ MÜCADELE stratejisiyle, daima kendilerini haklı gören bir yol izlemektedirler.

Bu yolda, Kıbrıs Türklerinin 1963-74 döneminde çektikleri sıkıntıları dikkate alan bir bakış açısı yoktur.

Bu yetmezmiş gibi, 1960 Kıbrıs Cumhuriyetindeki hukuksal haklarını talep eden Kıbrıslı Türkleri hiç dikkate almayan bir çizgi izlemektedirler.

Bu çizgi, gerçekte 200 Bine yakın göçmeni olan olan Rum toplumunun belli bir  kesimine ihanettir.

Kıbrıs Rum hakim sınıfları, aşırı milliyetçi çizgileriyle, özellikle Türk toplumunu dikkate almayan şöven politikalarıyla, Kıbrıslıların tümünün başına yeni ÇORAPLARIN ÖRÜLMESİNE neden olacaklardır.

İçten içe yanan ateş, daima büyük yangınlara GEBEDİR.

Kıbrıs’ta başka ulusların çıkarlarını gözetmeyen politikalar, ateşe BARUT DÖKME etkisi yapacaktır.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar