Atatürk ve Ramazan Ayı - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Mart 28, 2024
Köşe Yazarları

Atatürk ve Ramazan Ayı

Ey İman edenler (Allah’a inanıp, O’na güvenenler)! Oruç sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sizin de üzerinize yazıldı. Umulur ki korunursunuz, sorumluluk bilinci kazanırsınız. (183) Oruç sayılı günlerdir. Sizden kim hasta olursa veya yolculukta olursa oruç tutamadığı günleri başka günlerde tutsun. Kim de oruç tutmaya gücü yettiği halde türlü bahanelerle oruç tutamıyorsa o gün bir yoksulu doyuracak kadar para versin! Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. (184) Ramazan ayı Kur’an’ın indirildiği aydır; İnsanlara doğru yolu göstermek için, doğru yolu açıklamak için, doğru ve yanlışı ayırt etmek için Kur’an indirilmiştir. İçinizden kim o aya yetişirse oruç tutsun. Kim hasta olur veya yolculukta bulunursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutsun. Allah sizin için kolaylık ister, zorluk istemez. Sayılı günleri tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah’ı tekbir etmenizi (Yüceltmenizi, Allah büyüktür demenizi) ister. Umulur ki şükredesiniz. (Bakara, 183-184-185)

 


Kur’an’ın Türkçe Tercümesi:

 

Kur’an’ı Kerim, Ramazan ayında Kadir gecesinde indirilmiştir. Rahmet Peygamberi Hz.Muhammed Mustafa’nın vefatından tam 1300 yıl sonra yine bir Ramazan ayında Mustafa Kemal hazretleri Dolmabahçe sarayında Kur’an’ın Türkçe tercüme faaliyetlerine bizzat katılacak Kur’an bu defa Türkçe indirilecekti! Atatürk, İstanbul’un mûsikîşinas hafızlarını Dolmabahçe sarayında topladı. Hafız Yaşar Okur anlatıyor: “Gazi, Cemil Sait beyin Kur’an tercümesini getirtti. Ayağa kalkıp Kur’an’ı Kerimi ellerine aldılar. Ceketinin önlerini iliklediler. Fatiha Suresi’nin tercümesini açıp halka hitap ediyormuş gibi okudular… Sonra hafızlara hitaben: – Arkadaşlar! Hepinizden ayrı ayrı memnun kaldım. Bu mübarek ay vesilesiyle camilerde yaptığınız mukabelenin son sahifelerini Türkçe olarak cemaate izah ediniz. Halkın dinlediği mukabelenin mânâsını anlamasında çok fayda vardır.” Daha sonra Yerebatan Camiinde Yasin Suresinin Türkçe tercümesi okutulacaktı, kalabalık camiden taşmış, sokakları sarmış, trafik durmuştu. Besmele çekilip Yasin Suresinin Arapçası okunduktan sonra, tercümesine geçilecekti: “Müşfik ve rahîm Allah’ın ismiyle başlarım. Hakim olan Kur’ân hakkı için kasem ederim ya Muhammed! Sen, tariki müstakime sevkeden bir Resulsün. Kur’ân sana aziz ve rahim olan Tanrı tarafından nâzil olmuştur… Her şeyin hükümdar ve hâkim-i mutlakı olan Tanrı’ya hamdolsun. Hepiniz ona rücû’ edeceksiniz.”

 

Atatürk aynı merasimin Sultan Ahmet Camiinde de tekrarlanmasını ister, Kur’an’ı Kerim’in bazı surelerinin Türkçe tercümesi okunur. Bu defa Atatürk 1932’nin Ramazan ayının Kadir gecesinde Ayasofya camiinde Mevlid okutur, Yaşar Okur o sahneyi de şöyle anlatır: “Teravih namazını Hacı Faik Efendi kıldırdı. Namaz arasında ilâhi ve âyin-i şerif okundu. Hoparlörler camiin her tarafına konulmuştu. Bu dinî merasim Türkiye’den ilk defa radyo ile bütün dünyaya yayılıyordu. Sıra Mevlide geldi. Yirmi hafızın iştirakiyle okunan Mevlid pek muhteşem ve ulvî oldu. Perde perde yükselen bu ilâhî nağmeler Aya Sofya Camiin duvarlarından Türkiye sathına ve bütün dünyaya yayılıyordu. Cemaat sanki büyülenmiş, çok zevk alıp kendinden geçmişti. Hele muazzam cemaatin de iştirak ettiği o tekbir sedâları, insana havalanacakmış gibi bir hafiflik hissi veriyordu. Bu ulvî ve ilâhî nağmeleri Atatürk de radyosu başında dinliyorlardı.

Ertesi akşam huzuruna çağıran Atatürk bana şunları söyledi: “-Dinî merasimi radyodan takip ettim. Çok memnun ve mütehassis oldum. Arkadaşlarınız hafız beyleri yarın akşam saraya iftara davet ediyorum. Kendilerini haberdar ediniz.” (Hafız Yaşar Okur, Atatürk ile 15 Yıl, Dini Hatıralar)

 

Ramazan Ayında Atatürk:

 

Hafız Yaşar Okur: Ramazanların Atam için çok büyük bir önemi vardı. Sadece beni huzurlarına çağırır, Kur’an-ı Kerîm’den bazı sureler okuturlardı. Ben okurken gözleri bir noktaya takılır, derin bir huşu ile dinlerlerdi. Ruhan çok mütelezziz olduğu her hâlinden anlaşılırdı. Ramazanlarda bir ay müddetle Hacı Bayram-ı Velî ve Zincirlikuyu camilerinde şehitlerimizin ruhlarına hatm-i şerif okumamı emrederlerdi. O günlerde civar kasaba ve köylerden gelenlerle de cami hınca hınç dolardı. Atamın emirleriyle şehitlerimizin ruhuna hediye edilen bu hatm-i şerif kıraatlarında ilâhî nağmeler cami duvarlarında ihtizazlar yaparak dalga dalga yayılırdı. Bu esnada cemaat huşu’ içinde dinler, şehit kardeşlerinin, babalarının, dedelerinin ruhlarının istirahati için dua ederler, sıcak gözyaşları dökerlerdi. (Hafız Yaşar Okur, Atatürk ile 15 Yıl, Dini Hatıralar)

 

Kadir Gecesi Oruç Tutardı, Annesine Hatim Okuturdu:

 

Atatürk’ün Ramazan ayına verdiği önem ise kız kardeşi Makbule Hanım’ın şu şekilde anlatılıyor: “…Her Ramazanın bir günü ve ekseriyetle Kadir Gecesi bana iftara gelirdi. O gün imkân bulabilirse, oruç tutardı. İftar sofrasını eski tarzda isterdi. Oruçlu olduğu zaman iftara başlarken dua ederdi. Kur’an dinlemeyi sever, Kur’an yüksek sesle ancak makama aşina olanlar ve güzel sesliler okumalı derdi. Annemin ölümünden sonra ruhuna hatim okutmak istemiştim. Bu arzumu kendisine söylediğim zaman ‘bana, çok iyi edersin. Benim için de okut’ demişti. (Yrd. Doç. Ali Güler, “Mustafa Kemal Atatürk’ün Manevi Dünyası”)

 

Tanrı’dan Başka Tapacak Yoktur, Muhammed Tanrı’nın Elçisidir:

 

1932 yılına kadar Türkiye’de ezanlar 5 vakit Arapça olarak okutulmuştur. 1932 yılında ise bizzat Atatürk’ün Türkçeleştirme çalışmaları ile ‘Tanrı’dan başka tapacak yoktur, Muhammed Tanrı’nın elçisidir’ ezanları 5 vakit gök kubbede yankılanmıştır. Atatürk 1938’de vefat edene kadar tam 6 yıl Türkçe ezanlar okunmuş. Birilerinin iddia ettiği gibi ezanlar susturulmamış, camiler kapatılmamış, Kur’an’lar yasaklanmamıştır. 1950 yılına kadar da Türkçe ezanlar 5 vakit okunmaya devam etmiştir. 1933’te Türkçe ezana Bursa’da tepki gösterilince Atatürk Bursa’ya gelerek şöyle diyecektir: Meselenin hamiyeti esasen din değil, dildir. Kat’î olarak bilinmelidir ki Türk milletinin milli dili ve milli benliği bütün hayatında hakim ve esas kalacaktır. (İbadet Dilinin Türkçeleştirme Çabası Olarak Türkçe Ezan Örneği, Mustafa Zengin, Yüksek Lisans Tezi)

 

Atatürk’ün günde 5 vakit okuttuğu ‘Tanrı’dan başka tapacak yoktur, Muhammed Tanrı’nın elçisidir’ ezanından kimler rahatsız olur? “Ey millet! İyi biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti, şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat medeniyet (uygarlık) tarikatıdır. Uygarlığın emir ve isteklerini yapmak, insan olmak için yeterlidir.” diyen Atatürk, Türk evladını karanlık zincirlerden kurtarıp şahsiyetine kavuşturmak, fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür vatandaşlar yetiştirmek istemektedir. Atatürk, Türk evladının dini hassasiyetini yakinen yaşayarak bilen biridir, bu nedenle doğru dürüst bir Tanrı inancı için Kur’an’ın Türkçeleştirme faaliyetlerine başlamış, böylece Kur’an’ı Türkçe öğrenen her bir vatandaşın karanlık yapıların din sömürüsünden kurtulabileceğini, şahsiyet sahibi vatanına, milletine faydalı bir birey olabileceğini düşünmüştür. Atatürk’ün yaptığı bir reform değildir, dinin aslına, şekline dair hiçbir şeye dokunmayarak sadece din dilini Türkçeleştirmek istemiştir, Kur’an’ın Türkçe anlaşılmasını istemiştir, bunun dindeki karşılığı Tecdittir (yenileme, güncelleştirme), Tecdîd-i îman’dır (Îmâna zarar verecek bir durum karşısında kelimei şahâdet getirerek îmânını yenileme)!

 

Atatürk’ün, ‘Tanrı’dan başka tapacak yoktur, Muhammed Tanrı’nın elçisidir’ sözünden kimler rahatsız olmuştur? 1925 yılında çıkan 677 sayılı yasa ile türbeler, tarikatlar kapatılmıştır. Üfürükçülük, muskacılık, şeyhlik, dervişlik, müritlik, dedelik, seyitlik, çelebilik, babalık, emirlik, halifelik, falcılık, büyücülük, gaipten haber vermek gibi İslam Dinine aykırı işler yasaklanmıştır. Türbeler etrafında tezgâh açarak istismar ortamı ve sömürü çarkı oluşturan tarikatların bozuk dini inançlarına karşı ‘Tanrı’dan başka tapacak yoktur’ kelime-i tevhid’i dur diyerek Türk evladına kalkan olmuştur. Nitekim son dönemlerde Türkiye’de gördüğümüz tarikat, cemaat manzaraları Atatürk’ün ne kadar haklı olduğu göstermektedir. Türk evladı bir yanda bu karanlık yapıların tezgâhında kendi vatanına, devletine, milletine kast eder hale getirilmekte, diğer yanda bu karanlık yapıların din anlayışlarına bakarak kendi dini inançları ile imtihan olur hale getirilmektedir. Sonuç olarak Atatürk’ün hayatında Ramazan ayının özel bir yeri olmuştur, bu ayı manevi bir neşe ile karşılamış, Din dilinin Türkçeleştirilmesine bizzat katılmış, Kur’an’ın anlaşılmasına önem vermiştir.

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar