Bugün yazdıklarımız var, yarın okuyacaklarınız var…
Kıbrıs Türk basınında olan herkes…
Aralık 2013’te hazırlanan bu raporun peşindeydi.
Biz ulaştık bu belgeye…
“UBP’nin seçim harcaması 4 milyon 678 bin 292.13 TL…
Bu paraya, nasıl ulaşır bir parti?
Düşünsenize, öngörülen seçim bütçesi milyon 800 bin TL…
Faturalı ödemeler mi istersiniz?
Faturasız ödemeler mi?
Bakın… Rakama dikkat…
Seçimde toplam 4 milyon 678 bin 292.13 TL harcandığı tespit edildi…
Nasıl?
Gelen faturalardan, yapılan faturalı ödemelerden…
Bozdurulan çeklerden…
Talep edilen borçlardan…
Oysa, kayıt altındaki harcama sadece 1 milyon 658 bin 382.65 TL…
UBP’de seçim döneminde harcanan 3 milyon 019 bin 899.48 TL’nin ne faturası var ne belgesi…
“Dört dönüm bostan, yan gel Osman…”
Mantık bu…
Öyle bir rapor ki bu…
Ülkemizdeki siyasi partilerin pervasızca yaptığı harcamaları gözler önüne seriyor.
Keşke UBP açıklasaydı
Keşke bu raporu UBP açıklasaydı…
Keşke “el altından” rapora ulaşmak zorunda kalmasaydık.
O zaman, “ne şeffaf parti” derdi herkes.
Neden mi?
O kadar ayrıntısı ile veriliyor ki harcamalar?
Bugün yazdıklarımız var ya…
Bir de yarın yazacaklarımız var.
İsim isim…
Rakam rakam…
Kurum kurum…
Resmen kaynağın üstüne “üşüşüldü”
Raporun bütünü okumak önemli.
Ben okudum.
Resmen kaynağın üzerine üşüşülmüş.
Yaratılan kaynak nasıl yaratıldı?
Aslında bu raporun deşifre olması, UBP için de bir “suç duyurusu” anlamına taşıyor…
Savcılığın araştırması gerekenler var.
Neden mi?
Altta okuyacaksınız piyango biletleri ile ilgili kısmı…
Öngörülen para 1 milyon 800 bin…
Harcanan para 4 milyon 678 bin 292.13…
Faturalı ödemeler 1 milyon 658 bin 392.48 TL…
Faturasız, belgesiz, bulgusuz ödemeler toplamı 3 milyon 19 bin 899.48 TL.
İrsen Küçük dönemindeki seçim harcamaları 4 milyon 279 bin 388.88 TL olarak beyan edilirken, komite 4 milyon 678 bin 292.13 TL’ye ulaşıyor.
Arada, “nere harcandığı bilinmeyen” 398 bin 903.25 TL var…
Raporda ayrıca deniyor ki, “Harcanan paranın kaynağına ulaşamadık…”
Ne değirmenin suyunun nerden geldiği belli ne de nereye aktığı…
***
UBP yönettiği devlete yalan söyledi
Skandal içinde skandal var…
Nasıl mı?
UBP hükümette…
Yani devleti UBP yönetiyor…
UBP kendi yönettiği devlete, “50 bin adet basacağım” diye bilgi veriyor ve izin alıyor.
Gelir ve Vergi Dairesi’nden alınıyor izin. Devleti UBP yönetiyor, daire de UBP’nin Maliye Bakanlığına bağlı…
200 bin adet bilet basılıyor.
“Devletten gizli 150 bin adet bilet” basılıyor.
UBP, bu sürede 92 bin 259 adet bilet basıyor.
Tanesi 15 TL biletler.
50 bilet satışının geliri 750 bin TL…
Devlete ödenmesi gereken KDV de 750 bin TL üzerinden…
Kaç bilet basıyor UBP…
200 bin. Yani tutarı 3 milyon TL…
Ne kadar satıyor UBP…
92 bin 259 bilet satılıyor.
15 TL tanesi hesaplandığında?
1 milyon 383 bin 885 TL…
Yani, devlete beyan edilen 750 bin TL’den 633 bin 885 TL daha fazla…
UBP, kendi yönettiği devletten, “633 bin 885 TL” gizliyor…
Biletlerin tümünü satsa, 2 milyon 250 bin TL’nin KDV’sini devlete ödemeyecek…
Bunu hangi vicdan kabul eder?
Yetmedi, kendi kendilerine de yalan söylediler
UBP, devletten bilet sayısını gizledi, KDV’sini ödemedi ya…
Üstüne bir de “başka model” geliştirildi.
Biletleri alıp satanlar, genel merkeze para ödemedi.
İlçelere dağıtılan 182 bin 885 TL’lik biletin tahsilatı yapılmamış.
Kimin cebine gitmiş?
Bilen yok.
Dönemin Genel Sekreteri 4 bin bilet almış, değeri 60 bin TL…
Kaçını satmış, kaçını satamamış bilen yok…
Partiye de tek kuruş vermemiş…
UBP Lefkoşa Gençlik Kolları 3 bin 500 adet bilet almış değeri 52 bin 500 TL… Biletleri kime satmış, kaç kuruşunu partiye vermiş bilen yok.
Bilinen tek şey…
50 bin bilet için izin alındı…
200 bin adet basıldı…
150 bin biletlik “yalan söylendi” devlete…
92 bin 259 adet bilet satıldı…
Bunun önemli bir bölümünün parası da partiye dönmedi…
“Kimin eli kimin cebinde” belli değil…
Kuran sustu
Bu arada, raporu hazırlayanlar şikayetçi…
“Sorumlu olan Teoman Kuran, merkeze gelip bilgi vermedi…”
Tüm para Kuran’ın ve partide bulunan 5- 6 kişinin elinden geçiyor…
Sayman, yani harcamalarda imza yetkisi bulunan Nazım Çavuşoğlu’na harcamalarla ilgili bilgi verilmiyor…
Hoş, harcamaları yapanlara sorulan sorularda da hep aynı yanıt alınıyor:
“Ben bilmem, İrsen Bey bilir…”
***
Benim için “Susurluk”
UBP kurmayları tarafından “parti içi” hazırlanan bu rapor, tüm siyasi partileri ilgilendiriyor aslında…
Bu “şeffaf parti” yönetimi adına önemlidir.
Savcılık bu belgeyi talep etmeli…
Ben elimdeki belgeyi Savcılığa vermeye hazırım…
Meclis Başkanlığı’na “gereği” için vermeye hazırım…
Düşünün ki UBP’de, sadece seçim için” kaynağı belli olmayan 4 trilyonun üzerinde harcama yapılmış?
Düşünün ki, UBP yönettiği devlete yalan söyleyerek piyango bileti basmış…
Belge ortada…
Bu belge “milat”…
Tıpkı “Susurluk” kazası gibi…
Siyasi parti hesaplarının daha şeffaf ve denetlenebilir olması gerekiyor.
İşte UBP kendi kendini denetledi ve ortaya neler çıktı?
Bunu Savcılık yapabilmeli… Sayıştay yapabilmeli…
Yapabilmeli ki, şeffaflık adına ilerleyebilelim…
Sadece UBP değil…
Tüm partilerin hesapları incelenebilmeli…
Hesap verebilirlik önemli…
UBP kendi kendini denetledi ve ortaya bir “bataklık” çıktı…
Parti parasının har vurup harman savrulduğu, herkesin partinin kaynağından “avuç avuç” para aldığını gördük…
Bu bir milat…
Biz elimizdeki belgeleri paylaşmaya hazırız…
Bu harcamalarda sadece “UBP kendi içinde mi hesap soracak?”
Yoksa, merkez yargının yapabilecekleri var mıdır?
Takip edeceğiz…
***
Sigortalanan evin keyfi
Sigorta şirketinden aradılar dün…
“Hüseyin Bey… Sigortadan arıyoruz”…
“Yine mi cebimden para çıkacak” diye hayıflandım önce.
Kibar bir dille devam etti konuşmaya telefondaki ses:
“Hüseyin Bey eviniz için yaptığımız sigorta süresi sona eriyor. Yenilememizi ister misiniz?”
Haliyle, “kaç para?” diye sordum…
Sterlin olarak, ne ödeyeceğimi söyledi…
“Ne sterlini” dememe de fırsat kalmadan, “Evinizin değeri ve eşya değerinizi de sterlin olarak hesapladık” diye sürdürdü konuşmasını.
Kısa düşünmedim…
“Evet” dedim…
Bu ülkede “araç” sigortası mecburi ama ev sigortası mecburi değil.
Nasıl olsa “devlet” bedelini ödüyor.
Yangın da olsa…
Hırsız da gelse…
Oh, kafam rahat…
“Sana ne, sen sigorta şirketlerinin para kazanması için mi yazı yazıyorsun” diye içinden geçiren varsa…
Söyleyeyim…
Her gün, “o ev yandı, bu ev soyuldu” diye haber yapıyoruz.
Ardından da, “Devlet benle ilgilensin” diye gazeteye geliyor vatandaşlar…
“Bu bilinç” gelişmediği için…
O kadar çok olay yaşıyoruz ki…
Oysa, oturduğum apartman dairesinin bedeli ile, yaptırdığım sigortaya ödeyeceğim bedel arasında öyle bir uçurum var ki…
En ucuz araç sigortasından, daha ucuz eve sigorta yapmak…
“Boşun para” olarak düşünüyorsunuz değil mi?
Öyle çok rahatlatıyor ki kafayı…
Poliçeyi aldınız mı, kuş gibi hafifliyorsunuz…
Ben yaşadım, biliyorum…
***
Arıklı: DP-UG kriz yaşamaz
“DP’nin nur topu gibi krizi oldu” demiştim dün, genel sekreterlik seçimi ile ilgili.
Erhan Arıklı, malum adı genel sekreter adayı olarak geçiyor.
Cevabını aynen sizle paylaşıyorum:
“Sevgili Ekmekçi,
Yazınızı ilgi ile okudum. Genel sekreterlik konusunun partide bir kriz doğuracağını sanmıyorum.
Demokratik bir seçim olur ve delege özgür iradesi ile tercihini kullanırsa, bu durum DP-UG’nin geldiği aşamayı göstermesi açısından oldukça faydalı dahi olabilir. Bu görevi benim ve sevgili Taçoy’un dışında yapabilecek çok değerli arkadaşlarımız da var partide. Bu durum DP-UG’nin kadro zenginliği olarak kabul edilmelidir.
Genel sekreterlik konusunda şüphesiz sayın genel başkanın tercihi önemlidir ve yönlendiricidir.
Ama ben bu aşamada sayın genel başkanın yönlendirici bir tavır içerisine girmeyeceğini tahmin ve arzu ediyorum.
Yurt dışında olduğum için ne parti meclisindeki arkadaşlarla ne genel başkanla ne de muhtemel genel sekreter adayları ile henüz görüşüp bir durum değerlendirmesi yapmadım.
Biz bu meseleyi çok rahat kendi aramızda görüşüp halledebilecek siyasi olgunluğa sahibiz.
Hiç kimse, bu meselenin partinin birlik ve beraberliğine zarar verecek bir krize dönüşmesine fırsat vermek istemez düşüncesindeyim.
İlginiz ve değerli yorumlarınız için teşekkürlerimi sunuyorum.
Selam ve saygılar.”
Erhan Arıklı
