Sektörler açılırken içine kapananlar - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Nisan 19, 2024
KıbrısKöşe Yazarları

Sektörler açılırken içine kapananlar

Nazar ErişkinNazar Erişkin

Her gün aynı saatte bekliyor, aynı yerde, suratındaki aynı ifadeyle… Çok amatör duruyor parmağı havada; belli ki aşina değil bu otostop işine. İlk hafta her sabah aynı sattlerde göz göze geliyoruz. Belli ki o da çalışıyor bu süreçte, her sabah aynı satte, aynı yerde beklediğine göre; belli bir satte bulunması gerekiyor bir yerde. O, yolda duruyor öylece kenarda, ben arabada, tek başıma. Çok utanarak ve bir şekilde gözümü gözünden kaçırarak yanından geçip gidiyorum. İkinci hafta belli ki sürece adapte etmiş kendini. Yüzünde maske, elinde eldiven var şimdi. Ama eldivenli de olsa, elinin havadaki duruşu hala acemi.

Yanından geçip gidiyorum; yine kaçırarak gözümü, dikiz aynasından bakıyorum geçip giderken arkamdan bakıyor mu diye. Utanıp kaçırdığım gözümü üzerine sabitliyorum bir süre ancak dikkatini çoktan diğer araçlara verdiğini görünce rahatlıyorum. Karantina süreci pek çok normali alıp götürüyor gün be gün. Düşünmeden verdiğimiz pek çok kararı, kılı kırk yararak dahi alamamak gibi mesela. Öncesini ve sonrasını konuşarak hata ettiğimiz bu sürecin şimdisinde; refleks olarak ürettiğimiz pek çok davranış var. Normal zamanda düşünmeden arabaya buyur edeceğim acemi bir otostopçuyu, bir daha ne zaman alabilirim ya da alabilir miyim bilmiyorum mesela. Çok basit gibi görünen daha pek çok buna benzer durum belirleyecek aslında Covit sonrası alışkanlıklarımızı. Bugün “normalleşme” ya da “yeniden açılma” konusunda kararlar üretmesi bekleniyor Bakanlar Kurulu’nun. Sektörler kademeli açılacak belli ki.


Kararı alacak bakanların bir kısmı bu süreçte sosyal mesafeyi hiçe sayarak pek çok görüşme yaptı, hatta evlerde yemeli içmeli fotoğraflar bile paylaşıldı. O nedenle belki onları çok da etkilemeyecektir ama pek çoğumuz için sosyal mesafe kavramı bundan sonraki süreçte olmazsa olmaz olacaktır. Kapalı bir mekanda, bir asansörde örneğin, bir başkasıyla olma durumunun beni ne kadar rahatsız edeceğini düşündüm geçen gün. Bir de aksırıp tıksırsa mesela yanımdaki insan, nasıl bir reaksiyon vereceğimi merak ettim. Ya da İstanbul’a son gidişimi ve dönüşte uçakta burnunu silip öksüren onlarca kişinin varlığını hatırladım. Benzer bir durumda birdaha kalmayı göze almak isteyip istemeyeceğimi… Ya da ben olsam o durumda, allerjik bir reaksiyon nedeniyle belki öksürsem, aksırsam topluluk içinde, istemsizce…

Bu ara zaten çoğunlukla düşünerek geçmiyor mu hepimiz için. Biraz içe dönüş ve sorgulama halini getirmiyor mu?Yalnızlaştırmıyor mu yani en yalın hali ile… Ve özünde bugünkü düzen, tüm yeni iletişim modelleri, 1+0 evleri, cep telefonlarına sığan dünyaları ile bu yalnızlık haline hazırlamıyor mu bizi? Küçük burjuva derterimizde boğulup, sosyalleşme ihtiyaçlarımızı 3erli 5erli Zoom karelerine tıkışarak giderdiğimiz bu günlerde, eskiye dönmek pek de mümkün görünmüyor bana. Dönmeyi düşündüğümüz o eskinin pek matah bir şey olmadığını da net bir biçimde görmemizi sağlıyor salgın hastalık tecrübesi aslında.

Nasıl da değersizleştiğini örneğin allı pullu arabaların, kıyafetlerin, parfüm ya da takıların gidilecek bir yer olmadığında. Onca tükettiğimiz, kart limitlerinin yetmediği hayatlarımızda; aslında dramatik bir duruşun mümkün olabileceğini söyleseler bundan 2.5 ay önce ihtimal verir miydik bilmem. Ancak ekmek mayalamaktan bitap düşenler cemiyeti olarak, normal dediğimiz o geçmişe dönerken tüm bunları düşünmekte de fayda olacak. Tükettiğimiz aslında fütursuzca; sanki kaynakları sınırsızmış gibi düşündüğümüz dünya. Üzerinde ne koca bir kambur olduğumuzu gösterdi bize yalnızca 2 ayda. Atıp bizi üzerinden doğrulduğunda; hızlıca rehabilite olabileceğini gösterdi. Venedik’te kanallardaki suyun temizlenmesi haberlerini selamladı örneğin İstanbul Boğazı’nda görülen yunus sürüleri. Bu süreç yalnızlaştırıyor demiştim. Çoğu insan bir başına karantinada kaldı odalarda, kimi evinden hiç çıkmadı 1.5 ay boyunca.

Sıkıldınız mı, bir hayvanat bahçesi kafesine kıstırılmış panda kadar mı mesela? Bu süreçten yeni üretim modelleri ve yeni bir tüketim bilinci kazanarak çıkacak mıyız bilmiyorum ve eğer bunu başarırsak alıştığımız pek çok şeyin devam etmemesi anlamına gelecek farkındayım ancak o çok sıkı bağlı olduğumuz alışkanlıklarımızın bizi getirdiği nokta da ortada. Arsız tüketim alışkanlıklarımızın, neoliberal politikaların ve dar gelir gruplarını pandemi halinde dahi çalışmaya zorlayan kapitalist sistemin tüm dünyada sorgulanması elzem.

1 Mayıs geliyor 2 gün sonra. Sağlam kalelerine kapanıp kendilerini koruyanların bu süreci atlatabilmesini sağlayan, çalışmak durumunda olan, dünya genelindeki tüm emekçilerin günü kutlu olsun. Ve işlerine ulaşmak için otostop çekiyorlarsa eğer… Çok özür dilerim, gözlerinin içine dahi bakamadığım, yanlarından geçip gittiğim her bir gün için.

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar