ZAMAN DONUP KALSAYDI (Köşklüçiftlik üzerine zamandışı notlar…) - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

ZAMAN DONUP KALSAYDI (Köşklüçiftlik üzerine zamandışı notlar…)

Ahmet OkanAhmet Okan

Böyle ağustos zamanlarıydı ikindi rüzgarları neşeli çocuklar gibi Köşklüçiftlik üzerinden Lefkoşa sokaklarına dalardı.

Köşklüçiftlik tatlı bir telaş içinde dururdu eski Lefkoşa’nın yanıbaşında.


Rüzgar esip yel değirmenlerini döndürdükçe Köşklüçiftlik bahçelerinden narenciye çiçeklerinin kokuları savrulurdu surlara; o sarı taştan tabyalar tepeden tırnağa sarhoş olurdu bin bir çeşit güzel kokulardan.

Tek katlı, çatılı, çatıları kiremitli evler bahçeler içindeydi bu bölgede ve üstelik kim yapmışsa, kimler planlamışsa iyi yapılmış, iyi planlanmıştı ya da kendiliğinden öyle gelişmişti kim bilir.

Şener Gökçe (solda)’ye ait fotoğrafta dönemin Köşklüçiftlik bölgesinden bir kesit, ileride Muharrem Apartmanı görünüyor. (1967-68)

Evler birbirine düzenli, hiçbir ev hiçbir evi rahatsız etmeyecek şekilde kondurulmuştu oldukları yerlere.

Lefkoşa evleri ile Köşklüçiftlik evleri arasında büyük farklar vardı ve sanki bu semt Lefkoşa’da değildi; nihayetinde Lefkoşa dendi mi şeher akla gelirdi, o şeher de suralar içindeki kentti ve şeherin hali bir başkaydı karşılaştırılamazdı bu bölgeyle.

Ne kadar bahçeleri komşu olsa da birbirinden bağımsız evler güller ve karanfiller tarafından kuşatılmıştı.

İnsanları da güller ve karanfiller gibiydi.

Bir Köşklüçiftlik sokağına girildiğinde, sağlı sollu evlerin bahçelerinde yetiştirilen bin bir türlü çiçekler hücum ederdi insanın üzerine.

Bahçelere evlerden daha çok önem verilir gibiydi ve Dereboyu’nun ötelerinden, Demir Köprü’nün ta gerilerinden Köçklüçiftlik’e dalan ikindi rüzgarları bu bahçelerde demlenirdi; ağaçların yaprakları titrek; bir yele kapılmış gibi hissederdi insan kendini…

1970’lere doğru Köşklüçiftlik’in anayolunu yansıtan Osman Paşa Caddesi’nde çevredeki evler dikkat çekiyor.

Köşklüçiftlik şiir tadında bir bölgeydi her evi bir hece, her bahçesi her sokağı bir mısra; sonu gelmeyecek bir şiir gibiydi; şiir gibi okunurdu sokakları.

Bir dönem bahçeleri evlerden, çiçekleri ve ağaçları insanlardan daha çoktu.

Sanki insanlar değil çiçekler ve ağaçlar yerleşmişti bu bölgeye, öyle sanırdınız, evet.

Böyle ağustos zamanlarıydı, ki 67’li 68’li yıllardı, Köşklüçiftlik’e gitmek, oralarda turlamak, o bölgenin havasını koklamak, o sokaklarda bisikletle gezinmek, o havalarda bıyık terletip saç dağıtmak, o bahçelerden bir gül koparmak, dışarıya sarkan yaseminlerden yaprak yaprak toplamak, sonra açık pencerelerinde saçlarını rüzgara karşı kurulayan kızlara selam vermek, bölgelerdeki pastanelerde vakit ezmek delikanlı hayatın bir parçasıydı.

Ama Köşklüçiftlik’in hayatı çok daha gerilere dayanırdı.

Lefkoşa’da surlar dışına tek tük evlerin yapıldığı dönemler.

Bir zamanlar sadece Ledra Palace civarındaki küçücük bir bölge olarak bilinirdi Köşklüçiftlik.

Oraya ilk yerleşenin ya da bu bölgeye ilk evleri yapanın Tüccarbaşı Mustafa Fuat Efendi olduğu söylenir.

Bu konuda geniş bilgiyi Haşmet Muzaffer Gürkan’ın “Dünkü ve Bugünkü Lefkoşa” adlı eserinde bulmak mümkündür.

Bu kitapta anlatılanlara göre İstanbul’dan Kıbrıs’a gelip yerleşen Tüccarbaşı Fuat Efendi,  İngilizler adaya gelip ilk meclisi kurduklarında, burada 2 dönem vekillik yapmıştır, ünlü Derviş Paşa da kardeşiydi.

İşte, Köşklüçiftlik bu Fuat Efendi’nin malıydı ki malları Yenişehir, Göçmenköy de dahil Dikomo tepelerine kadar yayılırmış.

Bu varlıklı aile 1910 yılında kolları sıvayarak Köşklüçiftlik’e ilk evleri yapmıştır.

Ancak Köşklüçiftlik için imar çalışmalarına 1930’lu yıllarda başlanır.

Daha sonra bu bölgeden Ermeniler de arsalar satın alarak giderek Köşklüçiftlik Köşklüçiftlik olmuş, İngiliz ve Ermeni yapısı evler bahçeler içinde yükselmiş, bahçelerine su kuyuları kazılmış, su kuyularına tulumbalar yerleştirilmiş, daha sonra başlarına yel değirmenleri kondurulmuş, taş havuzlar yapılıp içinde tatlısu balıkları yetiştirilmiş…

Fasariyalar başlarken Bayrak Radyosu daha kurulmamıştı.

İşte o dönemlerde Köşklüçiftlik’teki Ermeniler terk etmişlerdi bölgeyi.

Büyük ihtimalle birçoğu evlerini Türklere satmışlardı.

Onların evlerine gelenler de bölgenin koşullarına uymuş, tek katlı ve bahçeli evlerini koruyup geliştirerek uzun yıllar yaşatmışlardı, ta dinozor bir dönem gelsin ve her şeyi allak bullak etsin, bölgenin karakterini yerle bir etsin, bölgeyi Köşklüçiftlik olmaktan çıkartsın.

Ama biz o güzel dönemlerde kalalım…

Bir zamanlar Arabahmet mahallesinin uzantısıydı Köşklüçiftlik ki bir ucunun Osman Paşa Caddesi ile Dereboyu yolunda kesişen noktaya kadar olduğu söylenir.

Şu anda Orman Dairesine bağlı fidanlığa kadar.

Bu fidanlık 50’li yıllara kadar tabakhaneydi ve çevreye pis kokular yayıldığından, genişleyen bölgenin sakinlerinin şikayetleri üzerine tabakhane oradan kaldırılmıştı.

İyi de yapılmıştı.

1960’lı yıllarda olaylar başladığında Dereboyu. (Çağan Oyaltan’ın paylaşımından.)

Daha eskilere gidildiğinde Köşklüçiftlik’in Ledra Palace ve Muharrem Apartmanına kadar uzanan bölge olarak bilindiği kaydedilir ve bu bölge Kitchener tarafından 1881’de çizilen ilk Lefkoşa haritasında “Keushk Chiflik” olarak yer alır.

Böylece bölge giderek Kumsal denilen bölgeyle birleşecekti.

Bölge genişlerken Köşklüçiftlik’in tek, en çok çift katlı yapılardan ibaret olmasına dikkat edildiği görülüyor, ama apartmanlaşmanın da ilk örnekleri veriliyordu.

İlk apartman 1964 yılında yapılan Muharrem apartmanıydı ve daha sonraki yıllarda tek tük de olsa apartmanlar yapılacaktı, bunlara rağmen henüz Köşklüçiftlik genel görüntüsünden uzaklaşmamış olacaktı.

Bahçeler içine gömülmüş bölgenin cezbedici bir yanı vardı.

Surlariçi Lefkoşa’da oturanların bu bölgede oturmayı hayal ettikleri ya da özendikleri bir gerçektir.

Bu hayal ilerleyen yıllarda gerçekleşecekti.

Türkiye’de öğrenim görmek için 1968 yılında öğrenciler kitlesel olarak Türkiye üniversitelerine gitmeye başlayınca, Surlariçi Lefkoşa’nın içi genç nüfustan arınmıştı.

Öğrenci gençler memleketlerine dönüşlerinde anne babalarının yanına değil, Surlardışına yerleşmeye başlamışlardı ki bunun başında Köşklüçiftlik bölgesi geliyordu.

Böylece diğer kesimlerden nüfusun akışı ile birlikte (memur, öğretmen, işinsanı) bu bölgede nüfus artacak ve Köşklüçiftlik’in alışılagelmiş yüzü değişmeye başlayacak; bölgeye rağbet arttıkça apartmanlaşma da artacaktı…

Köşklüçiftlik sokakları Şehitler Abidesi’nden sonra başlayan Gazi Osman Paşa Caddesi’inden Mehmet Akif Caddesi (Dereboyu)’ne uzanan ana yolun iki yarısında dağılır ve birçok sokak birbirine paraleldir.

Her sokakta bahçeleri ile birlikte dizilmiş evler birbirlerinin yüzüne bakar.

Birçok sokaktan “u” şeklinde tur atıldığında ana yola çıkıldığı görülür ki surlar içindeki sokakların karışıklığından uzaktır Köşklüçiftlik sokakları.

Bir zamanlar tren henüz kalkmadan Kanlıdere üzerindeki Demir Köprü’den geçen trenin sesi yayılırdı Köşklüçiftlik’e.

O dönemler, 70’li yıllara kadar Dereboyu’nda bugünkü yerleşim yerlerinin yoğunluğu yoktu.

Sayıları çok olmamakla birlikte tek katlı bahçeli evler yapılmıştı Kanlıdere’nin karşısına.

Her taraf sessizdi; Kanlıdere’ye su gelince su sesleri kuş sesleri ile birlikte evlerin ahşap panjurlarından içeriye dalardı.

Birçok köklü aile bu bölgede yaşamışlardı uzun yıllar.

Dr. Ziyatlardan, Dr. Küçüklere, Rauf Denktaşlara, Diş Hekimi Rauf Beylere, Eczacı Küfilere, Eczacı Timurlara,  Dr. Ziver Pertev (Budamyalızade)’lere, Şapkacı Tomris Hanıma, Osman Öreklere, Nazım İleri ve Esat Dedezade ailelerine, Kamran Aziz ailesine ve Necati Münir Beylere ve adını sayamadığımız birçok ailelere kadar bu aileler bölgenin köklü aileleri olarak biliniyorlardı…

İşte,

Böyle ağustos zamanlarıydı ve öğrenciler hem öğrenci hem mücahittiler ve yaz akşamları takıldıkları yerlerden biri Köşklüçiftlik’te bulunan pastanelerdi.

Şehitler Abidesi’nden hemen sonra köşenin başında bulunan şimdiki Afrika gazetesinin de bulunduğu binanın yerinde önünde ahşap pergolası, çatılı ve kiremitli güzel bir yer evi vardı köşebaşında. Burası YAK kulübü olarak kullanılmaktaydı.

Hemen sonra Mirata apartmanının altında Akpınar Pastanesi vardı ki gençlerin takıldığı bir yerdi.

Ta ileride “Cadı” nın yeri olarak bilinen mekanın hemen bitişiğinde Nivis Pastanesi de gençlerin alanıydı.

Şimdiki Halk Bankası’nın bulunduğu bina bu iki pastaneden sonra Ün Pastanesi olarak açılacak ve gençler buraya da büyük ilgi göstereceklerdi…

Keşke zaman o yıllarda donup kalsaydı…

Not: Yazımıza eklediğimiz fotoğraflardan ikisi Londra’da yaşamakta olan Şener Gökçe’nin özel arşivinden alınmıştır. Fotoğraflar 1967-68 yıllarında Köşklüçiftlik’te ana yol üzerinde olan Foto Diana’nın terasından çekilmiştir. Bu fotoğraflarda o yıllara ait Köşklüçiftlik’ten bazı kesitleri görüp tüm bölgenin nasıl bahçeler içinde olduğunu algılamak mümkündür. Fotoğrafların birinde iki arkadaşın elleri arasında görülen apartman Muharrem apartmanı olmakla birlikte, oraya kadar uzanan bölgenin nasıl ağaçlar ve bahçeler içinde olduğu anlaşılır. Diğer fotoğrafta Şehitler Abidesine kadar uzanan Osman Paşa Caddesi kare içine alınır. Anayol üzerinde iki katlı bahçeli evlerin güzelliği dikkat çekicidir. (Şener Gökçe’ye teşekkür ederiz.)

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
2
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar