YÜZLEŞME - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

YÜZLEŞME

TOHUM ATTIĞIMIZ YOLLARDAN HALA BİRİLERİ ÇİÇEK TOPLUYORSA GÜZEL İŞLER YAPTIK DEMEKTİR.

Son bir yılımda mizacımdaki değişikliği derinden hissedince oturup kendi kendimi hesaba çekmeye karar verdim. Sanki ortaya yeni bir BEN çıkmış ve tüm alışkanlıklarım, beklentilerim, heyecanlarım allak bullak olmuştu. Peki ama neydi bu? Ezbere bildiğim tepkilerim artık neden yoktu? Neden hiç bir şeye şaşırmıyor, kolayca heyecanlanmıyor, daha önce beklediğim teklifler geldiğinde neden hiç ikiletmeden reddediyordum? Bir inziva hali gibiydi bu sanki. Son 10 yıllık koşturmalı, faal dönemimden sonra bana neler oluyordu?
Sosyal hayatım kendimi bildim bileli renkli oldu hep. Etrafımda çok da insan oldu. Bu yollarda koşarken çok dost kazandım ve sanırım evet düşman da! Bu ülkede çok az insana nasip olacak anı biriktirdim. Çok güzel insanlar tanıdım. Bu yolları alırken çok şey öğrendim, zaman zaman kaybettim ve işte böyle büyüdüm. Şimdi içimdeki bu büyük değişim öncesinde dinginleşmek, dinlenmek, güç, enerji toplamak ve içime çekilmek istiyorum. Ödüller, yarışlar, seçimler beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. Şu anda ailem, sevdiklerim ve kalemimle baş başayım. Bir yerden çıkarken, bir şeyleri ardımda bırakırken kapıları çarpmamaya dikkat ettim. Kolayca pes etmedim, vazgeçmedim. Ancak bir şeyi geride bıraktığımda da artık o yola geri dönmeyeceğimi adım gibi bilirim. Hayata büyük teşekkür borçluyum. Takım çalışmasında birbirini satmayan dostların olabileceğini, bir amaç için kişisel çıkarlardan vazgeçmeyi, çocukları önemseyip deli gibi çalışan, geleceğe tohum atan birkaç Don Kişot’tan biri olmak için mücadele vermenin zevkini hissettim. Kendi sınırlarımın sinirlerimle örüldüğünü gördüm.
Sade insan olarak herhangi bir komitede görev almadan, baş olmadan, sertifika almadan da hayatı bu şekilde sürdürebilmenin esas zafer olduğunu öğrendim. Sindirdim emek hırsızlarının şovlarını. Sindirdim yıllarca her adımımın ardından çelme takmak için peşimden koşanları. Sindirdim sahte yüzleri, bakışları… Hayatın şifrelerini çözdükçe hayal kırıklıklarım azaldı. Kızgınlığım oldu önceleri. Sonra kızgınlığımın da fazla geldiğini öğrendim. Acıdım o anlarımdaki harcadığım mutluluklarıma, kaçırdığım anlarıma. Şimdi sakınıyorum hem öfkelerimi, hem de zamanımı insanlığı meze yapan sahte suratlardan.
Tarlaların bile iyi ekin vermesi için nadasa bırakılması gerekmekte. Peki ya bizlerin? Biraz durup dinlenmek, geri çekilmek ve düşünmek lazım. Aynı şeylere geri dönmek için değil, yeni yolun ne olduğunu bulabilmek için. Şimdi geri çekilmiş bir deniz gibiyim ya da boş bir bank, tenha bir sokağın ucunda. Şimdi kimsenin beni bulmasını istemediğim bir yerdeyim. Oysa kapım sık sık çalınmakta. Farklı teklifler, yeni görevler sunuluyor önüme. Eskiden olsa çoğu cazip gelirdi bana. Bir süre bütün davetlerden bütün etkinliklerden çekilme kararı aldım. Kendime göre en büyük radikal karar ise tüm komitelerden ve sorumlu olduğum görevlerden ayrılmak oldu.
Şimdi farklı adımlarla gözlerimi daha uzak ufuklara dikerek tek başıma yolculuğu çıkmaya hazırım. Artık bunun için gücüm var. Yeterince tecrübem, deneyimim, yenilgim ve zaferim de… Bir şey değişmedi yalnızca. Yaptığım her şeye ruhumu, sevgimi katarak yoluma devam edeceğim.İçtenlik ve samimiyetimle…
İnsanın bazen yıpranmış taraflarını tamir etmesi gerekmekte. Giderken teklememesi için… Arabanın makinesinin açılması gibi yeniden 0 km’den başlamak. Yani Şebnem Ferah şarkısındaki gibi SİL BAŞTAN BAŞLAMAK GEREK BAZEN… Şimdi titizleniyorum oğullarımdan çalacağım tüm vakitlere. Sevdiklerimden koparacağım vakitlerimi artık büyük bir süzgeçten geçiriyorum. Benim, ekibimin, birlikte çalıştıklarımın sırf insanlık için çıkar beklemeden, gönüllü olarak yaptığımız çalışmaların bu ülkede birilerine çıkar, birilerine şov, birilerine rant getirmesine artık tahammülüm yok. Kazanandan yana çıkan, kral öldü yaşasın yeni kral diyenlerden olmadım hiç. Çok güvendiğim birkaç insanın kraldan daha kralcı olduğunu da gördüm. O bunu yapmaz dediğim bazı insanların o şeyi yaptığını da. Siyasette güvendiğim insanların hayal kırıklıklarını da yaşadım. Pis siyasetin içine girip de temiz kalmak mümkün değil demişti bana çok sevgili bir dost, aldığım siyasi bir teklif karşısında. “Duruşunu bozma” demişti. Çok haklıymış. Kimse kusura bakmasın siyasette olup da insanın kendisi kalabilmesi gerçekten de imkansıza yakın…
Bazen format atmak lazım hayata da. Ben de öyle yapıyorum. Tüm görevler, sorumluluklar, başkanlıklar, tüzükler, dernekler, koşturmalar, yarışlar, ödüller, teklifler, davetler yavan geliyor bana. Her şeyden soyutlanmak, daha önce koştuğum tüm yolları geride bırakıp yeni ufuklara açılmak, artık dağlara, denizlere doğru yol almak istiyorum. Bu ülkenin pis siyasetinin, erkinin, sisteminin ülkenin temiz insanlarının emeklerinin çarçur olmasına hizmet eden düzenine daha fazla tahammülüm yok.
“Her gün,
kalbimin sızladığı bir memlekette
yaşamaktan yorgunum.”
Birhan Keskin
**************************************************************************************************************
DÜŞ
Gülümsemesi kırışıklıklar arasında kaybolan
Ana yüzüm,
Yenik şarkıların
İşi ne dudaklarında?


Çiçekli entarini giy de çık yollara
Bol köpüklü kahveni pişir
Gözün gibi baktığın ocağında

Sula fesleğenlerini
Bak babam eşgerdi yolun başında
Yemenisi allım
Koy bir yere burçaktan kazandığın parayı
Ayhan Işık oynuyor bu hafta sinemalarda
….
Güzel bir düş gördüm
Çocuktum
ve insanlar gülümsüyordu Kıbrıs’ımda

B.B.

 

ZAMANA ASILI SATIRLAR
Gösterişli günlerin yoksulluğuna işlenen pulların ve incilerin yetmezliğine dadanan bir akıl yatmakta içimde usulca. İçi boş/alan zamanların parıltılı doku örnekleri alma tasası takıldı bugün parmaklarıma. Z/s/amanla boş kalmış bir bedene sahip olmanın öznesi hangisidir diye bir soru takıldı peşime. Düşündüm, içi boşalmış anlara alışmanın yalnızlığı mı acıtır insanı, yoksa gerçekle sahtenin ayrışamaması mı daha fazla? Süslü bir bavulu eline alıp da çıkılan bir yolculuğun adı yaşam mı, yoksa montajlı anlar kandırmacası mı? İlk durakta inip, geriye dönmek yanılgısı mıdır azmettiren yolcuları? Bugün, saklı bir örümcek gibi fırlarken geçmiş gizlendiği sandıktan, boşluğun zehirli havasını aldım yüzü hüzün kokan kadınla. İçi saman ve telaş dolu beleş yaşamlara dokunan yüklü satırları okurken seslendim ona: “Çok memnun oldum”…
İçimdeki uzak insanları dürdüm, büktüm, sakladım gerçek olamayacak bir aşkın hiç yazılamayacak romanına. Bir daha sahibine ulaşamayacak mektuplar gibi yiten cümlelerimi kavanozlara tıktım. Ruhumda, aklımda gözleri sevdaya kesen bir şiir gezinirken araya giren hafifmeşrep yazı karakteri boyut değiştiren bir cilveleşme ile değişip dönüştüler önümde. Öğrendim, suya batırılıp peksemet gibi yumuşatılıp yenen aşkların sofrasındaki yeme alışkanlıklarını. Bağlı olduğum harflerin ipliklerini pazara çıkaranları hiç aklamadım. Üç kuruşluk muhabbetlerle beş kuruşluk aşk söyleşisi yapanları cümlelerimi kurtlandıranları, halının altına saklanan şımarıklıkları unutmamak adına günde üç öğün aç karnına aldım. O gün bugündür, bu korkunç pazarın ortasında açılan stantlarda satılan şiirleri göz ucuyla seyrettim. Bir zar attım inancın ve imanın son randevusuna. Aşk denen ve yok edilen, atılan ve satılan kelimelerle modern bir masaya meze edilen duygunun cenaze töreninde yalandan yas tutanların inadına seslendim kendime ve dedim ki: “Çok memnun oldum” buluştuğumuza…

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar