YENİ BİR ŞEY KALDI MI KUTLANACAK? - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cuma, Mart 29, 2024
Köşe Yazarları

YENİ BİR ŞEY KALDI MI KUTLANACAK?

“Bana geldiğin her gün yeni yıldır” diye mırıldandı adam, kadına. Adam bu sözleri söylerken, pencereden dışarıya baktı kadın, etraf süslenmişti, pırıl pırıldı sokaklar. Vitrinlerin camlarında, “Hoş geldin 2014” yazıyordu. Noel Babalar, kardan adamlar, çam ağaçları, geyikler, kızaklar, başlıklar, şapkalar, ho-ho-ho- diyen oyuncaklar, torbalar… Ahhh, her yerden yeni yıl akıyordu! Bu cıvıltının dünyanın tezat haliyle oluşturduğu sahteliği düşündü kadın. Adamın böyle iddialı ama kalıp sözü her yerden yeni yıl fışkırırken söylemesinin anlamını sorguladı. Yeni yıl çağrışımından mı gelmişti aklına? Bu sözü yeni yıl pazarından almış olmalıydı. “Doğum günüm bana geldiğin gündür” diyen o ucuz ve arabesk parçadaki gibi bir söz müydü bu, yoksa? “Her yeni yıl yaşlanıyor musun, sana geldiğimde?” diye dürtmek istedi kadın, adamı… Gözlerinde yıllar ötesinden getirdiği yaşanmışlık ve kolayca dürtülemeyen bir derinliğin gülümsemesi ile baktı adam ve ekledi: “yenisin” dedi, “sen eskimeyen”…

Kadının yeni dediği şey artık “ama”lardan sonra kurulan cümlelere inanmamasında gizliydi, ama! bunu adama söylemedi. Kendi kursa bile, bir yenilginin ve yanılgının ifadesiydi, biliyordu. Şairin dediği gibi “ama”lardan sonraki cümle ile arası açılmıştı. İki cümleyi birbirine bağlayan o kelimede kesiyordu kendini, koparıyordu bağlanacak cümlelerden. Yeni yıl kopma değil birleşme noktası olabilme yeniliğini nerden alıyordu? Saatler 24’ü vurduğu zaman yeni gibi görünen yıl, külkedisi gibi eski haline dönmeyecek miydi? Yıl, eski elbiselerini giyinip, eline silahını almayacak mıydı? Bu, kibritçi kız masalındaki kibritin yarattığı yalancı yansıma değil de neydi? “1 Ocak günü telefondaki ‘SMS’ler yanıtlanıp, ağır makyajlarlar aktıktan sonra aynaya bakılınca eskimeye başlamayacak mı yine her şey?” diye sordu kadın. “Neyin yeniliğiyim ki sana? Daha dünlerde kutlanmadı mı! nice nice özel günler!  Yine patlayıncaya kadar yemekler yenilip, içkiler içilmedi mi? Sürüler halinde hediyeler paketlenip, alınıp, verilmedi mi? Daha birkaç gün önce mutsuzlukların üstüne topraklar atıp kırmızı donlardan medet beklenmedi m? Çekilen piyangolarda Suriye, çekilen tombalalarda Filistin denmedi mi?  Lefkoşa sokaklarının kötü kokuları üzerinden Çinko denmedi mi? Hangi yeniyi, yeniliği kutlamaya hazırlanılıyor bunca eskimiş, kokuşmuş arenada? Noel Baba hediye yerine kin, mermi, bomba dağıtmadı mı ülkelerin ufuklarına? Şöminelerin içine biten aşkların küllerini savurmadı mı? Kuruyan bir dünyanın, küresel ısınmanın sıcaklığı ile tahrik olunmadı mı, 1 Ocak’ta? Evsiz, sevgisiz nice çocuğun huzurunda sevişmedi mi dünya? Yeni miyim sana? Yeni bir şey kaldı mı hala?”


‘Elma desem de armut desem de çıkansın” dedi adam, “bana bir varmış bir yokmuşun değil, hep varmışın masalısın. Yaşam yolunda boşa kürek çekenlerin aksine, kendime yürek çektiğimsin. Sen, miladı yalnızlık olan bir kapının iç pekilerini özgürleştirensin.”
Kadın, elinde biriktirdiği ne kadar eski söz bulduysa attı şöminedeki çıtırdayan odunların yanına. Alevlendirdi ateşi. “Hade” dedi “anıları kebap yapmaya!” Şaşırdı adam, afalladı. Kadın kurdu sofrayı, yaktı üzerinde yeni yıl çiçeği olan mumlarını, kırmızıdan… Ateşe ihtiyaçları vardı. Dünyaya ateş düşmüşken bir yeni yıl daha kutlayacaklardı. “İşte sofra” dedi kadın. “Hayatımız… Bölüp parçaladığımız, pişirip, yediğimiz, tat aldığımız, doyduğumuz, açlığımız, tokluğumuz, gazımız, geğirtimiz, işte artıklarımız. Al bak sana bir yeni yıl!” Eline şişleri aldı kadın. Adam, o güne kadar akıllı gibi duran kadınının davranışlarından ürküyordu. “Şişlerin üzerine parça parça et değil, öfkelerimizi, ezbere sözlerimizi, sahteliklerimizi, beceriksiz sevmelerimizi, dünyayı getirdiğimiz bu cinnet noktasını, aşkı beceremeden aşka dair cümleler kurup, yazdığımız şiirleri ve şarkıları geçirmek istiyorum” dedi kadın, “bu yeni yılda yakmak istiyorum onları. Yakıp küllerinden yeniden doğabileceğimiz bir ‘yenilik’ taşıyorsak hala, bu gün yeni yılımızın ilk günü olacak.”
Adam, “bana geldiğin her gün yeni yıldır” diyen o cümleyi kurmaya çekindi. Kadın bunu biliyordu. Aşkın içkisini döktü kadın ve uzattı şarabın kırmızısını adama “al” dedi “Şerefe! Deliye her gün yeni yıl, nasıl olsa!”
———————————————————————————
KUTLU OLSUN (MU)
Ben bu gece
Geçen eski yıllara rahmet
Ve geride kalan günlere başsağlığı diledim
Tam da bugün
2013 yılının son takvim günlerinde
Beytambal bir düzenin
Ayarı bozuk
Eskimiş, kokmuş ve paslanmış
Yıldönümünde

Grevler, hiddetler, kesintiler
Uçamayan hava yolları ve cinnetler
Yardımlar, vaatler, tükenişler
Biten bir yılın cenazesinde

Tuzlanmaya yatırılan bir halkın
Kokmamak için koştuğu
Hastalıklı yarınlar arifesinde

Kaldırdım kadehimi
Bir aşkı koklar gibi baktığım dünyaya
Rahmimdeki suya şiir katmak için uğraştığım
Plasentamda hayallerimi hissettiğim hayata
Oğullarımın bakışlarında
Bütün çocukları kucaklayarak

Kırmızı dantel donların paketlendiği
Dükkanlar ortasında
Hediye kapma yarışında
Sürü sürü çığlık çığlığa
Yitirdiğim bir başkaldırıya

Bir dilek tuttum
Havva kadar itaatkar
Adem kadar yaşlı
Lilith kadar yasak
İçimin bin bir rengi ile
Beni çiğneyip çiğneyip yutamayan bu kocaman çarka
“çomak sokarak”
Bir dilek tutum
İnsana dair

Sana
Bana
En çok da çocuklara
Boğazına barış
Boğazına aşk tıkanan insanlar arasında
İnadına şiir kalmaya
*********************************
ÖLÜ RÜZGARLAR
BEN BÜTÜN CÜMLELERİMİ
GÖZLERİ UNUTUŞ
SAÇLARI TERK EDİŞ DOĞURAN
BİR YABANCIYA BIRAKTIM

ELLERİM KARINCALANIYOR
GÖZLERİM SEYİRİYOR GÜNLERDİR
ŞİİRİMDE ÖLÜ DOĞMUŞ RÜZGARLAR ESİYOR

NİCEDİR KUŞLARIMDA GÖÇ
ELLERİMDE KORKU
İÇİMDE MEVSİMLERCE YAĞACAK
BİR YAĞMUR BULUTU

BEN,
İLİŞKİDE DEVLET
SEVİŞMEDE İKTİDAR BİR DÜNYANIN
ALZHEMİER ÇOCUĞU
KUTLUYORUM
AŞKSIZ BİR DÜNYANIN
DÜŞÜK UÇKURLU DOĞUMUNU

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar