Yat Arap, Kalk Arap! - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Cumartesi, Nisan 20, 2024
Köşe Yazarları

Yat Arap, Kalk Arap!

Bekir AzgınBekir Azgın

Sandıktan yeni bir cumhurbaşkanı çıktı. Türklük dünyasına hayırlı ve uğurlu olsun.

Bazı Türkiyeli dostlar, hafta içinde, telefon edip bu vesileyle beni kutladılar. Bunu dalga geçmek için yapmadılar. Dileklerinde son derece samimiydiler. Keşke dalga geçmek için yapsalardı.


Bu durumda bana bir sorumluluk yüklemiş oldular. İnşallah cumhurbaşkanımız, tekmil “yat Arap, kalk Arap!” nizamına girip beni utandırmaz. Utandırıp zor durumda bırakmaz. Sorumluluk yüklendim ya.

Henüz Türkleşmeden önce bu deyimi kullanmıştım ve kullandığıma pişman edilmiştim. “Türkleşmeden önce” diyorum çünkü Ankara’ya yeni gittiğim zamanlarda “Ermeni misin?” yolunda sorulara maruz kalıyordum. Ermenilikten kurtulup kurtulmadığımı da doğrusu, bilmiyorum. Lâf aramızda “Ankara’ya trenle mi geldiniz?” diye soranlar da vardı.

Etrafımdaki aydınlar bu deyimi kullanmamam gerektiğini söylediler. Nedenini sorunca “Çünkü Araplar necip millettir” yanıtını aldım. Bunu duyunca “mangos oldum” ve neden necip millet olduklarını soramadım. O gün bu gündür, öğrenebilmişmiş de değilim.

Aslında o deyimde kullanılan “Arap” kelimesiyle “siyah Afrikalılar” kastedilmekteydi. Ben bile uzun yıllar Arapları, Afrikalılar gibi siyah sanırdım. Osmanlı’da kölelerin çoğu Afrikalı olduğu için “yat Arap, kalk Arap!” kölelik nizamına atıfta bulunuyordu. Bir kölenin her emre riayet ettiğini veya riayet etmesi gerektiğini ifade ederdi.

Cumhurbaşkanı muavini Fuat Oktay, seçimlerden sonra “Kıbrıs Türkü öz kardeşimizdir. Uzaktan akraba falan da değil” dedi. Öyledir zahir.

Dünyada nüfusun beşte birini oluşturan hiçbir toplum, Kıbrıslı Türklerin sahip olduğu haklara sahip olmamıştır. Bu da tarihsel ve coğrafi nedenlerle, Türkiye’nin yanı başımızda bulunması sebebiyle gerçekleşmiştir.

Ne var ki bunu kölelik nizamına sokmamak gerekir. İstediğini seçtir, istediğini iktidardan kov. Sonra birileri çıkar, kolunu kesip önünüze atar ve “Buyur diyetini” demek zorunda kalır.

Hem Ankara’da düğmelere basıp buradaki kuklaları oynatma düzeni oluşturmaya çalış hem de “cipinkâr Allah kerim”. Son seçimlere Ankara hiç karışmamış ayaklarına yat.

Sn. Oktay, KKTC’deki seçimin Türkiye’nin gündemi olmadığını ifade ederek Kıbrıs Türkü’nün kendi iradesini ortaya koyduğunu söyledi. “Seçimle ilgili bir defa açıklama yapmadık” diye vurguladı. Anlayacağınız, KKTC’deki seçimlerden Ankara’nın, nerdeyse, haberi bile yoktu.

Buna karşılık, bizim haberimiz olmayan şeylerden haberdardı: “Antonio Guterres seçimlerden önce açıklama yaptı” diyerek bu açıklamanın Akıncı’ya destek olarak yorumlanması gerektiğini ima etti.

“Bu seçim döneminde AB ekonomik yardım yaptı” diye ekleyerek Türkiye’nin değil, AB’nin seçimlere müdahale ettiğini ileri sürdü. AB gerçekten bu dönemde yardımda bulundu mu? Kimlere yardım etti? Yanılmıyorsam AB yardımları Ticaret Odası aracılığıyla yapıyor. Ticaret Odası bir açıklama yapsa, biz de aydınlansak, nasıl olur? Bu sayede Sn. Oktay da yalan söylememiş ve aklanmış olur.

Dönelim esas konumuz olan “yat Arap, kalk Arap” deyimine.

Araplar necip millet olabilir ama Türklerin fazla bir saygısını kazandıklarını göremiyoruz.

Bağdat’ta doğan ve sekiz yaşına kadar orada yaşayan 20. yüzyılın önemli şairlerinden Ahmet Haşim, ömrü boyunca “Arap Haşim” diye horlanmıştır. Türklüğünü kanıtlamak için Çanakkale savaşlarına katılmış ama gene de o damgayı alnından silememiştir. İleri yaşlarında bir arkadaşına “Fuzuli ve Bağdatlı Ruhi gibi şairlerin vatanında doğmuş olmamı, bir ayıpmış gibi, yüzüme çarpıyorlar” diye sitemde bulunmuştu.

Az biraz mürekkep yalamış her Türk’ün aşina olduğu şu satırların sahibine “Es-Seyyid” diyerek onunla dalga geçilmiştir: “Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden / Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak / Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak / Sular sarardı, yüzün perde perde solmakta / Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta”. Haşim’le “Arap” diye dalga geçenler, bu denli renkli bir Türkçe kullanabiliyorlar mıydı? Aşina dedim de aklıma geldi. “Melali anlamayan nesle aşina değiliz” dizesi de ona aittir.

“Arap” diye horlamaları yetmiyormuş gibi bir de şu beyti ile dalga geçiyorlardı: “Akşam, yine akşam, yine akşam / Göllerde bu dem bir kamış olsam”. Aman, efendim, hiç insan kamış olabilir miymiş?

Bir edipler ve şairler meclisinde gene bu “kamış” konusu açılmış ve hazirun şairle her zamanki dalgalarını geçiyorlardı. Özdemir Asaf onları şu sözlerle susturdu: “İnsan kamış olur mu efendim? İnsan odun olur da neden kamış olmaz?”

Arkadaşları arasında “Acem” (İranlı) diye bilinen Milliyet gazetesinin kurucusu gazeteci Ali Naci Karacan, bir gün, Ahmet Haşim’i iğnelemek için ona, şaka yollu, “Arap Haşim” diye hitap eder. Ahmet Haşim tüm nezaketiyle şu cevabı verir: “Aman beyefendi, bize ‘Arap’ demeyi de artık Türklere bırak!”   

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar