Her sabah yeni bir güne açarken gözlerimi, “büyük olayları” işitip görmenin sürprizini gözlerim..
Sabahın köründe televizyonu açar, umutlarıma yeni sevinçler katacak haberleri gözlerim..
Günlük gazeteleri belki de herkeslerden çok daha önce alırım..
Hemen ardından her kesimden insanın bir araya geldi mi o türlü çeşitli dedikodularıyla haberlerini işitmek, sohbetlerine katılmak için kahvehaneye giderim…
Ve sabahın erken saatlerine sığdırdığım bu bir iki saate, insanların çok ihtiyacı olduğuna inandığım “yaşama sevinci” derim..
Ki o “sevinci” yaşamak için kurulur düzenler! Nitekim her seçimde bize o “yaşama sevincini” yaşatacağına inandığımız siyasi partiye veririz oyumuzu.. Bu nedenle “iktidarımız” yaparız…
FAKAT o çok özlediğimiz “yaşama sevinci” var ya! Her sabah işittiğimiz, okuduğumuz, izlediğimiz “yeni olaylarla” kalır kursağımızda!
Acı kahvemizi yudumlar gibi acılar içer, acılar çekeriz! Sürprizli sevinçler hep vuslata kalır hiç göremeyiz!
…SÜREKLİ tekrarımızdır:
Çünkü KKTC’i kuramadık!
Kıbrıs Türk halkının refah ve saadetinin yurdu yapamadık!
Asude bir Akdeniz ülkesi oluşturamadık!
Atalarımızdan kalma doğasal ve ötesi her türlü zenginliklerimizi değerlendirip KKTC’i yüceltecek unsurlar haline sokamadık!
Sahip olduğumuz şanlı tarihimizi, tarihi eserlerimizle özdeşleştirip bütünsellik yaratamadık.
Parmakla gösterilecek bir turizm beldesi olmamız gerekirken, “casinolar” yaratıp turizmin bile “lokomotifi” yaptık!
Kısaca gencecik devletimizi “çürüttük!”
Şimdi de diyoruz ki süt üretimimiz yüzde 20 oranında azalarak dibe vurdu! Ki hangi ürünümüz yeterli orandadır ki?
(Hadi şu süt ve hayvancılık olayına bakalım.)
**********
SÜT ÜRETİMİ DE ALDI NASİBİNİ!
Önce şunu hatırlatayım.
Biz her şeyden önce “buğday, arpa, nohut, pamuk, tütün, havetta, viko, dirifil…” Ve asıl harup, zeytin, badem, üzüm” üreticisi bir ziraat ülkesiydik..
Sabahın erken saatlerinde boyunlarına asılı çanlarıyla köylerindeki mandıralarından çıkan yüzlerce koyun keçi, zillerini çınlatarak otlaklarına giderlerdi.. Seyrine doyum olmazdı. Hele de kuzulama dönemlerinde..
ÇOK kısaca 1974’den sonra “Güney’den Kuzey’e gelen yurttaşlarımızla, Tarımı patlatacakken; Rumların arkalarında bıraktıkları mülklerini, tesislerini, topraklarını “değerlendireceğiz” lafına sarıp önce “ganimet” ardından da “rant ekonomisi” yarattık!
Sonuç ortadadır. En basiti çiftçi hayvancı artık “Devlet Destekleriyle” üretmektedir! Nitekim Hayvancılar Birliği Başkanı Naimoğlu ve Süt Üreticileri Birliği Mustafa Başlar, “sütte yüzde 20’lere vuran üretim düşüşü konusunda bir yandan (haklı olarak) girdilerin pahasından şikâyet ederlerken, son sözlerini “Devletin teşvikleri artırması gerektiği” noktasıyla bitirmektedirler..
Ki sıkıntılarını yansıtan verdikleri örnekler arasında mesela dünya piyasalarında 90 Kuruşa satılan arpanın KKTC’de 1 lira 65 kuruştan satılması da vardır!
…ÜLKENİN tarım ve Hayvancılığı ne zaman söz konusu olsa soru sual etmeden gözlerim kapalı, “üretici haklıdır” derim!
Çünkü ekonomi “üretmek” üzerine oluşur.. Ana rahmine düşen çocuk gibidir. Her tohum yeşerirken geleceğin aydınlık yarınlarını müjdeler..
Ne var ki KKTC’de “keşke üretmeseydik” yakınmaları vardır!
PEKİ nedir sorun?
Memlekette galiba 3 bin Birlik, Dernek varmış!
Fakat STÖ merakına karşın dört tane doğru dürüst Kooperatif yoktur!
“Küçük olsun da yalnız benim olsun” geleneğini aşamadık!
Nitekim Siyasi çözüm söz konusu oldu mu “Birleşik Kıbrıs” gibilerinden Türk-Rum ortaklığı önerilmesine karşın” mesela kendi içimizde aralarında ortaklık kurarak Kıbrıs Türk Hava Yollarını kurtaracak dört beş insanımız çıkmadıydı!
(Doğrusu sorun bu düşünceye dayandı mıydı çok merak ediyorum: TC-KKTC Mali ve Ekonomik Programı gereği “özelleştirilecek kurumları” mesela Mağusa Limanı gibi olanları “özel şirketler” nasıl devralabilecekler?)
KISACA: Ekilebilen toprakların bölük pörçük olduğu KKTC’de eğer “Koop. ortaklıkları oluşturulmazsa sittin sene daha üretimin kaymağını önce aracılar tefeciler sonra da satıcılar yiyecekler! Posası da Üreticin kısmeti olacak! **********
KISACA TAKILDIĞIM: (ZATEN VARDI!)
CMIRS’nin (Göç Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezinin) Haziran 2019 anket sonuçlarına göre, “önceki Koalisyon Hükümetinin bozulmasıyla yerine (UBP-HP’i Koalisyon hükümetinin gelmesi toplumda kutuplaşma yarattı!”
Fakat o Kutuplaşma zaten her Hükümet döneminde “iktidar-muhalefet” olarak yok muydu?
Dolayısıyla “UBP iktidar oldu da memleket iki ayrı cepheye ayrıldı” imajını çakan sonuç, her halde “sorusundan” olmalı, çok da inandırıcı değil!
Olan “Sol kutuplu hükümetin” yerine “Sağ kutuplu” olanının gelmesidir, hepsi o kadar!