Umut en son ölür - Havadis Gazetesi | Kıbrıs Haber
Perşembe, Nisan 25, 2024
Köşe Yazarları

Umut en son ölür

Bekir AzgınBekir Azgın

İnsan yaşadığı sürece umut da var olmayı sürdürür. En umutsuz zamanlarda bile umut sarılacak son daldır. Geleceğe umutla bakmamız, bazı insanların olağanüstü işler yapmaları sayesinde pekişir.

Yunan atasösüzünü bana anımsatan olayların kahramanları iki kadındır. Biri 16 yaşında bir kız çocuğu, öteki de orta yaşlı tombulca bir anne. Gerçek anne değil ama gerçek anneden daha anne.


İklim aktivisti Greta Thunberg ile başlayalım. Greta’ya bir süre önce otizmin bir türü olan “Asperger” teşhisi kondu. Bunu kendisine hatırlatan BBC muhabirine “Farklı olmak güzel bir şey; farklı olduğum için yalanlara inanmıyorum” demişti.

Greta geçen sene Cuma günleri okulu asmaya başladı. Kendi eliyle hazırladığı afişi alır, İsveç parlamentosunun karşısına dikilir ve politikacılara iklim değişikliğinin önemini anımsatmak amacına yönelik protesto eylemleri gerçekleştirirdi.

Önceleri birkaç kişinin dışında kendisini ka’le alan olmadı. Zamanla dünyadaki gençliği etkilemeye başladı. Bu ayın ortalarında dünyanın birçok ülkesinde milyonlarca öğrenci ve insan, iklimle ilgili protesto yürüyüşlerine katıldı.

Tutarlı olmak için yaşam stilini değiştirdi. Vegan oldu. Uçaklara binmeyi reddetti. New York kentinde düzenlenen “BM İklim Değişikliği Eylem Zirvesi”ne yelkenli gemiyle gitti. İki hafta süreyle gemide çalkalandı durdu.

Zirvede yaptığı tarihî konuşmada bilge bir ilkokul öğretmeni edasıyla dünya liderlerini resmen azarladı:

“Buraya gelip her şeyi yaptığınızı söylüyorsunuz. Gerçekten durumun vahametini anlıyorsanız ve hala harekete geçmiyorsanız, bu tutum şeytan olduğunuzu gösterir ama ben buna inanmak istemiyorum. Bizi hayal kırıklığına uğratıyorsunuz ama gençler artık sizin ihanetinizin farkına vardı. Gelecek kuşakların gözleri sizin üzerinizde olacak.

“Benim burada olmamam, Okyanus’un ötesinde okulda olmam gerekirdi. Sizler hangi yüzle biz gençlerden umut bekliyorsunuz? İçi boş sözlerinizle benim çocukluğumu çaldınız, hayallerimi çaldınız. Ben yine de şanslı çocuklardan biriyim. İnsanlar ölüyor, ekosistem çöküyor. Kitlesel yok oluşla karşı karşyayız. Ama sizler sadece paradan ve ekonomik büyümelerinizden söz ediyorsunuz. Bu ne cür’et?”

Aferin sana güzel çocuk. Aferin sana aslan yürekli kız.

Gelelim öteki kadının hikâyesine. O biraz daha acıklı.

Nickollas, normal zamandan 4 ay önce doğdu. Yaşayacağına pek ihtimal verilmiyordu ama hayata tutunmayı başardı. Ne var ki çocuk hem otistik hem de amadır. Sylvia Pin Grecco’nun çocuğu olmadığı için Nickollas’ı evlât edindi.

Görme engelli olmasına rağmen Nickollas fanatik bir Palmeiras taraftarıdır. Annesi onu memnun etmek için yanına transistörlü radyosunu alır, oğluyla birlikte stada giderdi. Çocuk radyoyu dinleyerek maçı kafasında oynamaya çalışırdı. Rain Man filmini izleyenler, otistik insanların farklı bir dünyaları ve özel yetenekleri olduğunu anımsayacaklardır. Otistik olan Dustin Hoffman’ın bir gecede rehberdeki tüm telefon numaralarını ezberlediğini unutmamış olmalılar.

Zamanla Sylvia, radyo spikerinin maçları anlatış biçiminin oğlu için yeterli olmadığını farketti. Kendisi oyun kurallarını ve futbolcuları öğrendi ve oğluna maçları kendisi anlatmaya başladı. Hem de tüm detaylarıyla: Her futbolcunun boyu posu, hangilerinin saçlarının boyalı olduğu, kimin ne kadar ve nerlerinde tatusu olduğu, ayakkabılarının rengi, kimin nasıl koştuğu, nasıl pas attığı, vs. “Ama en heyecanlısı golü anlatmaktır” diyor Sylvia.

Bu detaylı anlatış sonucu Nickollas maçı daha güzel takip etmeye ve bazı yorumlar yapmaya başladı: “Falanca daha çok koşmalı, filanca kaleye daha sık şut atmalı” gibi. Anne hemen ayağa kalkıp futbolculara bağırarak bu eleştirileri onlara iletiyordu: “Hey sen, kaleye daha çok şut çek!” diye.

Bu durum yıllarca sürdü gitti. Nickollas şimdi 12 yaşındadır. Geçen sene statyumda Sylvia’nın maçı oğluna anlatması bir TV gazetecisinin dikkatini çekti. Bir kameramana onları gizlice çekmesini istedi. “Stattan çıkarken herkes bizden bahsediyordu. Halbuki biz bu işi yıllardır yapıyorduk” diyor Sylvia. FIFA Sylvia ve Nickollas’ı “En iyi taraftar Ödülü”ne aday gösterdi.

Geçen Pazartesi akşamı Beşiktaş’ın ve Trabzonspor’un maçları vardı ama ben FIFA’nın ödül törenini izlemeyi tercih ettim. Bütün kalbimle ödülün bu ikiliye verilmesini istiyordum. Ve sonuç açıklandı. En iyi taraftar ödülünü, maçları görme özürlü oğluna anlatan Sylvia Grecco kazandı, oyların %58,36’sını alarak.

Ertesi gün gazetelere baktım. Hepsi de Lionel Messi, Cristiano Ronaldo, Mo Salah, Kylian Mbappe, Jurgen Klopp, Mauricio Pochettino, Pep Guardiola ile uğraşıyorlardı. Sylvia ve oğlundan söz eden yoktu. (Varsaydı ve gözümden kaçmıştır, peşinen özür dilerim.)

Halbuki ben bir gazetenin sorumlusu olsaydım Salı günkü gazetenin manşeti Sylvia ve Nickollas olurdu. Futbolun bir oyun olduğunu ve savaş olmadığını bize hatırlatan Leeds United antrenörü Marcelo Bielsa’yı da unutmamak gerekir. Ötekileri zaten bu sene değilse  gelecek yıllarda ödül kazanacaklardır. Önemli olan insanî değerlerdir.

Dünyada Greta ve Sylvia gibi güzel insanlar var olduğu sürece umut ölmeyecek.

 

Tepki göster
Bayıldım
0
Bayıldım
Huzurlu
0
Huzurlu
Hahaha
0
Hahaha
Üzüldüm
0
Üzüldüm
Hayran Kaldım
0
Hayran Kaldım
Facia
0
Facia
Web tasarım ve geliştirme : Baba Bilgisayar